DARBELER TARİHİNDE YENİ BİR LEKE: 10 AĞUSTOS!

     "Tayyip gitsin, Ak Parti gitsin de ne olursa olsun!" diyen zihniyetin "kendi cellâdını sevinçle karşılayan" insanlardan farksız olmadığını görüp içerlenmemek elde değil.
 
     10 Ağustos tarihi bundan böyle Türkiye için yeni bir darbe teşebbüsünün tarihi olarak hafızalarda yerini aldı bile.
Yüzyılın başından bugüne gelinceye kadar birçok kez başarılı olan, milletin iradesine, birlik ve beraberliğine kast eden ve üstü örtük bir şekilde ülkemiz üzerindeki sömürü faaliyetlerini farklı aktörlerin eliyle gerçekleştirenler bu sefer para/ekonomi/dolar kuru üzerinden yeni bir girişimde bulundular.
      1913 Bab-ı Ali Baskını adıyla Türkiye tarihinin ilk darbesi olarak bilinen darbe sonrası 15 Temmuz Hain Darbe Girişimine kadar devam eden darbeler ve darbe girişimlerinde genel olarak askerin, silahın, tankın araç olarak kullanıldığını görmüştük. Ama 28 Şubat'la bu farklı bir yön kazanmış, 15 Temmuz'la her yönüyle değişmişti. 15 Temmuz sonrası halkın iradesini görenler, bir daha bu ülkede darbe gerçekleşemez inancını yaşadılar. Ancak değilmiş! 10 Ağustos'ta da bu sefer dolar/ekonomi silahı çekilmiş ve dünden bugüne özgürlüğünü, iradesini, onurunu gözünü kırpmadan canını ve malını vererek muhafaza eden milletimiz esaret altına alınmak istenmiştir.
     15 Temmuz Hain Darbe girişimi sonrası FETÖ terör örgütü lideri GÜLEN'İN iadesini talep eden Türkiye'nin haklı taleplerine kulaklarını tıkayan ABD başkanı Trump, rahip Brunson'un serbest bırakılarak ABD ye iadesi konusunda saldırgan bir duruş ortaya koymuş ve uluslararası siyaset adına şaşkınlık verecek şekilde Türkiye'yi ambargo ile tehdit etmiştir. Ne devlet ne de diplomasi adabına yakışmayan bu saçmalık, dünyanın birrçok ülkesi tarafından da olumsuz olarak karşılanmıştı. Ve hemen ardından başlayan dolar kurunda ciddi dalgalanmalar iş dünyası ve piyasalarda ciddi endişelere neden olmaya başladı. Bu durumun dıştaki şer odaklarından daha fazla içimizdeki kimi hainleri de çok sevindirdiğini, sevinç çığlıkları attıklarını gördük.
Amerika'nın ve Batının sömürge ülkelerinin özellikle Orta Doğudaki İslam ülkelerini demokrasi, özgürlük, insan hakları adıyla işgali sırasında alkışlarla, sevinç çığlıklarıyla karşılayanlar insanları sonrasında cezaevlerinde nasıl insanlık dışı muamelelerle, tecavüz, cinayet ve işkencelerle karşı karşıya bıraktıklarını, her biri medeniyetlere başkentlik yapan nice kâdim şehir ve ülkelerin nasıl harabeye, ölüm şehirlerine, hayalet şehirlere döndüğüne, milyonlarca insanın öldürüldüğüne geri kalanlarında vatansız kalarak diğer ülkelere mülteci olarak sığındıklarına üzülerek şahit olduk. Yanı başımızda gerçekleşen bu durumun ülkemizdeki birçok kişi tarafından henüz idrak edilemediğini anlamakta zorlanıyorum.
 
     "Tayyip gitsin, Ak Parti gitsin de ne olursa olsun!" diyen zihniyetin "kendi cellâdını sevinçle karşılayan" insanlardan farksız olmadığını görüp içerlenmemek elde değil.
Bu nasıl bir "akıl tutulması" anlayabilmiş değilim.
Tüm bu yaşananlara rağmen ülkemizde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde devlet ve hükümet organları "ekonomi darbe girişimine" karşı tedbirler alıp 15 Temmuz'da olduğu gibi milleti birlik ve beraberliğe davet etmiş, aziz milletimizde iradesine, özgürlüğüne göz diken şer odaklarına karşı gereken cevabı "sahip oldukları dolarları" bozdurup dik bir duruş ortaya koymuştur.
15 Temmuz gecesi ülkesini, bağımsızlığını savunmak dururken marketlere akın edip makarna, yağ, salça alanlar gibi yine ülkesini, iradesini, bağımsızlığını korumak dururken "dolar kurundaki yükselişten" istifade edip üç beş kuruş parayı kazanma onursuzluğunu tercih edenler de olmuştur.
 
ABD yönetiminin almış olduğu "ambargo kararı" sonrası Sayın Erdoğan tarihte beklide son zamanlarda ilk ülke olarak ABD mallarına ambargo uygulama kararı aldığımızı tüm dünyaya cesur ve kararlı bir şekilde deklere etti

16 yıllık sürede "one minute" ile başlayıp "dünya beşten büyüktür" diye devam eden bu onurlu ve özgüvenli duruş "ABD mallarına ambargo" ile taçlanmıştır.
Tüm İslam ümmetinin umudu ve hamisi konumunda olan, tarihi perspektifte ve kâdim medeniyet birikiminde lider ülke olan Türkiye, bu mücadelesinde ABD'nin kendi içindeki muhalif gruplar başta olmak üzere AB'den ve İslam ülkeleri arasında çok özel bir hukukumuzun olduğu KATAR, PAKİSTAN, KUVEYT gibi birçok ülkeden de ciddi destek almıştır.
Türkiye'de yaşanacak en ufak bir istikrarsızlık sınırların kalktığı ve dünyanın küçük bir köye dönüştüğü günümüzde artık yakın ve uzak birçok ülkeyi ve ekonomiyi olumsuz etkileyeceğinden Türkiye birçok ülkeden destek görmüş ve yalnız bırakılmamıştır ve bırakılmayacaktır.
Ama yerelde bizlerin ne yaptığı da çok önemli dostlar.
Yerel ekonomi çevrelerinin, iş adamlarının, STK'ların gür bir sesle bu süreçte yerlerini alıp, TL 'nin güçlenmesi için döviz büroları ve bankalar önünde sıraya girmesi gerekirken cılız çoğu zamanda hiç duyulmayan seslerini anlamak da mümkün değil.
Bu ülkede yaşanacak en ufak sorun, istikrarsızlık hepimize yansımayacak mı?
Zengininden fakirine herkesi etkilemeyecek mi?
Hepimizin içinde birlikte yolculuk ettiği gemi batarsa herkes batmayacak mı?
Yaşadıklarımızdan ders çıkarmanın vakti gelmedi mi?
Tüm farklılıklarımızı bir kenara bırakarak güçlü bir TÜRKİYE için üzerimize düşeni yapma vaktidir dostlar!
Türkiye'miz üzerinde oynanan "ekonomi oyununu", "ekonomik darbe girişimini" bertaraf etmek için millet olarak güçlü birlikteliğimiz çok önemli.
Bu oyun ancak bu şekilde bozulur.
Uluslararası üst akıl 15 Temmuzda olduğu gibi bu birlik şuuru ile galebe çalınır.
Tehditler, şantajlar ve gerçekleştirilen algı operasyonları Türkiye'yi yıldıramayacak ve Türkiye bu ekonomik savaşı da kazanacaktır inşallah.