KADER, GAYRETE ÂŞIKTIR!

Bir dalga, gel git misali duygular, düşünceler, kaygılar, umutlar yaşıyoruz. 

Güncel siyaset yine hayatımızın tam merkezinde. Seçim sürecinde yaşananlar en az siyasiler kadar halkın da gündemini ve günlük yaşamını fazlaca meşgul ediyor. Meşgul ediyor ama acaba tüm taraflar bu süreçlerden geçerken kendi adlarına gereken hassasiyeti gösteriyorlar mı?

Kimler mi bu taraflar? 

Hemen açıklık getireyim.

Öncelikle siyasetin varlık sebebi olan, iradesiyle halkı, toplumu yönetecek kişileri oylayıp seçen/ tercih eden halk, yani bizler,

Sonrasında siyasetin öznesi, yapıcısı ve halkı yönetme iddiasını taşıyan siyasiler,

Nihayetinde ise ortak bir ideal/ülkü çerçevesinde siyaset yapma iddiası olan kişileri bir arada toplayan ve en temelde iktidar olma hedefi olan siyasi partiler.

 

 

   Elbette bu konularda siyasi okuma yapan, gündemde olan konuları anlama çabası gösteren her okuyucu yerel basının dışında özellikle ulusal basın aracılığıyla toplumu, siyasileri ve siyasi partileri izleme, onlardan haberdar olma ve elde ettiği bilgilerle de kararlar verme eğilimi göstererek güncel siyasi konularda gerekli bilince ulaşmaktadır.

Ama bugün konuyu biraz daha farklı bir bakışla irdelemek, dikkatlerinize sunmak istiyorum.

Hani üst satırlarda ifade ettim ya bugün bu köşe yazısının ilk muhatabı halk, sen, ben ve diğerleri.

Sokağa çıkıp şöyle bir gözlem yaptığımda, dostlarımı, tanıdığım ve tanımadığım insanları can kulağıyla dinlediğimde bazen derin bir kaygının, umutsuzluğun, kimi zaman öfkenin ve melankolik bir ruh halinin hâkim olduğunu görüyorum.

Birçok konuda olduğu gibi siyasetten, siyasilerden, bürokrasiden yana eleştirilerin hâkim olduğunu, yarınlara giderken;

-Ne olacak bu halin sonu? dercesine olumlu yönde toplumsal ve bireysel değişim ve dönüşümü beklediklerini görüyorum.

Eleştiren, sorgulayan, içerleyen, daha güzel bir Van bekleyen hatırı sayılır bir çoğunluğun kendi dünyasında veya oturduğu dost ve arkadaş meclislerinde şikâyetlerini ve umutlarını sıraladıklarını duyuyoruz.

Bu durum bir yere kadar anlaşılabilir ama eğer toplumsal ve bireysel değişimden bahsediyorsak bir şeyleri ıskaladığımıza da üzülerek şahit oluyorum.

 

 

      Tarih, toplum ve insan doğru bir referansla okunursa aslında işin formülünün, toplumsal ve bireysel değişim ve dönüşüm hakikatinin açık bir şekilde gözlerimizin önünde olduğunu görmüş olacağız. 

Bir şeylerin gerçekleşmesini veya artık sorunların bitmesini hedefliyorsak bu konuda pasif halden, sorumluluk almaktan, üşenmekten, başkası yapsın ben seyirci olayım demekten kurtulmadıkça/bu ruh halinden çıkmadıkça üzerinden binyıllar geçse bile bir arpa boyu yol alınamayacağını anlamış olmalıyız.

Bahse konu olan evrensel ve kadim hakikat, formül şu;

“Bir toplum/veya insan kendinde olanı değiştirmek istemedikçe (bu konuda üzerine düşeni yapmadıkça, harekete geçmedikçe) Allah o toplum/veya insanın değişmesine yardım etmez.”

