İçerisinde bulunduğumuz hafta Camiler ve Din Görevlileri haftasıdır. Aslında din görevlisi tabiri bana göre yerinde bir tabir değildir. Zira dine inanan herkes aynı zamanda dininin görevlisi de olmalıdır. Onun için din gönüllüsü tabirini kullanmak daha yerinde olur. Zira imamlık bir gönül işidir.
İmam, önder, lider, öne geçen demektir. Tabi öne geçmek sadece cemaatle namaz kılmada öne geçmek olarak da anlaşılmamalıdır. Hayatın her alanında önde olmak olmak olmalıdır. Elbette cemaate namaz kıldırmak da çok büyük bir onur ve büyük bir sorumluluk almak demektir. İmamlarımız, alimlerimiz topluma yön veren, hayat veren önder kişilerdir. Zaten alimler, hadisi şerifte peygamberlerin varisleri olarak tanımlanmıştır. Peygamberlik gibi yüce bir makama varis olmak da büyük bir makam ve aynı zamanda ağır bir sorumluluğu yüklenmek demektir.
Tarihsel sürece bakıldığı zaman imamlarımız, bir çok yerde cefalara da katlanarak çok fedakarlıklar da yapmışlardır. Bu tespiti sadece Müslümanlar değil, Müslüman olmayanlar da yapmış ve takdir etmişlerdir. Mesela birinci dünya savaşında Çanakkale savaşına komutanlık eden Alman general Limon Van Sanders imamların savaşa katılmaları, halkın direnişe çağrılması, tehlikeli çatışmalardan geri durmamaları, can siperane mücadelelerini hep takdir etmiştir. Yine Maraş'ta işgalci Fransızlara ilk kurşunu sıkan, milli mücadeleyi başlatan Sütçü imam olmuştur.
Tabi böyle fedakarlıklar sadece tarihte kalmadı. Günümüzde de böyle fedakarlıklar çoktur. Yakın zamanda 15 Temmuz hain Feto darbe girişimine karşı da en büyük mücadeleyi veren, darbe girişiminin başarısız olmasında en büyük paya sahip kişilerden biri de imamlarımız olmuştur. Darbeciler, televizyonlarda sokağa çıkma yasağı bildirisini okurken, fedakar imamlarımız camilerini açarak salalarla halkı meydanlara, direnişe çağırıyorlardı. Elhamdülillah bu çağrı yankı buldu ve darbe girişimi başarısız oldu.
Şimdi bunca fedakarlığa rağmen, milletimizin birlik ve dirliği, sevgi ve kardeşliği için verdikleri mücadeleye ve bu yolda birçok cefaya katlanan imamlarımıza toplum olarak, devlet olarak hak ettikleri değeri veriyor muyuz? Üzülerek söyleyeyim hayır. Ekonomik ve sosyal haklar noktasında imamlarımız diğer kurum çalışanlarından maalesef geridedirler. Diğer kamu çalışanları haftada iki gün tatil yaparken imamların bir gün tatil hakları var. Fiili olarak çoğu zaman onu da tam kullanamıyorlar. Diğer kamu çalışanları bayramlarda dokuz gün tatil yaparken imamlarımız görevlerinin başındadırlar. Özlük hakları noktasında da imamlarımız diğer birçok kuruma göre maalesef geride bırakılmıştır.
İmamları tanımayan, yaptıkları hizmetleri bilmeyen, bir gün dahi olsa namazda imamın arkasında safa durmayan kişiler, bazen haksız eleştirilerde de bulunmaktadır. Bilmezler ki, imamlıkta mesai mefhumu yok. Günün 24 saati imam için mesaidir. İmamlığı sadece cami hizmetleriyle sınırlı görmemek gerekir. Eğer imamlık sadece cami hizmetlerine göre dahi değerlendirilse o da çok büyük bir görev ve büyük bir fedakarlıktır. Yaz aylarında iman, gece 02:00’de camisini açar, yine gece 23:00’de kapatır...
İmam, toplumun tamamına hizmet eder. Halkla çok iç içedir. Hal böyle olunca birçok sıkıntıyla birebir uğraşmak zorundadır...
İşte imamlık böyle zor iş. Onun için imamlık bir gönül işi. Allah, imamlarımızın yardımcısı olsun. Ecri mükafatlarını fazlasıyla versin.