Bileğini dört yerden kesip ölümünü yazan adam!..

     Yarım saat oldu.
AVM’de yeni bir intihar girişimi daha olmuş.
Bu kez halk engellemiş ve de öfkelenmiş!
AVM bu işe mekân oldu diye kızanlar olmuş!..
Sosyal medya da bu girişimi de yaymış da yaymış!...
Efendim, yaymak doğru değil elbet!...
Çok kötü bir örnek kanımca…


     Çünkü bazı gençler izlemiyor; aynı zamanda bilinç altına da kaydediyor.
Bu yüzden lütfen dikkatli olalım!
Önümüze gelen bu tür videoları paylaşmayalım; velev ki çok izlenen haber dahi olsa…
Efendim, intihar meselesi oldukça girift…
Elbette ki tek müntehir bu gencimiz değil…
AVM’de canına kıyan bunlardan sadece biri… Görüntüde olduğu için bu kadar ses getirdi. Oysa arka planda o kadar çok müntehirimiz var ki…
Allah korusun evlatlarımızı…
Nereden çıktı bu intiharlar, demeyin! Bu da batılılardan aldığımız bir hastalık.
Osmanlı’da yok ki! Sebebi elbette İslam…
Ama ne zamanki Müslümanlar batıya özendi. Ardı sıra geldi bu tür hastalıklar…
Yani efendim, Türk topraklarında intiharların ortaya çıkışı Tanzimat’ın İlanından sonraya rastlar.
Yani, batıya öykündüğümüz 1850’li yıllara… Yani ki batıyı taklit ettiğimiz zamanlara rastlar…
Hatta meşhur müntehirlerimiz de bu dönemde ortaya çıkarlar.
En meşhuru da Beşir Fuat…


     Beşir Fuat, bir Osmanlı aydını… Okuyan, yazan ve düşünen bir münevver…
Gelin görün ki bu adam tarihimizde ilk intihar kaydedicisi. Yani intiharı kâğıda döken bir aydın.
Kimin intiharını diye soracaksınız elbet! İşte işin meşhurluk tarafı da burada.
Beşir Fuat, intihar eden bir adamın duygularını, adım adım ölüşünü kaleme alan ilk kişi!
Amma velakin müntehir de kendisi!...
Evet, yanlış duymadınız! Beşir Fuat, kendi intiharını, yani efendim yavaş yavaş ölümünü kaleme alıyor. Bileklerini dört yerden kesiyor ve başlıyor ölüme doğru hissettiklerini yazmaya! Nasıl mı? Kendisinden dinleyelim:
"Ameliyatımı icra ettim, hiçbir ağrı duymadım. Kan aktıkça biraz sızlıyor. Kanım akarken baldızım aşağıya indi. Yazı yazıyorum, kapıyı kapadım diyerek geriye savdım. Bereket versin içeri girmedi. Bundan tatlı ölüm tasavvur edemiyorum. Kan aksın diye hiddetle kolumu kaldırdım. Baygınlık gelmeye başladı.”
Çok ürkütücü değil mi? Ama işte bizim aydınımızdan bazısı batıyla tanıştıktan sonra karamsarlığa adım adım yaklaşıp ölümü bile farklı hissetmeye başlar.
Tabii, Beşir Fuat intihar ettiği zamanda 90 yaşında da değildir. Tamı tamına otuz yaşında. Yani gençliğini baharında. Çok da iyi bir okur yazarken…


    Beşir Fuat’ın intiharıyla ilgili annesinin deliliği, genç yaşta evliliğinden doğan sıkıntılar, batıdan aldığı bunalım edebiyatı, vs. pek çok şey söylenebilir ama tarihi hakikat şudur ki yazıya kaydedilen bu intihar küçük çapta da olsa bir modaya dönüşür İstanbul’da.
Yani tam da bugün korktuğumuz şekilde…
Peki, bu tür canlı görüntüler de bir modaya dönüşür mü?
Maalesef evet dostlar. Neden derseniz? Nedeni muhtelif… Bir o kadar derin…
Ama bilinen bir gerçek var ki; yeni neslimiz; yani çocuklarımız, yavrularımız çok çok kırılgan…
Mücadeleyi pek sevmiyorlar sanırım. Kutsal korkuları gittikçe zayıflıyor.
Yani efendim Allah korkusu olan biri asla intihara teşebbüs etmez!
Peki, ne yapalım?
Kur’an efendim. Bu mucizeye sarılalım.
Kur’an’a ve peygambere her zamankinden daha çok ihtiyacımız var.
Gençleri aydınlatmaya ve de manevi olarak beslemeye mecburiyetimiz var.
Yoksa bu dünya hem onlara hem de bize olacak dar!

YORUM EKLE

banner29