Kuran-ı Kerimden Enfâl Süresi 53. ayette dile getirilen yukarıdaki hakikat her ne kadar unutulsa ve dikkate alınmasa da işin özünü oluşturmaktadır.

İşte tam da bu nedenle buradan tüm Vanlı kardeşlerime şunları söylemek istiyorum.

Bugün yaşanan sorunların hangi boyutta olursa olsun yegâne çözümü bizim irademize, çabamıza, gayretimize bağlı.

Hani derler ya;

“-Kader, gayrete âşıktır.” söylemek istediğim şey tam da bu.

 

 

    Hayatımızın sorumluluğunu üstlenmezsek yıllardır yaşanan sorunları bizler adına emin olun kimse çözmeyecek!

Acılara, ihmallere, keyfince davranışlara, emanete ihanet edilmesine, başımıza yönetici olarak atanan veya seçilenlerin/seçileceklerin “ehliyet-liyakat-güven” sonucu değil, birilerinin değirmenine su taşıma çabası içinde olmalarına, halka yabancılaşmasına, altından köşklerinde keyfince yaşamasına, torpil ve adam kayırmaya, mazlum-garip ve kimsesizlerin yok sayılmasına, haklarının göz göre göre gasp edilmesine seyirci olursak, pasif bir şekilde yaşananlara sessiz kalırsak asla başkasını, kaderi sorumlu tutamayız. 

Bu nedenle gelin son yıllarda yaşanan sorunların çözüme kavuşması için bir an önce kendimize gelelim!

Hayatımızın sorumluluğunu üstlenelim!

Gelecek 5 yılımıza yön verecek, olumlu veya olumsuz etki edecek belediye başkan adaylarının belirlenmesi konusunda bizi yöneten siyasileri ve siyasi partileri seçecekleri adaylar konusunda ciddi ciddi uyaralım!

“-Sakın ha yanlış yapmayın diyelim!

“-Birileri size yakın, sözünüzden çıkmayacak diye Belediye Başkan Adayı olarak tercih etme, bize dayatma gafletine düşmeyin.” diyelim!

 

 

       “-Biz çantada keklik yâda eli mahkûm değiliz” diyelim!

“-Kardeşliğimize, huzurumuza göz dikmeyin” diyelim!

Tüm bunları muhatabımızın yüzüne, hiçbir aracı koymadan, endişe ve kaygıya kapılmadan dile getirelim.

Emin olun ki bu tavır, bu ortak irade toplumun kaderine, yarınlarına yön veren siyasileri kendine getirecek ve beraberinde herkesin daha huzurlu, güvenli, birlik ve beraberliğin yaşandığı günlerin teminatı olacaktır.

Sergilenen bu tavır, Allah’ın gaybi yardımlarıyla bizleri desteklediği, hayırlı günlerin habercisi olacaktır.

Şimdi de sözümüz siyasilere, siyasetçi adaylarına.

Bu köşeden belki de en fazla söz söylediğimiz, eleştirilerimizi paylaştığımız kişiler siyasiler oldu. Ama yine maalesef hakikati ve eleştirileri en az dinleyen, gereğini yapan da yine siyasiler oldu. Olsun. Biz üzerimize düşeni yapmaya devam edelim, sorumluluk bilincimizle yazalım. Umulur ki dikkate alınır, herkes fayda görür.

Sevgili milletvekilleri, belediye başkanları, il başkanları ve de müstakbel siyasiler!

Sizler, toplumu oluşturan diğer bireyler gibi değilsiniz. Siz, bizden farklı olarak “ateşten gömlek giyer ve öyle hayatınıza devam edersiniz”.

Sizlerin kararları sadece sizi ve yakın çevrenizi değil, yaşadığınız şehirdeki sorumluluğunu üstlendiğiniz halkın tamamının hayatını etkiler.

 

 

      Sizler sadece yaptıklarınızdan değil, yapmadıklarınızdan da sorumlusunuz. Unutmayın! Hiç biriniz vazgeçilmez de değilsiniz!

