BİR HAYALİ HASAN YAVAŞ VARDI

‘ Al gör meşe odunu, eğerki paran yoksa

Yak sen çalı çırpıyı evinde tezek yoksa

Ekşilinin, cılbırın tadı burnunda tütse

Ver elini elime sallanma ürke ürke

 Çal davulu zurnayı Oynıyağ lorke lorke’

Hayali Hasan Yavaş

 

 

 

        İnsanı insan yapan özeliklerden belki de en önemli olanlardan biriside vefa duygusudur. Vefa duygusuna sahip olmak, insanlara toplum içerisinde saygınlık kazandırır.
    Ne yazık ki, böylesine gerekli bir duyguyu gittikçe kaybediyoruz.    İnsanların vefalı dostlarının olması ne kadar mutluluk vericiyse, sevdiği kişilerin vefasızlığı karşı karşıya kalması da bir o kadar üzücüdür. Vefasızlık, insanların güvenirliğini de tartışılır hale getiren bir olgudur.
           Vefa duygumuzda ki aşınmanın son yıllarda giderek arttığını söylerken, bunun daha az oranda olsa da, geçmişimizin her döneminde de yaşandığı gerçeğini göz ardı edemeyiz.     Vefa kaybı öylesine kişisel zayıflık göstergesidir ki, zamanla unutulamaz ve unutturulamaz. Özellikle de ülkesine mal olmuş ve toplumun sevgi ve saygısını kazanmış insanlardan esirgenen vefa, onu seven geniş kesimlerin de vicdanını yaralar.
          Vefa dost ikliminde yetişen güllerdendir. Onu düşmanlık atmosferinde görmek nadiratdan ve hatta, mümkün değildir. Vefa, duyguda, düşüncede, tasavvurda aynı şeyleri paylaşanların etrafında üfül üfül eser durur. Kinler, nefretler, kıskançlıklar ise, onu bir lahza iflah etmez öldürür. Evet o, sevginin, mürüvvetin bağrında boy atar gelişir, düşmanlık ikliminde ise, bir anda söner gider.

    Vefa'yı; insanın, gönlüyle bütünleşmesi şeklinde tarif edenler de olmuştur. Eksik olsa bile yerindedir. Doğrusu, kalbî ve ruhî hayatı olmayanlarda vefa'dan bahsetmek bir hayli zordur.

      Vefa derken aklıma Tarsuslu Yazar Yakup Boncuk geldi. Ben kendisiyle sadece birkaç kez telefonda görüştüm. Van’a da bir kez Tarsus sporla gelmişti ancak görüşmemde mümkün olmadı. Kendisi gazetecidir, yazardır. Bende onu bu vesileyle tesadüfen tanıştım. Ben Rahmetli Hayali Hasan Yavaş’tan bahsettiğimde tanıdığını ve kendisin her ölüm yıldönümünde andıklarını söyledi! Bunu duyunca doğrusu hem gururlandım ve bir o kadarda üzüldüm. Vanda onun adını kimseler bilmezken Tarsus’ta adına anma geceleri yapılırken biz onun ismini daha bilmiyoruz! Onu gelecek kuşaklara aktaramamış ve tanıtamamışız. Ne kadar kötü ve ne kadar utanılacak bir durum.

     Yukarıda biz vefadan bahsederken tabii ki şükürler olsun kadir kıymet bilen ve vefalı insanlar da var tıpkı Yakup Boncuk gibi. Allah böyle insanlardan razı olsun ve adedini artırsın.

     Bu gün bende bu değerli hemşerimizi rahmetle ve minnetle anarken Yakup Boncuk beyefendinin onunla ilgili yazısını da sizlere arz ediyorum.

      İlk bakışta isim bile bazılarının

    garibine gelebilir.. Hayali derken bu değerli fahri hem şehrimiz hayal gibi
değil dimdik duruşuyla, efendiliği, vatan, millet sevgisiyle tanınmıştır.Şöyle
bir geçmişi düşünüyorum da...  Tarsus'ta  uzun yıllar gazetecilik ve köşe
yazarlığı yapan Hayali Hasan Yavaş Ağustos’un en sıcak günlerinden birinde
kahpe kurşunlara hedef yapılmış ve 2 Ağustos 1980 tarihinde aramızdan
ayrılmıştır. Oysa Vatanını, milletini çok seven bir şahsiyetti Hayali abimiz... Bugünkü
nesil kendisini pek tanımaz. O nedenle Hayali Hasan Yavaş  hakkında
kısa bilgiler vererek onu yeni nesile de tanıtmak istiyorum.

