Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Atatürk Kültür Merkezi'nde (AKM) düzenlenen Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi'ne katıldı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Adalet kavramıyla kadın bir araya geldiğinde geçmişten geleceğe konuşulacak çok konu, yapılacak çok tartışma çıktığı bir gerçektir. Kültürel kodların farklı toplumlarda, farklı coğrafyalarda farklı tezahürlerle şekillendirdiği kadın algısı üzerinde etraflıca durulmayı hak eden bir çeşitlilik gösteriyor. Dünyadaki kadın hareketlerinin dilini ve pratiğini şekillendiren en önemli unsurlardan birinin de bu kültürel kod farklılıklarının olduğunu müşahede ediyoruz. İletişim imkanlarının küresel düzeyde yönlendirmeye açık bir şekilde genişlemesiyle ortaya çıkan tekdüzelik, çeşitli kültürlerdeki kadın algısını zenginliğini ortadan kaldırmıştır. Batı medeniyetinin baskın karakteri, en çok da kadına bakışta onun hayattaki konumda kabullerde ortaya çıkmıştır. Dünyanın her yerindeki toplumlara aynı kadın modeli dayatılmakta, kadından aynı siyasi, sosyal, ekonomik rolü benimsemesi ve oynaması isteniyor. Ülkelerin pek çoğunda nüfusun kırsaldan şehirlere yığılması, kitlelerin aynı iletişim kanalından beslenerek hayat biçimlerini şekillendirmesi bu dayatmayı beslemektedir. Bunun dışındaki her türlü anlayış küresel davranış bir anda kendini küresel bir lince tabi tutulurken, burada kendini görebilmektedir” dedi.

“Kadınların dışlandığı bir dünya insanlığın yarısından feragat etmiş demektir”

“Sosyal medya mecraların ülkelerin siyasi tercihlerini yönlendirmeden çok daha fazlası kadın konusu başta olmak üzere sosyal ve kültürel alanlarda yaşanmaktadır” diyerek konuşmasını sürdüren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Artık bu mesele sadece bilim insanlarının, sivil toplum kuruluşlarının ilgi alanı olmaktan çıkıp insanlığın topyekûn gündem başlığı hale gelmesi bir seviyeye ulaşmıştır. Gelişmiş ülkelerin dışarıya verdiklerinin tersine kadına yönelik cinayet, şiddet, ayrımcılık gibi konularında ciddi sorunlar yaşadıklarını biliyoruz. Ülkemizde tek bir kadının bile sırf cinsiyeti yüzünden şiddete uğramasını, hayatını kaybetmesini asla kabul edemeyiz. Aynı şekilde ülkemizi kadına yönelik şiddetin ve cinayetin ülkemizin dört bir yanında kol gezdiği bir yer gibi sunanların aslında kendi içindeki çürümeyi gözlerden kaçırmasını da kabul edemeyiz. Kadınların mağduriyetine yol açan çarpık kabuller, dünyanın her yerinde olduğu gibi gelişmiş ülkelerde de sürüyor. Bu sorgulamayı gelişmiş ülkelerde yaşanan sorunlar dahil, her türlü bağnazlık üzerine çıkartarak yapamazsak, arzu ettiğimiz vicdani, adil sürdürülebilir toplumsal iklime ulaşamayız. Bugünkü toplantımızı çağdaşlık kisvesi altına saklananları da kapsayan tüm ön kabullerden arındırılmış, sorgulama doğrultusunda atılmış önemli bir adım olarak görüyorum. Hep söylediğimiz gibi kadınların dışlandığı bir dünya insanlığın yarısından feragat etmiş demektir. Bu da hem fıtrata hem inancımıza hem de hayatın bizatihi kendi işleyişine aykırı bir anlayıştır. Kadını aile başta olmak üzere var oluşun temel unsurlarından koparanlar aslında en büyük kötülüğü bizatihi kadınlarımıza yapmaktadır. Biz kadının içinde yer almadığı hiçbir alanda insanlığın hayrına netice elde etmenin veya bunları sürdürülebilir olmanın mümkün olmadığına inanıyoruz. Bu anlayışla kadınlarımızı güçlendirecek politikaları kararlılıkla uyguluyoruz. Mücadelemizde en büyük desteği gördüğümüz kadınlarla siyasetten ekonomiye her alanda çok daha başarılı bir geleceğin bizi beklediğinden şüphe duymuyorum. Eksiklikleri, yanlışları düzelterek bugüne kadar devrim niteliğinde pek çok değişimi nasıl ülkemizin hanesine yazdırmışsak, bundan sonra da aynı şekilde devam edeceğiz. İnancımızın, medeniyetimizin, kültürümüzün, insan vasfımızın gereği olarak sizlerle omuz omuza sonuna kadar sürdürmekte kararlıyız” diye konuştu.

