ALİ HAYDAR BEY VE CEVDET BEY (ESKİ VAN VALİLERİ)

Bediüzzaman'ın yakın dostu
Bediüzzaman'ın yakın dostlarından birisi de Van Valilerinden Ali Haydar Beydi. Haydar Bey, kendisinden uzun yıllar önce Van'da valilik yapmış olan Tahir Paşanın eniştesidir. Tahir Paşanın Paşo isimli ablasının oğludur. Aynı zamanda İşkodra kadısı İsmail Beyin torunudur. Van'daki valiliği l9l7-l9l8 yıllarında idi.
Birinci devre Erzurum milletvekillerinden Salih Yeşil, Dahiliye Vekili Hilmi Uran'a yazdığı mektupta Bediüzzaman'la Ali Haydar Beyin yakın dostluğundan bahsetmektedir.
Ali Haydar Bey, Van'a olan sevgi ve alâkasından dolayı Soyadı Kanunu çıktığı zaman soy ismi olarak Vaneri'yi seçmişti.
Vatana ve millete büyük hizmetleri geçmiş olan Ali Haydar Bey, bu hizmetleri sebebiyle birçok madalya ve nişanla taltif edilmiştir. Sayısı l6'yı bulan bu madalya ve nişanlar, kızlarında bulunmaktadır.
Ali Haydar Beyin Nebahat ve Muazzez isimli kızlarının gerek babalarıyla ve gerekse yakın tarihimizle ilgili çok kıymetli hatıra ve vesikaları bulunmaktadır.
Salih Yeşil, Bediüzzaman'a yazdığı bir mektubunda Van Valisi Ali Haydar Beyden şu şekilde bahsetmektedir:
"Otuz bir sene evvel sizinle Erzurum'un Esad Paşa Medresesinde, Umumî Harpte Kafkas'ın karlı dağlarında ve yirmi dört sene evvel de meb'usluğu hengâmında Van Valisi Haydar Bey dostunuzla Millet Meclisi salonunda görüşen, Erzurum'un eski meb'uslarından Yeşil oğlu Mehmed Salih."

CEVDET BEY

     Bediüzzaman'ın dostu ve arkadaşı olan Van eski valisi Cevdet Bey (Paşa) Tahir Paşanın oğludur. Cevdet Beyin Hikmet ve Fikret Belbez adında iki kardeşi vardır.
Bediüzzaman'ın büyük Tarihçe-i Hayat'ında Cevdet Beyden şöyle bahsedilmektedir:
    "Bediüzzaman Kafkas Cephesinde Enver Paşa ve fırka kumandanının hayranlıkla takdir ettikleri hizmet-i cihadiyeyi yaptıktan sonra Rus kuvvetlerinin ilerlemesinden dolayı Van'a çekildi. Van'ın tahliyesi ve Rusların hücumu sırasında, bir kısım müdafaaya karar verdikleri halde, geri çekilen Van Valisi Cevdet Beyin ısrarıyla Vastan (Gevaş) kasabasına çekildi."
Cevdet Beyden l9l6 Haziran sayısında Harb mecmuası da sitayişle bahsetmektedir.
Ahmet Emin'in anlattıkları
     Bu arada Ahmed Emin Yalman, l970 senesinde neşrettiği Yakın Tarihte Gördüklerim ve Geçirdiklerim isimli hâtıralarının ikinci cildinde, "Çok mert ve dinamik bir insan olan dostum eski Van valisi Cevdet Bey" diye takdim etmektedir. Ayrıca hâtıratının valiler grubu kısmında Malta adasında esir iken beraber bulundukları Cevdet Bey için şunları ifade etmektedir:
"Valilerden Cevdet Bey Polveristan'daki en hoş mizaçlı arkadaşlardan biriydi. Muhtaç olan arkadaşlara hiç belli etmeden yardım ederdi. Bugün eşine rastgelinmeyecek kadar mert bir insandı. Babası Tahir Paşa Van'da yıllarca valilik etmişti. Kendisi de Van valisi oluncaya kadar bütün idare hayatını Van'ın civarında geçirmişti. Van'da Çatak kaymakamlığında bulunduğu sırada başından geçen şu hâdise mertliğinin bir örneğidir: Rus Konsolosu, bilmem ne sebeple kendisine Cevdet Beyden hakaret görmüş sayarak, tarziye [özür] istemiş, vali ve kumandanla konuşmuş. Konsolosun bir ziyafet vermesi ve Cevdet Beyin ziyafete gelip tarziye vermesi kararlaştırılmış. Cevdet Beyin bunu önlemek için vali ve kumandana olan ricaları para etmemiş. Bunun üzerine ziyafet akşamı tabancasını çekip, dizini bir kurşunla yaralamış, haftalarca yaralı olarak yatmış, tarziye işi de böylece ortadan kalkmış."
Malta adası sürgün ve esirlerinden olan Cevdet Beyin buradan kaçma teşebbüsü ile ilgili olarak Yalman şunları yazmaktadır.
"Zindanda bulunanların tabiî derdi, buradan kurtulmaktı. Kurtulmanın üç yolu vardı: Kaçmak, şahsî olarak serbest bırakılmak, toplu olarak veya gruplar halinde kurtulmak... Esirliğe karşı isyan hissi duydukça insanın zihni bu üç yola ait ihtimaller arasında dolaşıyordu. Aramızda kaçmayı ciddî surette düşünenler ve bir düzüne yol arayanlar da vardı. Nitekim sonradan bu yolu bulanlar da oldu. Eski Van valisi Cevdet Tahir Bey en ateşli kaçış sevdalısıydı. Gece gündüz plân yapmak ve çare aramakla uğraşırdı. Düşündüklerini bana açar ve beni de beraber kaçmaya sürüklemek isterdi. Ben onun hesabına çare düşünmekle beraber, kendim kaçmaya pek taraftar değildim. Bir defa tabiat itibarıyla iyimserim. Az zamanda kurtulacağımıza kendi kendimi inandırmak için kırk delil buluyordum. Sonra, l6 Mart'tan sonra Millî Kuvvetler taraftarı diye tutulanların daha kolay kurtulmak ümidi vardı. Ben kaçacak olursam gazetenin kapanması ve birçok arkadaşın açıkta kalması tehlikesi olabilirdi. Cevdet Bey o kadar azim ve sebatla işe sarılmıştı ki, günün birinde Kırzade Mustafa Beyle beraber kaçmanın yolunu buldu."
VAN VALİSİ TAHİR PAŞA