1933 yılında Van ilinde dünyaya gelmiştir. İlk orta, lise  tahsilini
     Van’da yapmıştır. Erkek Sanat Okulu mezunudur.. İlk yazısı 28.12.1948 tarihinde
Van Sesi gazetesinde yayımlanmıştır.

        Tarsus gazetesinde NOKTA sütununda günlük yazılar yazmış, aynı
zamanda Yurt Şairleri ve Gönülden    sesler
"   köşesini   yönetmiştir. O da yaşımı
süresince evli kalmış, üç çocuğu olmuştur. Mersin’ de 1980 yılına kadar Ticaret  Bakanlığı   Bölge  Ticaret  müdür  Muavinliği,   Müdür  vekilliği  ve   son  olarak  da  Bölge  Müdürlüğü   görevini başarı   ile  yürütmekte  olan
Hayali  Hasan Yavaş,  memuriyetindeki   hizmet  süresini  doldurarak   kendi  isteği   ile  emekliye ayrılmıştır. Tarsus’ta   basının
duayenlerinden üstadımız Tevfik Urbay tarafından 1980’li yıllarda
yayımlanan   Zafer   gazetesi,   Hayali  Hasan    Yavaş   emekliye   ayrıldığında  "Yıllardan   beri
gazetemizin   ilk  yayın  hayatına   atıldığı  günlerde  Hayali  Hasan  Yavaş,   "Kalemin   Ucundan"   başlığı altında   bir   süre  günlük  yazılar,
"noktacık" sütunundan   hicivler yazmıştır.
    " diye bahseder.

       Aslen Vanlı olmasına rağmen bir Tarsusludan daha çok
Tarsus sevgisiyle dolu olan Şair  ve   yazar  Hayali  Hasan  Yavaş 1980
döneminin kargaşalı dönemlerinde ve her gün siyasi cinayetlerin işlendiği bir
anda evine  giderken  öldürülmüştür.  Katiller olaydan  sonra   firar  etmiştir.
Oysa Hayali’nin kimseyle bir düşmanlığı yoktu.

      Ne acıdır ki,  Hayali   Hasan   Yavaş,   evine  giderken,   evine  kısa   bir  mesafe
kala silahlı   kişilerin   saldırısına  uğramış   ve  aldığı  kurşun   yaralarıyla  ağır  yaralanmış,
ilk önce  Tarsus   Devlet  Hastanesi’
ne kaldırılmış   ve  Tarsus   Devlet   Hastanesi’
nde  doktor  olmadığı  için  hemen   Adana Tıp  Fakültesi  Numune  Hastanesi’
ne   götürülmüşse de  orada hayatını  kaybetmiştir.

      Evet..Hayali   Hasan   Yavaş  yıllar  evvel, ilk  yazılarına   Radyo  mecmuasında  başlamış  ve  daha  sonra   Türkiye’
nin   bir çok  gazetelerinde   makaleleri  ve   şiirleri  neşredilmiştir.

      Vatan, millet sevdalısı olan Hayali Hasan Yavaş’ın hatırasını
yaşatmak ve Tarsuslu şairler içindeki yerini korumak için Tarsus belediyesi
tarafından Stat ile Meslek Lisesi arasındaki Kültür sokağına  bir
portresi yaptırılmıştır.2 Ağustos  1980 ‘de öldürülen Hayali Hasan
Yavaş’ın Tarsus Şehir mezarlığındaki kabri çalılarla kaplanmış, otların
arasında kaybolmak üzereyken duyarlı bazı büyüklerimiz bu önemli hususa et
atmıştır. Böylece geçen yıl mezarı gazeteci yazar ağabeyimiz olan Orhan Kır,
Abdullah Tufan, Mehmet Örsel, Halil Aksoy gibi şair dostları ve Mermerciler,
Briketçiler Odası başkanı Mehmet Sorar’ın desteğiyle mermerden yaptırılmış,
temizlenmiş, ortaya çıkarılmıştır.

       İşte bu değerli basın şehidi abımızı  ben 14 - 15’li
yaşlarda tanımıştım. Kendisine o zamanki Tarsus gazetesinin kapısında
her gün gazetesini verir, hal hatır sorardım.

