ADALET NEDİR VE NASIL ANLAMALIYIZ?

   Adalet; düzenli ve dengeli davranmak, her şeyin hakkını. Herkesin hakkını vermek demektir. İslam dininde adalet; kültür, bilgi, mevki, cinsiyet, ırk ve din farkı gözetmeden, herkese  hakkını vermek, kimsye haksızlık etmemek demektir.
   Adil olan Yüce Allah, Kur’anı Kerim’de adaletle ilgili şöyle buyurmaktadır: “Ey imam edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutan ve Allah için şahitlik eden insanlar olun. Hükmünüz veya şahitliğiniz velev ki, kendiniz veya ananız, babanız, yakın hısımlarınızın aleyhine  olsun. İsterse onlar, zengin veya fakir olsunlar”( Nisa 135)
    Adaleti en çok zedeleyen unsurlar bu ayeti kerimede sayılarak; bu konuda, yanlış yapılmaması gerektiği, yeri geldiğinde doğru bir şekilde şahitlikte bulunulması, herkese eşit davranılması, yakınlarını kayırmaması gerektiği açıkça vurgulanmaktadır.
  Hem adaletin sağlanması, hem de düzenin bozulmaması için, emanetlere riayet edilmesi gerektiği de yine Kur’anı Kerimde şöyle açıklanmıştır: “Şüphesiz ki Allah, size emanetleri ehline vermenizi, insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder...”( Nisa 58). Emanetlere riayet de adalet gereğidir. Hele hele insanları idare etme emanetini yüklenen, sorumluluk alan kişilerin adil olması, maiyetlerinde bulunan kişilerin hak ve hukuklarını korumaları çok büyük önem arz etmrektedir.
  Önderimiz, rehberimiz Sevgili Peygamberimiz (sav), adaletten asla taviz vermezdi. Bir gün Kureyş kabilesinden soylu bir kadın hırsızlık yapmıştı. O kadını cezalandırmamak için bazı kimseler, Peygamberimiz (sav)in kendisini çok sevdiği Usame’yi, Peygamberimize o kadını cezalandırmaması için ricacı olarak gönderdiler. Böyle bir duruma çok kızan ve üzülen Hz. Peygamber (sav), bunun üzerine şöyle buyurdular: “Nasıl oluyor da bazı kimseler, Allah’ın kanuna karşı aracı olmaya kalkışıyorlar. Sizden öncekilerin mahvolmasının  sebebi şudur: içlerinden asil, ileri gelen biri hırsızlık yapınca, onu serbest bırakıyor, zayıf ve fakir bir kimse hırsızlık yapınca onu cezalandırıyorlardı. Allah’a yemin ederim ki Muhammed’in kızı Fatıma hırsızlık yapsaydı, onun da cezasını verirdim”.
   Görüldüğü üzere, Hz. Peygamber (sav) adalet konusunda aracı olmak isteyenleri çok yakını da olsa sert bir şekilde reddetmiş, suçluya layık olduğu cezayı vermekte, en ufak bir tereddüt göstermemiştir. Adalet, soyut bir kavram olarak değil toplumda yaygın şekilde uygulama alanına sahip olmalıdır. Hukuk sistemlerinde, adalete dayalı düzenlerde hiç kimse suç işleme imtiyazına sahip olamaz.  Suç işleyenin makamı, mevkii, milliyeti ne olursa olsun mutlaka cezasını bulmalıdır. aksi takdirde adaletten söz edilemez.
Adalet toplumlarda, ülkelerde, dünyada kalkarsa düzen bozulur ve eşkiyalık oluşur. Adalet, zengin, fakir, makamlı, makamsız herkese lazımdır. Unutmayalım ki ülkeler kılıçla fethedilir, ancak adaletle korunur.