"Rabbimizden, bütün İslam coğrafyasının müntesiplerine bu bayramı mezhebî, meşrebî, kavmî, hizbî fitnelerden uzak durarak kardeşlik ve dayanışma içerisinde geçirecek ve bu kardeşliği daim kılacak bir anlayış, feraset ve merhamet diliyoruz."
Rabbimizin; "İnsanlar için hidayet olan ve doğru yolu ve (hak ile batılı birbirinden) ayıran apaçık belgeleri (kapsayan) Kur'an o ayda indirilmiştir. Öyleyse sizden kim bu aya şahit olursa artık onu tutsun…" çağrısına icabet ettik ve oruca tutunduk Ramazan boyunca…
Rahmet ayıydı, mağfiret ayıydı, bereket ayıydı, mazlumların ayıydı, barış ayıydı…
Orucun anlamını bilenlere…
Fakat buna rağmen o mağfiret ikliminden nemalananlar da olmadı.
Maalesef İslam dünyasında gözyaşı bir türlü dinmedi!
Barış, huzur ve bereket ayı olarak bilinen ramazan boyunca İslam dünyasındaki kan ve gözyaşı akmaya devam etti.
Suriye'de kıyım, katliam, vahşet aralıksız sürdü.
Ramazan ayında bile binlerce Suriyeli Baas'ın vahşi saldırılarına muhatap oldu, toplu kıyımlardan geçirildi, tecavüze uğradı çocuklar, işkencelerden geçirildi mazlumlar, ülkesinin terk etmek zorunda bırakıldı insanlar…
Ulusal kaygıların belirleyici olduğu bu acılı coğrafyanın insanlarının çığlıkları arşı, arzı titretirken, bu çığlıklara yeni, farklı, coğrafyada çığlıklar katıldı.
Fakat mazlumları sevindiren bu hareketlilik, yeryüzünü fesada boğanları rahatsız etti.
On yıllardır vesayet altında olan, diktatörler tarafından yönetilen, iradeleri ellerinden alınan, adına düşünülen, kararlar alınan, vahşi kapitalizmin pençesinde tutulan halklar, kimi zaman ve yerlerde ayağa kalktı, üzerlerindeki zincirleri çatırdattı.
Tüm İslam dünyasını saran uyanışa, dirilişe, silkinişe, arayışa tanıklık ettik.
Tabi ki zalimlerde boş durmadı durmuyor da.
Kuklalarını harekete geçirdiler. Askeri darbelerle halkın iradesinin önüne geçtiler. Çağdaş firavunlar devreye girdi yine.
Birçok mazlum insanı katlettiler.
Ortadoğu Bu bayrama da işgal, kıyım, katliam, zulüm altında giriyor.
Barbarlıkta sınır tanımayan zalimler ağır ve yeni silahlarını çocuklar üzerinde deniyor. Mazlumların üzerine yine bombalar yağıyor…
Tarihi inkâr, asimilasyon, soykırım olan Ortadoğu coğrafyası kime ve neye hizmet ettiği belli olmayan örgütlerin tehdidi altında.
Afrika'nın esmer çocukları yine açlığın pençesinde kıvranıyor…
Ve büyük yaralarımızdan biri Filistin yine zalim İsraillin kan gölü olmaya devam ediyor.
Özellikle ülkemizin içeride ve dışarıda çembere alındığını görüyoruz. Süreci doğru okuyamaz tepkimizi yerinde ortaya koyamazsak oynanan oyunlara geç kalabiliriz haberiniz ola.
Rabbimizden, bütün İslam coğrafyasının müntesiplerine bu bayramı mezhebî, meşrebî, kavmî, hizbî fitnelerden uzak durarak kardeşlik ve dayanışma içerisinde geçirecek ve bu kardeşliği daim kılacak bir anlayış, feraset ve merhamet diliyoruz.
Bu yaşananlar karşısında İslam dünyasının her şeyden önce kendisini sorgulaması ve gözden geçirmesi gerekiyor.
Başımıza gelenler kendi ellerimize yaptığımızdan dolayı olmasın mı diye düşünmek lazım.
İnancımızdaki dağınıklık, ifsat edilen din ve içimizdeki fitne fesattan kurtulmadan düzelmek zor görünüyor.
İnancımızı ve neye nasıl inandığımızı bir kez daha gözden geçirmemiz lazım hatta tekrar tekrar sorgulamamız gerek.
Çok bulanık bir çağ yaşıyoruz. Aşırı bilgi kirliliği var. Dini kaynağından değil de aslı astarı olmayan yerlerden öğreniyoruz.
Tahminle zanla din öğrenilmez.
Bilmeliyiz ki zan yani rivayetler ve ulema görüşleri kaynak olunca hurafe din oluyor. Hala anlamak istemiyoruz ki hurafe din olunca o toplumun üzerine dert, bela, musibet, zillet yağıyor.
Yaşanılan tüm hurafelerin, bağnazlıkların, din eksenli zulümlerin, barbarlıkların, kavga ve savaşların nedeni bu zan kültürünün din kabul edilmesidir.
Kaynak bir olmadığı için ümmet bir olamıyor. Dindeki bu ayrışmanın, çatışmanın, ben hak yoldayım sen değilsin kavgalarının tek gerçek nedeni bu zan kültürüdür.
Kur'an din olunca ortaya çıkan İslam ile zan havuzu da din olduğunda ortaya çıkan İslam ne acıdır ki bir ve aynı değildir.
Sözgelimi birisi dinde zorlama yoktur, senin dinin sana, sana düşen sadece tebliğdir vs. derken öteki kendisi gibi inanmayana zorbalığı, baskıyı, zulmü, hatta canına kastı itikat saymaktadır.
Din Kur'an dışında yaşanınca, tefrikalar toplumu felakete sürüklemiş durumda.
Hiç kimse eksiğini hatasını kabul etmeyince de diriliş olmuyor.
Bizler inanan topluluklar olarak Allah'ın bize bahşettiği iki bayramdan biri olan ramazan bayramını her şeye rağmen bayram gibi değerlendirme şuuru içinde olalım inşallah…
Zalimlerin kan ve gözyaşına boğdukları bir dünyada mazlumların verdiği haklı direnişin yaşandığı bir ortamda eriştiğimiz Ramazan Bayramı yaşanan tüm acılara rağmen Müslüman'ca bir duruşa vesile olması umuduyla mübarek olsun
Tuttuğumuz oruçlarımız kabul, ramazan bayramımız mübarek olsun!