Konu ile ilgili gazetemize açıklama yapan Oğuz, Van balığı iç su balık üretiminde sazandan sonra gelen, yılda yaklaşık olarak 10.000 ton avlanan bir balık türüdür. Bölgeye kattığı ekonomik değer yanında ucuz ve önemli bir protein kaynağıdır. Van Balığı; her sene mevsim sıcaklıklarına bağlı olarak Nisan ve Temmuz ayları arasında Van Gölü'nden, göle dökülen tatlı sulara göç etmektedir. Bu süreç Van Balıkları için oldukça zorlu bir dönemdir. İçerdiği ekstrem koşullar nedeniyle sınırlı sayıda canlının yaşayabildiği göl ortamında hayatta kalan Van Balıkları üreyebilmek için mutlaka tatlı sulara ihtiyaç duyarlar. Gölün oldukça yüksek pH’ı ve tuzlu suyu Van Balığının larvalarının gelişimi için uygun değildir. Su sıcaklığının artması ile üreme göçüne başlayan balıklar direkt olarak tatlı suya giriş yapamazlar. Bunun nedeni göl yaşamı için uygun vücut yapılarının tatlı suya alışması için bir takım değişimleri gerçekleştirmesidir. Van Gölünün bazik, yoğun iyon içeren acı suyundan direkt olarak tatlı suya geçen balıklar saatler içerisinde ölürler. Van balıklarının solungaç, sindirim kanalı ve böbreklerinde hem hücresel hem de moleküler düzeyde değişimlerin gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu nedenle akarsuların göle karıştığı bölgelerde sürüler halinde dolaşarak bu değişimleri gerçekleştirirler. Daha sonra tatlı suya sürüler halinde geçen balıklar akıntıya karşı kilometrelerce mesafeyi yüzerler. Van balıkları bu süre içerisinde dışarıdan besin almazlar. Balık bu dönemde kuşlar, su yılanları ve insanların avlanma baskısına maruz kalır. Hatta tatlı suya girdiklerinde bazı parazit canlılara da maruz kalabilmektedir. Bu sayılan pek çok stress koşulu üreme göçünü olumsuz etkilemektedir. Yumurtalarını taşlar ve bitkiler üzerine bırakan Van balıkları vakit kaybetmeden Van gölüne geri dönerler. Balıklar dönüş yolunda bilinenin aksine tatlı sulardan Van Gölüne direkt olarak geçerler. Göl ortamının ekstrem şartlarına gösterilen hızlı uyum Van balıklarını eşsiz kılmaktadır. Daha önce göle aşılanmaya çalışılan pek çok balık türü göl ortamına adapte olamamış saatler içerisinde ölmüştür. Van Balıkları'nın tatlı sularda bıraktığı larvalar ebeveynleri gibi göl ortamına hemen dönemezler. Su sıcaklığına bağlı olarak farklı günlerde yumurtadan çıkan larvaların solungaç, böbrek ve sindirim kanalları farklılaşır ve gelişir. Bu organlarda göl ortamındaki yoğun iyonlara maruz kalındığında dengeyi sağlayacak klorid ve mukus hücreleri gibi özel hücrelerin gelişimi ve dağılımı ile larvalar da göl suyuna adapte olabilecektir” dedi.
Üreme dönemi sürecinde nelere dikkat etmeli
Oğuz, açıklamasının devamında “Bu süreçte yoğun sürüler halinde savunmasız Van balıklarının avlanmasının önüne geçilmelidir. Van balıklarının yumurta bıraktığı alanların tahribi önlenmelidir. Her araştırmacı ve sivil kuruluşlar tarafından belirtilen bu iki maddenin yanında göl ve akarsu kirliliğine de dikkat edilmelidir. Göl çevresindeki yerleşim birimlerinden göle ulaşan atıklar önlenmelidir. Ayrıca üreme döneminin başladığı zamana denk gelen ziraai faaliyetlerde kullanılan pestisit gibi kimyasalların kullanımı kontrollü bir şekilde gerçekleştirilmelidir. Yapılan çalışmalarda Van Gölündeki bazı kirleticilerin seviyeleri her ne kadar Avrupa ve Amerikadaki sucul alanlara kıyaslandığında az olsa da bu seviyeler bu aralar takip edilmelidir. Van Balığı hakkında kısaca değinilen bu bilgilerin eldesinde pek çok bilim insanının emeği bulunmaktadır. Muhakkak ki bir türün neslinin devam etmesi için koruma önlemleri şarttır. Ayrıca türün biyolojisinin iyi bilinmesi de balığın gelecek nesillere ulaşmasında katkı sağlayacaktır. Van balığının korunmasında pek çok kurum özverili bir şekilde çalışmaktadır. Bu kurumlar içerisinde gerek Van Gölü gerekse balık hakkında yapılan bilimsel çalışmalara maddi destek sağlayan Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nin önemli bir yeri bulunmaktadır " diyerek sözlerini noktaladı.
Bölge:Necat Teyfun