Eski Van'da Ramazan ve Kurban Bayramları

   Maddi ve manevi iyiliklerle gelen ramazan ayı insanların birbirleriyle kaynaşmasına vesile olur. Bu mübarek ay geldiğinde yurdumuzun her yöresinde olduğu gibi Van'da da maneviyat artar, insanlar adeta yeni bir hüviyete bürünürlerdi. Azından çoğundan    Ramazanın kendi nasibiyle bereketiyle geldiği gönüllere hâkim olduğundan yiyecek içecek konusunda kimsenin bir endişesi olmadan gelip giden ramazanın ardından ramazan bayramı heyecanı başlardı.
   Sayılı olan camilerimizden Büyük Cami ve Küçük camide Camilerde gönüller birleşir, Ramazan ayı boyunca sahura kalkılır, iftarlar açılır, teravih namazları kılınır, hatimler bağışlanır ve böylece ibadet itaatle Ramazan Bayramı gelip çatar ve Ramazan bayramına kavuşmanın sevinci yaşanırdı, tüm gönüller ALLAH için çarpardı.
   Müslümanlar için mukaddes bir ay olan Ramazan ayı biter ve on bir ayın sultanının Uğurlarken bir yandan hüzünlenirken beri yandan da ramazanı ifa edip bayrama kavuşmak ayrı bir sevinç ve heyecan yaratırdı. Derken bayram geldiğinde:
'Bayram geldi neş'emize
Düğün dernek köşemize
Aman dostlar barışalım
Şeytan gitsin peşimizde.'
***
'İyi bak sağ ile sola
Kalbimiz sevinçle dola
Ey mü'minler, Müslümanlar
Bayramınız Kutlu Ola.'
    Eski bayramlarda, hazırlıklar, tatlı bir telaşla günler öncesinden başlardı. Evlerde bayram temizlikleri yapılır, halılardan perdelere her şey yıkanır, bayramda mis gibi koksun diye plastik boyanın olmadığı o seneler acı kireçle evler güzelce badanalanılırdı. Bütün evlerdeki tahtalar silinir, camlar silinir, çamaşırlar yıkanırdı.  Evler toprak evler olmasına rağmen yinede temizlik elden bırakılmaz ve bayrama tiril tiril bir ev hazırlanırdı. Bayram öncesi evde bulunan bakır kaplar iyicene kontrol edilir ve kalaysız kaplar kalaylanmak üzere çarşıya gönderilerek kaplar kalaylanırdı. Zaten kalaycılarda hemen hemen hepsi şimdi ki küçük cami civarında bu işi yapan Kalaycı Osman Gemici, Kalaycı Kadir Usta, İbrahim Davutoğlu, Kalaycı İsmail de aynı mıntıkada bu işi yapan kalaycılardı. Eski bayramlarda, hazırlıklar, tatlı bir telaşla günler öncesinden başlardı. Evlerde bayram temizlikleri yapılır, halılardan perdelere her şey yıkanır, bayramda mis gibi koksun diye bütün ev havalandırılırdı.
    Günümüzde telefon, internet, faks, cep telefonu var. Oysa o yıllarda her şey mektupla halledilirdi. Bayram öncesi şimdiki telekomun olduğu yerde stantların üzerinde çeşit çeşit kartpostallar satılırdı. Yaklaşık olarak 8-10 reyonda dini kartlar, şehir kartları, artist kartları, çiçekli kartlar o eski PTT nin önünde adeta bir gül bahçesi gibi açardı. Artık herkes kendi yaşına başına göre kartpostal seçerdi. Kimi büyükler dini resimler alırken kimileri artist resimlerin yönelir kimi de özellikle benim memleketim olan Van'ın resmini alayımda oradakilerde benim memleketimin resmini görsünler derdi. Biz o zamanlar genç olduğumuz için Hülya Koçyiğit, Yılmaz Güney, Fatma Girik, Belgin Doruk, Ayhan Işık, Sema Özcan, Cüneytr Arkın. vs.gibi artistlerin resmini alırdık.
O yıllarda şimdiki gibi bol pastaneler yoktu. O pastanelerin yaptığı işi Van'ın evdeki hanımları yapar ve mutlaka bayrama baklava hazırlanarak girilirdi. Yani bayramda hemen hemen hangi eve giderseniz gidin mutlaka baklava ikram edilirdi. Baklava bayramların vazgeçilmezlerindendi. sini sini baklavalar sadece evlerde pişirilmesi için örtülere sarılarak fırına gider ve geldikten sonrada çocuklar kenarından köşesinden yemesinler diye baklavalarda evde serin bir yere bırakılırdı ki bu çoğu zaman kiler olurdu mevsim kış ise misafir odasına gün evvelinden arife günü bırakılırdı.
    Yıllar evveli bayram gelmeden aile büyükleri kendi imkânları çerçevesinde büyükler ve küçükler için takım elbise siparişi verilerek bayramda herkes temiz elbiselerle girmek isterdi. Bu yüzden herkesin bir terzisi vardı ve ramazan ayı içerisinde siparişler verilerek herkes kendi durumuna göre kumaş seçerdi. Mesela o yıllarda İnsanlar birbirine kızdığı küstüğü zaman: 'Sen kendini İngiliz kumaşımı sanıyorsun?' derlerdi. O yüzden herkes İngiliz kumaşı bulamaz arca, altın yıldız, merinos, gibi zamanın marka kumaşlarından giyinmek isterdi. Olmasa da parasına denk gelecek bir kumaştan takım diktirirdi. Bu dikimde öyle hemen olmaz ve birkaç provadan sonra ancak takım elbise hazır olurdu. Ramazan ayında terzilerin işi çok olur ve birçok terzi de ellerindeki siparişleri verebilmek için ta bayram sabahına kadar çalışır ve siparişleri sahibine teslim ederlerdi. Çoğu kişide o gece terzide oturur ve sabah namazı ile birlikte biten elbisesini alır giderdi. Zamanla hazır giyim hazır elbise çıkımca ne takım elbise diktiren kaldı nede terzilik.  Şamil Perihanoğlu, Şerafettin Koç, Hayrettin Yılmaz ve onlar gibi usta terziler mazide kaldı.
    Yine bayrama takım elbisenin altına da bir çift güzel kundura gerektiğinden Bunun içinde ya o zamanki hazır ayakkabı satanlardan birisine gidip ayağınıza göre bir ayakkabı alırdınız veya yaptırırdınız. Hazır alacaksanız o devrin en ünlü kunduracısı 'İzmir Kundura' idi. Oradan ayakkabı almak Vanlı için bir ayrıcalıktı.  Oradan ayakkabı alanlar bilhassa çocuklar kendi aralarında bak ben İzmir kunduradan aldım bu ayakkabımı diyerek diğer çocuklara hava atardı. Bu işle uğraşan Kunduracı Niyazi ve Rahmetli Fevzi Gülpınar şu anda hatırladıklarım. Bu hazır kundura alanların yanı sıra birde Ölçü verip kendine ve çocuklarına ayakkabı yaptıranlarda vardı. Topal Esat Ertuş usta ile Ziya Timurhan'da çok dayanıklı ayakkabı yapma hususunda en önde gelen isimlerdi.