Şöyle bir kabristanları ziyaret etmeye sizleri davet ediyorum. İbret nazarıyla bakın da sizden önce nice güçlü-kuvvetli, bilgili, zengin ve dost sahibi olanların bugün toprak olduklarını hayretler içinde göreceksiniz!

Egonuzu ayaklarınız altına alın, tevazu sahibi olun. Sizi yanlışa, zulme sevk edecek yalaka ve şakşakçılardan da sakın ha uzak durun!

Bunlar en yakınınızdakiler olsa dahi gözünüzün nuruna toz kondurun bir zahmet…

İstişareye, ortak akla önem verin. Her şeyi ben bilirim edasından, kibrinden uzak durun.

Bugün belki birileri veya toplumda garipler- kimsesiz ve güçsüzler yaptığınız veya yapacağınız haksızların hesabını size sormaktan aciz olabilir. Ama yine unutmayın ki mutlak güç ve kudret sahibi olan, adil olan, kimsenin hakkını kimsede bırakmayan şanı yüce ALLAH ahirette sizleri kimsenin kimseye fayda vermeyeceği o günde hesaba çekecek. Yaptıklarınız yanınıza kâr kalmayacak. Bu da nereden çıktı diyeceğiniz birçok şey tüm insanlık ailesinin huzurunda tek tek hesaba çekilecek.

İşte bu nedenle neye aday olduğunuz, ne yaptığınızı ciddi ciddi tekrar gözden geçirin derim. 

Ve son olarak da siyasi partilere bir şeyler söyleyip yazımıza son verelim.

Yerelde sözüm 31 Mart seçimlerinde sahada halkın neredeyse tamamına yakının destek verdiği iki parti ye gelsin. Bunlar elbette ki iktidar partisi AK PARTİ ve HDP.

Öncelikle AK PARTİ temsilcileri olan il başkanı, milletvekili ve teşkilat yöneticileri sözüm size.

Sizler, “millete hizmet etme”, “halka hizmeti hakka hizmet sayan” bir davaya hizmet ettiğiniz ifade ediyorsunuz. Sizleri geniş halk kitleleri karşısında anlamlı kılan, değerli kılan bu iddianız. Her iddia gibi bu iddia da ispat istiyor.

Tüm şahsi hesaplarınız bir tarafa bırakıp “kim aziz millete tevazu ve samimiyetle hizmet etme sevdası taşıyorsa, liyakat ve ehliyet sahibiyse” 31 Mart seçimleri adına emaneti ona teslim edin derim.

 

 

         Küçük olsun, benim olsun demekten uzak durup kazanan VAN olsun demelisiniz.

Dikkatinizi iç çekişmelerden biran önce kurtarıp, tüm teşkilatlarınızla, adaylarınızla kenetlenip 31 Mart’ta nasıl kazanacağınızın planlarını yapın derim.

Bunu yaparsanız bu tarihi süreçte üzerinize düşen görevi layıkıyla yapmanın vereceği haklı gururu bir ömür yaşama bahtiyarlığına erişmiş olacaksınız. Bundan emin olun. 

Ve tabi ki son yıllarda bölgede ve ilimizde halkımızdan aldığı destekle hem TBMM de hem de yerel yönetimlerde önemli bir güce ulaşan HDP ye de bazı hatırlatmalarda bulunalım.

İlimizde, bölgemizde ve ülkemizde Kürt kardeşlerimizin, seçmenlerin oylarına talip olup tarihi süreçte kendinizin de beklemediği yüksek destekle siyasette söz ve yetki sahibi oldunuz. Düne dair ortaya koyduğunuz eleştirileriniz vardı. Düne dair yaşanmış hak ihlallerinden, özgürlükten, dilini  ve kültürünü yaşama çabasından dem vurup durdunuz. Kitleleri geçmişin acıları, korkuları, sorunları ile bugün yine karşı karşıya getirmek için elinizden gelen ne varsa yaptınız.