On dokuzuncu asrın sonu ile, İkinci Meşrutiyet yıllarında Musul, Van ve Bitlis'te valilik yapmış olan Tahir Paşa aslen Arnavut tur. İşkodra'nın Pogoritza hâkimi Hacı Ali Efendinin oğlu olarak l847'de doğmuştur. Yugoslavya’nın eski ismi Potgoriça, yeni ismi Titograt olan şehrinde doğan Tahir Paşa ulûfeli valiydi, daha sonra vezir olmuştu.
Hacı Ali Efendinin altı oğlundan biri olan Tahir Paşa, yirmi dokuz yaşında iken devlet hizmetine girmişti.
Uzun yıllar Van'da valilik yapan Tahir Paşa, birçok defa hastalığını ve ihtiyarlığını ileri sürerek vazifesinden ayrılmak istemişse de, Sultan Abdülhamid'in ısrarlarıyla vazifeye devam etmiştir. Sultan Abdülhamid kendisini çok takdir eder ve severdi.
Van'da geçirdiği son yıllarında, guatr hastalığından bir haliyle mustaripti. Ancak bir türlü Van'ı terk edip de tedavi için İstanbul'a gelmiyordu. Hatta hasta hay ille çektirmiş olduğu bir resmini İstanbul'a göndermiş ve çare aramıştı. Ancak daha sonra hastalığının iyice ziyadeleşmesi üzerine, emekli olarak İstanbul'a şdönmüş ve bir yıl sonra da l9l3 yılı Kasım ayı içerisinde vefat etmiştir. Kabri Sahra-yı Cedid semtindedir.
Oğlu Cevdet Bey (Belbez) de, bilâhare Van'da valilik yapmıştır. İki hanımından on bir tane evlâdı vardır. Bunlardan Cevdet, Fikriye ve Naima ilk hanımından; mün'ime, Münibe, Mükrime, Necdet, Fikret, Hikmet, Fahrünnisa ve Mihrinnisa ise ikinci hanımı Bedia'dan olmuştu. Kızlarından birisi, yakın tarihimizin adalet bakanlarından Şinasi Devrim'in hanımıdır. Diğer kızı Mün'ime ise, İstiklâl Harbi kumandanlarından Fahreddin Altay Paşanın hanımıdır.
Tahir Paşa Bediüzzaman münasebeti
     Tahir Paşa Van ve Bitlis'te bulunduğu yıllarda altmış yaşlarında bulunuyordu. Aynı yıllarda Bediüzzaman da yirmi beş otuz yaşlarında idi. Bediüzzaman'ın ilmini, fazlını ve dehasını ilk önce tespit ve teşhis eden devlet ricâlinden birisi Tahir Paşa olmuştur.
Bediüzzaman'ın Tahir Paşa ile ilgili hatıraları büyük kardeşi Molla Abdullah'ın oğlu Abdurrahman Nursî'nin yazdığı Bediüzzaman'ın Tarihçe-i Hayatı isimli kitapta tafsilâtlı olarak yer almaktadır.
Tahir Paşa için Bitlis yıllığında "Ûlâ" tabiri geçmektedir. Ûlâ ise, "şan ve şeref sahibi kimse" manâlarına gelmektedir.
İstanbul Başvekâlet Arşivinde Sultan İkinci Abdülhamid'e ait Yıldız evrakında Tahir Paşanın bir mektubu bulunmaktadır.
