Erciş'in ünlü ve renkli simalarından söz ederken en başta, Hakkı Emi, Veli Dayı ve Helim Hoca gelir. Hakkı emi ile Helim Hoca'yı yıllar önce kaybettik.Veli Dayı'nın aramızdan ayrılması ise henüz çok yeni, birkaç ay...
Rahmete kavuşmuş bu üç kişi, yaşamları boyunca Erciş'te hep ilgi, sevgi ve saygı gördüler. Bu gün aramızda değiller ama gün yok ki, onlardan söz etmeyelim, onları anmayalım... Ne mutlu onlaraki, her mecliste, her toplantıda adları anılır, anıları dile getirilir, anlattıkları dilden dile dolaşır....
Bu gün sadece Erciş'te değil çevre il ve ilçelerde bile onları tanımayan yok. Yüzlerini görememiş ama dilden dile dolaşan nükteli anlatılarını duymuş nice yüzlerce genç kuşak bile yeri geldiğinde onları anıyor. "Rahmetli Hakkı Emi..." veya "Allah rahmet etsin Helim Hocaya..." yada "Rahmetli Veli Dayı bir gün..." diye söze ve mutlaka bu üç değerli hemşehrimizden bir fıkra, bir anı veya küçük bir öykü ile söz ediyor...
Bunlar güzel şey, öldükten sonra arkasından rahmet okuduğumuz, anlatıları ile gönlümüzde yaşattığımız kaç fani vardır ki çevremizde?...
Hakkı Emi, sağlığında kasaplık yapardı. Bu yüzden Kasap Hakkı diye de anılır. Ama, sevenleri O'nun bahsini ederken daha çok,"Hakkı Emi" diye söz ederler. Veli Dayı demirciydi. Sıcak demir işleri yapardı. Bu mesleğinin yanında O'nun çok kuvetli birde hobisi vardı: Avcılık. O kadar ki, anlattıklarının büyük bir bölümü, avcılığı ile ilgili olduğundan O'nu "Avcı Veli" veya "Avcı Veli Dayı" diye de tanıyoruz.
Helim Hoca'yı bildik bileli O hep Erciş'in Salihiye Mahallesi'nin muhtarıydı. Siyah takım elbisesi, üzerinde kösteği bulunan yeleği ve başındaki fötr şapkasıyla her zaman dikkat çekerdi... Asıl adı "Abdulhalim" olan merhum hemşehrimizin renkli kişiliği ve ünü, Hakkı Emi'den, Veli Dayı'dan geri kalmazdı...
Hakkı Emi, yaşlanıp kendini emekliye ayırdıktan sonra, kendi gibi rahmete giden oğlu Osman'ın kahvesine takılır çok zaman orada dostları ile muhabbet ederdi. Sevenleri O'nu orada görünce hemen çevresini kuşatır, başlarlardı konuşmaya:
"-Hakkı Emi, askerdeyken hanı bir gün uçağa binmiştin ya, rahmet babana, onu bir daha anlatsana...
Hakkı Emi de sevenlerini kırmaz anlatırdı. Anlatırken de anılarında biraz sevimli abartılar olurdu bunlar da dinleyenleri sıkmaz aksine hoşa giderdi.
Bu alıntıların daha sonra dilden dile dolaşırken hayal gücü yüksek, hünerli Ercişliler tarafından bazı ilavelerle biraz daha süslendiğini ve dahada sevimli olduğunu görüyoruz...
Veli Dayı'nın da yoldan geçerken kendisini kim görürse, sohbet etmek için ya önünü keser ya dükkanına davet eder veya çok hastasıysa (aşırı hayrnı) dükanına gidip, Onu hem çalışırken izlemek hemde arada bir anlattığı avcılık öykülerini bizzat kendisinden dinlemek için gün boyu hep yanında kalırdı...
Helim Hoca'nın hem din hocalığından gelen şöhreti hem muhtarlığı ve biraz da
politika ile ilgili olması O'nu daha bir karizmatik yapmıştı.
Halkla ilişkileri sürekliydi ve onlarla her gün iç içeydi.
Askerlik anılarına doyamadığımız Hakkı Emi, Avcılık hikâyeleri ile belleklerimize kazıdığımız veli Dayı ve fıkraları yanında öğütleri ile de çevresine moral ve şifa dağıtan Helim Hoca'yı burada bu kadar andıktan sonra onlardan birer alıntı veya duyum nakletmezsek onlara saygısızlık olur diye düşünüyorum.