2009 ve 2014 yerel seçimlerinde devamında da özellikle de 7 Haziran 2015 ve 24 Haziran 2018 genel seçimlerinde büyük oranda temsilcinizi belediye başkanı ve milletvekili seçtirdiniz. Bu şehrin ve bu şehirdeki Kürt kardeşlerimizin haklarını savunuyoruz derken bu şehrin öz evlatlarına güvenmeyip, sanki bu şehrin kendi haklarını savunacak tek bir evladı yokmuşçasına Kürtçe bile bilmeyen, bu şehre yabancı, seçildikten sonra şehrin en ufak sorunuyla ilgilenmekten uzak duran kişileri listelere yerleştirmekten de hiç çekinmediniz.  

 

 

       Özellikle çözüm süreci, milli birlik ve kardeşlik projesi gibi tarihi süreçlerde geçmişte yaşanan birçok toplumsal sorunun çözümüne katkı sunmak varken “silahın ve şiddetin gölgesinde” siyaset yapmayı tercih ederek haklarını savunacağınız iddiasıyla oylarını aldığınız Kürt kardeşlerimize en büyük ihaneti yaptınız ve zararı siz verdiniz. 

24 Haziran seçimlerinde milletvekili 1. Sıra adayınızı temsil ettiğinizi iddia ettiğiniz dindar, muhafazakâr Kürt kardeşlerimizin asla kabul edemeyeceği ahlaki zafiyetleri olan bir kişiyi aday göstermekten bile çekinmediniz.

“-Bizim için adayın kim olduğu önemli değil, bizim davamız önemli” diyerek kitlelerin algısını yönetmeye, sorgulamaya, eleştirmeye ne kadar tahammülsüz olduğunuzu ortaya koydunuz.

Düne ait kabuk tutan ve bugün devletin tüm imkânlarıyla yine düne ait sorunlara kalıcı çözümler ürettiğini hiçe sayıp ayrım gözetilmeden tüm sokaklara, mahallelere gelen hizmetleri karalamak, itibarsızlaştırmak için gayret ortaya koydunuz.

 

 

     Artık bu böyle gitmemeli!

Yaşananlardan dersler çıkarmalı, hep birlikte önyargıları, kavgayı, şiddeti bir kenara bırakıp ortak kaderimizi dün olduğu gibi bugünde birlikte belirlemeliyiz.

Artık anaların ağlamadığı, gençlerin ölmediği, kardeşlerin düşman olmadığı, kin-nefret ve öfkenin aradan kalkıp sevgi ve anlayışla birlik ve beraberliğin huzur, güvenle yaşandığı yarınlara yine hep beraber gitmeliyiz.

Dünya hızla değişiyor, sorunlar değişiyor, beklentiler değişiyor bugün her zamankinden daha fazla birliğe ihtiyacımız var.

İşte burada sizlere, HDP’li siyasilere çok büyük bir sorumluluk düşüyor. Sizlere oylarıyla destek sunan Kürt kardeşlerimize ve toplumun tüm paydaşlarına seçimi kazanırsanız artık “hizmet adına” ne yapacağınızı söyleyin!

Sorunları dile getirip sürekli eleştiri sunmayı bir tarafa bırakıp, çözüme yönelik neler yapacağınızı anlatın.

Van’da yetişmiş nice nitelikli kardeşimiz dururken Van’ın sokağını, mahallesini, ailelerini, sorunlarını bilmeyen kişileri getirip aday göstermeyin. 

 

 

       SİZE GÜVENEN, SİZDEN ÇÖZÜM ADINA BİRŞEYLER BEKLEYEN HALKA SİZDE GÜVENİN ARTIK!

Sıkılı yumrukla tokalaşamazsınız.

Unutmayın! 

İşaret parmağınızla karşınızdaki kişiyi suçlar veya kabahatli göstermek istediğinizde geri kalan 3 parmağınız SİZİ gösterir.

YORUM EKLE