      Kahpece öldürüldüğünü duyduğumda ne kadar üzülmüş, gözlerimden
yaşlar süzülmüştü. Geçen yıl kendisini Şairler olarak anarken herkes anısını anlattı,
o günleri tazeledi. Bende yukarıdaki görüşlerimi ifade ettim.Ancak, aynı
ortamda bulunan Abdullah Tufan abimizin anlattıkları gerçekten acı vericiydi.

       "1980 yılının o sancılı dönemlerinde benim işyerim şimdiki
Garanti bankasının yanındaydı. Bu mıntıka bir grubun  etkisi
altındaydı. Makam mevkii ise başkasının denetimindeydi.

     Sağ-sol olayları
yüzünden birçok bölge sanki kurtarılmış alan gibiydi ve farklı görüşten
olan insanlar ters görüşteki insanların  hâkim olduğu mahalle ve
semtlere giremiyordu. Benim işyerime de  daha önce sık sık uğrayan
Hayali kardeşim, olaylar artınca gelemez olmuştu.

     Nedenini sorduğumda
     "Abdullah hocam, ortam gergin, birde biz üzerine gitmeyelim. Güvenlik
 açısından oralar uygun değil. Kusura bakma bu nedenden dolayı gelemiyorum. Ama
seni çok seviyorum" demişti. Sonra 2 Ağustos  1980 tarihinde çok
acı bir olay sonrası öldürüldüğünü duydum. Bende aynı güvenlik zaafı yüzünden
çok istememe rağmen Hayali’nin cenaze törenine katılamadım. Bu nedenle o günden
bu yana içimde bir uhde kalmıştır.

Bunun acısını ve üzüntüsünü hala
yaşıyorum" derken bugünkü gençliğinde 1980 ve öncesi durum hakkında neler
olduğunu bilmesini isterim. İşte biz şairler ve yazarlar
yazılarımızla, şiirlerimizle yaşamaya çalışırken Hayali Hasan Yavaş abimizde
şiirleriyle bugün aramızda yaşıyor… Dün kendisinin büyük bir portresi önünde
hayatını anlatıp şiirlerini seslendirirken o bize kalın çerçeveli gözlüğünün
altında bakıp tebessüm ediyordu…

     Şiirlerini okudukça mutlu oluyor, gülümsüyor, ama  konuşamıyordu.

    Bir kez daha kendisini saygı ve rahmetle anıyoruz.

      Biz şair ve yazarlar için en acı olayın ise ölmek değil, öldükten
sonra unutulmak olduğunu belirtmek istiyorum. 

 Yurt güzellemesi

 Yiğidim var düşmanına seslenir

Hudut bekler yüreği pek merdim hey

Toros’um var bulutlara yaslanır

İçerimde yoktur benim derdim hey.

**

Güzelim var bağ bozumu söyleşir

Bulutum var yağmurumu paylaşır

Toprağım var şehit kanı kaynaşır

Anavatan çok sevgili yurdum hey.

**

Bayrağım var kalelerden indirmem

Sancağım var ona leke kondurmam

Düşmanım var dosta yumruk  kaldırmam

Çünkü hürdür boz yeleli kurdum hey.

**

Mehmet’im var nal sesinden durulmaz

Kılıcım var çeliktendir kırılmaz

Bileğim var kelepçeler vurulmaz

Yurt söyleşir milyonlarca ferdim hey.

**

Alayım var hepsi yağız atlıdır

Boğazım var süngülerle kitlidir

Vatanım var mukaddestir kutludur

Serhatlarda nöbet tutar ordum hey.

 

 

VANA HASRET GÖNÜL NEYLER

 

Vana hasret gönül neyler

Aşık Vanlı ağlar bilem

Çiçeğini savdı bağlar

Lale sümbül bağlar bilem.

**

Bülbül dağlar saçağında

Neşe tüten ocağında

Van gölünün bucağında

Geçti gençlik çağlar bilem

.

**

Bir Vanlıyım halim nola

Sensiz dünyam değmez pula

Yoksa bulutlanmış mola

Geçit vermez dağlar bilem.

**

Sevgilim ol bana gelde

Mızraptasın hem de telde

Aşık Vanlı gurbet elde

Destanını söyler bilem.

**

Ver zernebat bir yudumdan

Hiç çıkmadın sen yâdımdan

Ahhh..çektikçe feryadımdan

Titrer yerler gökler bilem

 

   Hayali Hasan Yavaş