ACABA CEHENNEM GEREKSİZ MİDİR?

          Ahiret inancı imanımızın temel esaslarından biridir. Allah'a iman, imanın şartlarının başlangıcını teşkil ediyorsa, ahirete iman da sonucunu teşkil eder. Zaten Kur'anda Allah inancından sonra en çok ahiret inancı üzerinde durulmuştur. Ahiret hayatı ölümle başlar. Ölümle başlayıp kıyamette tekrar dirilişe kadar geçen süreye berzah âlemi denilir. Ahiret inancındaki hesap, mizan, sırat, cennet, cehennem… Hepsi haktır. Yani bunların hepsine inanmak gerekir.

 


         Cehennem, kelime olarak derin kuyu manasına gelmektedir. Dini bir kavram olarak da cehennem, ahirette kâfir ve günahkâr kimselerin azap görecekleri ceza yeridir. Kur'anı Kerimde inanan ve güzel amel işleyenlere cennet vaat edildiği gibi (Kehf 107), kâfir ve müşriklere de cehennem vaat edilmiştir.

 


         Kâfir, münafık ve müşrikler ebedi olarak cehennemde kalırlar. Cehennemde ölmezler ve cezaları hafifletilmez. Tövbe etmeden günahkâr olarak ölen ve Allah'ın kendilerini affetmediği Müslümanlar ise cehennemde ebedi kalmazlar. Günahları kadar ceza çektikten sonra cehennemden kurtulup cennete girerler ve orada ebedi kalırlar.(Ş.İs.Ans. c.1,s.363)
Yüce Allah cehennemi diğer yarattıklardan önce yaratmıştır ve şu anda mevcuttur. Cehennem hiçbir zaman yok olmayacaktır.
Şimdi düşünelim acaba cehennem gereksiz midir? Elbette gereksiz değildir. Çünkü her şeyi en iyi bilen yüce Allah'tır. Cehennemi de Allah yarattığına göre lazımdır. Allah'u Teala insanı varlıklar arasında, en kıymetli varlık olarak değerlendirmiştir. İnsana akıl, fikir, irade, konuşma, düşünme… Gibi üstün meziyetler vermiştir. Dünyadaki canlı-cansız bütün varlıklar insanın istifadesine verilmiştir. Yine yüce Allah, insana doğru yolu, iyiliği, güzelliği, Allah inancını öğretmesi için, kendi cinsinden Peygamberler ve kitaplar da göndermiştir.

 


          Allah'ın varlığına ve birliğine birçok akli ve nakli delil ortada iken, insanların bazısı Allah'ın mülkünde yaşadığı halde, O'nun verdiği nimetlerden istifade ettiği halde Allah'ı yok saymakta, Allah'a ortaklar yapmakta, bazısı da Allah'ın inanılmasını istediği şeylere inanmamakta, azgınlık ve taşkınlıklar yaparak Allah ve kul haklarını ihlal etmektedirler. İşte insanın iyi veya kötü yapmış olduğu bütün işlerin bir karşılığı olmalıdır.

 

 
       Yüce Allah, Rahman sıfatının tecellisi olarak iyi-kötü, inanan-inanmayan ayırımı yapmadan herkese dünyalık nasiplerini vermektedir. Kâfire de, müşrike de dünyalık geçimlerini veriyor. Allah'u Teala ğafuru Rahim olduğu gibi aynı zamanda şedidul ikaptır. Yani yanlış yapan kuluna rahmetiyle affettiği gibi, adaletiyle de cezalandırır. Adaletle hükmetmesi de hâşâ Allah'ı zalim yapmaz.

Yine günümüzde gözümüzle her gün karşılaştığımız öyle zulümler, hakaretler, öyle iftiralar olmakta ve maalesef bu zalimlere, mütecavizlere, hırsızlara, katillere, gaspçılara… Bir ceza da verilmemekte veya hak ettiği cezayı almamaktadırlar. Yine düşünün bir insan kanla, terle çalışmış, yorulmuş çoluk çocuğu için üç beş kuruş para kazanmış bir hırsız, bir gaspçı gelip onun elinde ne varsa alıp götürmekte, bazen de onun canına bile kıymaktadır. Bunun gibi sayılamayacak kadar haksızlıklar, zulümler meydana gelmektedirler. İşte bu tür kötü davranışların bir karşılığının olması gerekmez mi? Yine Bir garibanı düşünün namusunu, haysiyetini bir zalimden koruyamamışsa, zalimin yaptığı bu iş yanına kar mı kalacak. Dünyada bir şekilde kendini cezadan kurtarması, zalime ahirette de ceza verilmemesi kabul edilebilecek bir davranış mıdır? Böyle bir davranış adalete sığar mı? Elbette Allah'ın adaletine sığmaz. Aklıselim sahibi insanlar da her suçun bir karşılığının olması gerektiğini akılla da kabul ederler. Dünyada yapılan iyi veya kötü her davranışın bir karşılığı ceza veya mükafatı olmalıdır. Maalesef günümüzdeki sistemler birçok kötülüğü, zulmü önleyememekte, suça karşı gerekli cezaları verememektedir.Bu yüzden ahiret inancı hesap, cennet, cehennem gereklidir ki, adalet tecelli etsin.

 

           Cehennem ateşi de çok şiddetlidir. Resulullah (sav)'in bir hadislerinde belirttiğine göre cehennem ateşi dünyadaki ateşten yetmiş kat daha şiddetlidir. (K.Sitte, c.14,s.435). Allah'u Teala da cehennem ateşine karşı bizleri şöyle uyarmaktadır: "Ey iman edenler! Yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden kendinizi ve ailenizi koruyun. Ateşin başında sert ve şiddetli, Allah'ın emrine karşı gelmeyen, verilen emirleri olduğu gibi yerine getiren melekler vardır" (Tahrim 6). Bu ayet bizleri Allah'ın emirlerini yerine getirme konusunda uyarırken, aynı zamanda ehlimize yani, çoluk çocuğumuza karşı, çevremize karşı sorumluluğumuzu da hatırlatmaktadır.

Cehennemin yedi kapısı veya yedi tabakası vardır. Bu kapı veya tabakaların isimleri ise şunlardır: 1- Cehennem, 2-Laza (alevli ateş), 3-Sair (pılgın ateş), 4- Sakar (kırmızı ateş), 5-Haviye (uçurum), 6- Hutame (kalpleri saran ateşli kaygı), 7- Cahim (yanan kızgın ateş).
Allah inanan ve Salih amel işleyen kullarını cehennemden korusun derken, zalimler için de, yaşasın cehennem diyoruz