“Tarihimizde ilk defa kadın istihdamı toplam istihdamın 3'te 1'ine yaklaşmıştır”

Kadınlara yönelik yapılan çalışmalar hakkında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ülkemizde 20 yılda asırlık eser ve kazandırdık derken, ne mübalağa ediyoruz, ne de sınırlı bir alandaki başarılardan söz ediyoruz. Türkiye'nin demokrasi ve kalkınma atılımıyla geldiği ileri seviye hayatın her alanını insanlarımızın tamamını kapsayan sonuçlarla hep beraber geleceğe umutla bakmamızı sağlıyor. Bu süreçte en olumlu iftihar edici başarılardan biri de kadınlarımızın hak ve özgürlüklerini genişletme konusundaki devrimlerdir. Anayasadan başlayarak mevzuatımızın tamamını bu doğrultuda yenilerken, asıl büyük değişimi zihinlerde sağladığımıza inanıyorum. Şimdi sizlere kadın politikalarımızın sağlam bir zemine oturmasını sağlayan çalışmalarımızdan bazılarını hatırlatmak istiyorum. Anayasamızın 10. Maddesine kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür ibaresini ekleterek başladık. Ayrıca pozitif ayrımcılık ilkesini uygulamak için bu maksatla alınacak tedbirlerine eşitlik ilkesine aykırı yorumlanmayacağı anayasa yer aldı. Kadına şiddetle mücadele edeceğimizin sözünü vermiştir. Bu amaçla 2005 yılında tarihimizin en büyük reformlarından biri olan hukuki düzenlemeleri hayata geçirdik. Töre ve namus cinayetlerine verilen suçları ağırlaştırarak bu sorunu büyük ölçüde gündemimizden çıkardık. Aile içi ve kadına yönelik şiddet durumunu tanımlayarak iş akdinin fesih edilemeyeceği hükmünü getirerek bu doğrultuda önemli adımlar attık. Çalışan kadınlar şartlarını iyileştirerek, süt izni, doğum izni haklarını iyileştirdik. Gebelikten itibaren doğuma ve çocuğun büyümesine yönelik her aşamada anneleri koruyan kollayan, maddi olarak destekleyen çalışmalar başlattık. Engelli ve yaşlılarımıza yönelik en çok kapsayanlar kadınlarımızdır. Hiç şüphesiz 2012 yılında çıkardığımız ailenin korunması ve kadına yönelik şiddetin önlenmesi kanunu, bu çerçevede yapılmış bir diğer önemli reformdur. Son yargı paketiyle eşe karşı işlenmiş suçları boşanmış eşi de kapsayacak şekilde genişlettik. Bunun yanında kadına yönelik şiddeti önlemek için 4 ayrı ulusal eylem planı hazırladık. Halen içinde bulunduğumuz 2021-2025 eylem planı kadınlarımızı fiziksel şiddet yanında onur ve haysiyetlerine saldırılardan da korumayı amaçlamaktadır. Ülkemizin 81 iline yaygınlaştırdığımız Şiddet Önleme ve İzleme merkezleri bugüne kadar 1 milyon kişiye hizmet verdik. Kadın Acil Destek Uygulaması (KADES), kadınların ve çocukların maruz kaldığı şiddet ve tacize süratle müdahale edilen bir sistem haline geldi. Denetimli serbestliğin bir unsuru olarak kullanılan elektronik kelepçe şiddet mağduru kadınlarımızı korumaya hizmet ediyor. Aile mahkemelerini kurarak bu sorunun ihtisas sahibi hakimlerle çözümünü temin ettik. TBMM'de faaliyete geçirdiğimiz kadın erkek fırsat eşitliği komisyonuyla, yasama organında bu konuda sürekli çalışacak kalıcı bir platformun kurulmasını sağladık. Kalkınma planlarımızı kadınlarımızın çalışma hayatında daha etkin yer almasını sağlayacak, onlara yönelik hizmetleri nitelik ve nicelik olarak güçlendirecek bir anlayışla hazırladık, kız çocuklarımızın eğitim öğretim engelini kaldırdık. Hatta üniversitede okuyan kız çocuklarımızın oranı, artık erkekleri geride bırakmış durumdadır. Girişimci kadınlarımızı kadın kooperatiflerine destekliyor, kadın istihdam eden işletmelere ilave kredi sağlıyoruz. Tarihimizde ilk defa kadın istihdamı toplam istihdamın 3'te 1'ine yaklaşmıştır. Siyasetteki kadın oranı da mecliste yer alan milletvekillerimizin yüzde 17'sini geçerek Cumhuriyet tarihimizin en yüksek seviyesine çıkmıştır. Kadınlarımızı hayatın her alanında hak ettikleri seviyeye çıkartacak çalışmalar gerçekleştirdik” şeklinde konuştu.