Valinin Bediüzzaman'la ilgili mektubu padişaha göndermesi
Mektup Bediüzzaman'la ilgili olup, Sultan Abdülhamid Hân'a hitaben yazılmıştır:
Bediüzzaman, Tahir Paşanın davetlisi olarak Van'a gelmiş, uzun zaman Tahir Paşanın konağında kalmıştı. Tahir Paşa kendisini çok sever ve sayardı.
Yüksek ilim meclisleri kurarlar, sohbetler tertip ederlerdi. Tahir Paşanın konağı bir ilim ve irfan yuvası olarak, her zaman misafir âlimlerle dolup taşardı.
      Bediüzzaman'ın Tahir Paşa ile münakaşası
Bediüzzaman bir gün Tahir Paşa ile ilmî bir münazaraya tutuşmuş, münazara büyümüş ve araları açılmıştı. Orada bulunan "alimler, aralarını yatıştırmaya çalışmışlar ise de muvaffak olamamışlardı.
Bilâhare Bediüzzaman da konağı terk edip medresesine gitmişti. Bir müddet sonra jandarmalar gelerek, genç Said'i tutup Van'dan sürgün etmek istemişlerdi.
       Bediüzzaman jandarmalara teslim olmak için iki şart ileri sürdü:
l. Beni medresemde yakalamayınız. Çünkü bu vaziyet medresenin şeref ve haysiyetini ihlâl eder. Ben dışarı, çarşıya çıkayım, orada yakalayınız.
2. Beni Van'dan çıkartırken silâhımla çıkartınız.
Bu şartlar Tahir Paşaya bildirilmişl, Paşa da kabul etmişti.
Kendisini Bitlis'e gönderdiler. Bitlis'ten sonra Hizan'a, oradan da Bulanık taraflarına gidip, her gün bir köyde olmak üzere otuz köyde hocalarla münazara ederek dolaşmıştı.
Sonradan Tahir Paşa kendisini davet ederek gönlünü aldı. Böylece barışmış oldular.

Vali konağında tekrar ilmî sohbetler, bütün hararetiyle devam ediyordu. Sohbetler, dinî mevzular yanında, müsbet ilimlerle de alâkalı oluyordu. Bediüzzaman müsbet ilimler sahasında da üstünlüğünü koruyordu. Bilhassa matematikteki üstünlüğü tartışılmaz idi. Bütün problemleri zihnen çözüyor çevresindekileri şaşkınlıktan şaşkınlığa uğratıyordu.
      Tahir Paşanın sorusu ve Bediüzzaman'ın münazarayı terketmesi
Bir gün Vali paşa kendisine şöyle bir sual sormuştu:
"Âdem'den (a.s.) şimdiye kadar kaç âşire [saniyenin onda onda biri] geçmiştir?"
   Bediüzzaman bu sorunun da cevabını çok kısa bir süre içerisinde vermişti. Buna benzer münâzaralardan zihni çok yorgun düşmüş ve üç sene kadar, hemen hemen hiçbir münazaraya katılmamıştı. Başkalarıyla da ancak zaruret miktarınca konuşuyordu.
Bediüzzaman ayrıca ilk Türkçe mektubunu da, Van'ın Bâşit Dağında Vali Tahir Paşaya yazmıştı.