“Her zaman bunların işi istismar siyaseti, bunlarda gerçek manada liderlik siyaseti yok”

Başörtüsüyle ilgili konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Eğitim hayatlarının önüne engeller konulan, çalışmalarına izin verilmeyen, kamudan dışlanan kadınlarımıza bu zulümlerin çağdaşlık, modernlik adına yapılması bir başka garabettir. Ne işi var, ne işi var okulda, tarlada çalışsın, temizlik yapsın kadına reva görülen bu değil miydi? Yıllarca ülkemizde bunu yaşadık. Üniversite koridorlarında itilip kakılan, liselerin kapılarından alınmayan, bırakın istihdamı, ziyaret için gittiği kadınlarımızın destansı mücadelenin yakın şahidiyiz. Başındaki örtüsü sebebiyle, haksızlığa maruz bırakılan, hatta örtüleri zorla açılmaya çalışılan kızlarımızın kadınlarımızın yaşadığı trajedi ülkemizin bir döneminin kara lekesi olarak tarihe geçmiştir. Bizim vesayetle mücadelemizin en somut sonuçlarını kadınlarımızın hayatlarında görmek mümkündür. Hamd olsun eğitimden istihdama kadınlarımız böyle bir zulme maruz kalmıyor, bu tür adaletsizliğe maruz kalmıyor. Yıllar yılı başörtünün düşmanı olan ve üniversitelerimizde ikna odalarını kuranların kimler olduğunu bilmiyor muyuz? Bu ikna odalarını kuranlar şimdi de başörtü sorununu çözelim diyorlar. Ne kadar güzel, bak nereden nereye geldik. Ben şimdi yeni teklif daha yaptım. Hadi bakalım kaç tane başörtülü milletvekili adayı çıkaracaksın. Şaşırmayın, bunu söyledim ya başörtülü milletvekili adayı da koyar, bak rozet takmaya başladı, adayı da koyar. Meclisten bir zamanlar bunların ağa babaları, başörtülü kardeşimizi kovmadılar mı? Atın bu kadını dışarıya demediler mi? Aynı zihniyet değil miydi? Bütün bu oyunlar bozuldu, artık çark geri dönmeye başladı. Biz de gel anayasa yapalım diyoruz. Bunu yaparken, başı örtülü başı açık ayrım yapmadan hak ve özgürlük noktasında bütün kızlarımız, kadınlarımız anayasa teminatı altında bu süreci yaşasınlar. Şimdi ne oldu? Arkadaşlarımızı ziyarete gittiler, şu anda gerek yok dediler. Seçimden sonra bunu çalışalım dediler. Bir gece yarısı kalktın, yasal düzenleme yapalım dedin, sen gece yarısı dedin, biz ise bunu yıllardır düşünüyoruz. Gelin anayasa düzenlemesi yapalım, el ele verelim yapalım, bu işi bitirelim bir daha da kimse bunu gündeme almasın. Niye kaçak dövüşüyorsunuz ya, her zaman bunların işi istismar siyaseti, bunlarda gerçek manada liderlik siyaseti yok” diye konuştu.

“Teklifimiz üzerinde uzlaşma sağlanamazsa bu meseleyi milletimizin takdirine sunmanın yollarını arayacağız”

“Şunu unutmayalım hanım kardeşlerim, çeyrek asır önce hayal dahi edilemeyecek bu özgürlük iklimini ülkemize kazandırırken, partimizi kapatma tehdidi dahil nelerle karşılaştığımı millet çok iyi biliyor” diyerek başörtüsü meselesiyle ilgili konuşmasını sürdüren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bir süre önce tüm bu mücadelelerde vesayet ve faşizmin temsilcisi olarak karşımıza çıkan bir siyasi parti başkanı kadınlarımızın başörtüsünü yine gündeme getirdi. Esasen kadınlarımızın başlarının açık veya kapalı olması tabi bir haktır. Nasıl havayı soluyorsak, ibadetimizi yerine getiriyorsak, kadınlarımızın inançlarından dolayı başlarını örtmeleri de aynı derecede tabi bir durumdur. Bunun için ne anayasa da ne kanunlarda herhangi bir düzenleme yapmaya ihtiyaç yoktur, olmaması gerekir. Devletin tüm kurumlarında başörtülü kardeşlerimiz var mı, hakimlerimiz, savcılarımız, valimiz var mı? Bütün bunlar var. Yaptık da ne oldu? Türkiye yıkıldı mı? Tam aksine hepsi şimdi çok daha huzurluyuz, rahatız. Demek ki yapınca oluyormuş. Türkiye yıkılmadı, kimse Türkiye'yi dinamitleyemedi. Yeter ki biz ön açalım, açtığımız zaman bu ülke çok daha güçlü bir şekilde geleceğe yürüyecektir. Ülkemizde yaşayan kötü görüntüleri ve tartışmaları da dönemin bir parçası olarak hepsini geride bıraktığımızı varsaymak istiyoruz. Son tartışma vesilesiyle bir kez daha gördük ki, ülkemizde artık kökünün kuruduğunu umduğumuz habis zihniyet tüm çirkinliğiyle hala pusuda bekliyor. Biz de cevabımız anayasal güvenceye alalım diyerek teklif ederek verdik. Yaptığımız hazırlığı mecliste bulunan partilere götürerek bu konudaki samimiyetimizi ortaya koyduk. Gerekirse parlamentoda çözemiyorsak, referanduma gidelim, millete gidelim, bakalım millet ne diyor. Millete gitmeyi de bunlar pek kabul edemezler. Millete gideceği zaman o sandıktan neler çıkacağını düşünüyorlar. Şayet teklifimiz üzerinde kapsamlı bir uzlaşma sağlanabilirse, bundan kadınlarımızı ve ülkemiz inanın çok karlı çıkacaktır. Bizim arzumuz bu düzenlemenin insanımızın beklentilerine uygun şekilde en geniş mutabakatla meclisimizden geçmesidir. Uzlaşma sağlanamazsa bu meseleyi milletimizin takdirine sunmanın yollarını arayacağız. Ülkemizi bu tür konuların bırakın trajedilere dönüşmesini, tartışılması ayıbından dahi kurtarılacak köklü bir çözümü anayasamıza kazandırılmasını ümit ediyoruz. Türkiye Yüzyılı programımızla vatandaşlarımızın tamamıyla birlikte başı açık, başı kapalı bu tartışmayı başta olmak üzere kadınlarımızın tüm meselelerini çözerek ülkemizi çok daha ileriye taşımakta kararlıyız” ifadelerini kullandı.