Filistin'in kurtuluşunu sağlamak için Yahudi geçmişini bilmek gerekir

İsrail'in 1948'de kurulmasıyla birlikte Filistin'de uygulamaya başladığı insanlık dışı davranışlar maalesef günümüzde de en vahşi şekilde devam etmektedir. Maalesef Müslümanlar bu vahşeti tekrar tekrar seyretmektedirler.

Günümüzde lanetli İsrail'in uyguladığı vahşeti daha iyi anlayabilmek için, Yahudilerin tarihlerini de iyi bilmek gerekir. Yahudi milleti geçmişte hep entrikalar, hıyanetler, hileler peşinde oldukları için bir yerde pek tutunamamışlar, vatan sahibi olamamışlardır. Yerleri işgal edilmiş, kılıçlardan geçirilmiş, sürgünlere uğramışlardır.

Yahudi milleti hidayetlerine vesile olacak olan ve kendi içlerinden, kendi milletlerinden gönderilen peygamberleri dahi katletmekten geri durmamışlardır. Hz. Zekeriya ve Hz. Yahya (as) Yahudilerin vahşice katlettikleri peygamberlerdendirler.

Hz. Peygamber (sav) zamanında Medine'de üç Yahudi kabilesi vardı. Bunlar Müslümanlarla birlik antlaşması yaptıkları halde, Hz. Peygamber (sav)'e suikast düzenleme, Müslümanları arkadan vurma, diğer kabileleri Müslümanlara karşı kışkırtmak gibi haince davranışlarından dolayı Hz. Peygamber (sav) tarafından gerekli cezaya çarptırıldılar.

Filistin, Hz. Ömer'in halifeliği döneminde fethedilerek İslam toprağı oluyor. Haçlı savaşları sonrasında Avrupa'dan gelen Hıristiyan işgalciler Kudüs'ü, Filistin'i ele geçirdiler. Bu işgal yüz yıldan daha fazla sürdü. Nihayet büyük Kürt komutan Selahaddin'i Eyyubi Mısır'ın yönetimini ele geçirdikten sonra Filistin'i haçlılardan, Hıristiyanlardan temizlemek, mukaddes Mescidi Aksa'yı layık olduğu duruma getirmek için çalışmalarını hızlandırdı. Çeşitli çabalardan ve karşılaşmalardan sonra nihayet tarihte kesin bir sonuç sağlayan savaşla karşı karşıya gelindi. Bu savaş Filistin'deki Hristiyan devletine son veren, Haçlıların işini bitiren, onların varlığına sünger çeken bir savaştı. İşte bu savaş Hıttîn savaşı idi. Hicri 24 Rebîulâhir 583'e rastlayan, miladi 1187 yılında cumartesi günü yapıldı. Bu savaşta Selahaddin-i Eyyubi'nin komutasındaki İslam ordusu, Kudüs'ü şerifi ve Filistin'i fethetti.

Filistin, İslam toprağı olarak varlığını lanetli İsrail'in kurulduğu 1948'e kadar sürdürdü. I. Dünya savaşının sonunda orta doğuyu işgal eden İngilizler dünyanın dört bir etrafına dağılmış olan Yahudileri Filistin'de toplamaya başladılar.

Avrupa'da Hitlerin çok iyi teşhis ettiği Yahudilerden kurtulabilenlerin çoğu, Filistin'e göç ettiler. İngiltere ve Amerika'nın büyük destekleriyle Müslüman Filistin toprağında ilk Yahudi devleti olan İsrail 1948 yılında kuruldu. İsrail, kurulduğu günden beri hep savaşarak, Müslümanları yerinden yurdundan çıkararak genişleme ve yayılma politikalarını uygulamaktadır.

Müslüman olarak Filistin'de, Gazze'de olup bitenler bizleri çok büyük üzüntülere sevk etmektedir. Belki de esas üzüntü, Müslüman devletlerden bir tepkinin gelmemesi, hatta bazı (sözde) Müslüman devletlerin İsrail yanlısı tavırlarıdır. Yine bazı gafil kişiler, bu zulmü durdurmayı daha zalim olan Amerika'dan beklemektedirler. Sanki İsrail bu pervasızca hareketlerinin desteğini Amerika'dan ve Avrupa'dan almıyormuş gibi.

Unutmayalım ki, küfür tek millettir. Müslümanlar da tek millettir, tek millet olmalıdırlar.

Yüce Allah, Kur'an'ı Kerimde bizleri Yahudileri, Hıristiyanları dost edinmememizi istemekte, onların birbirlerinin dostları olduklarını beyan etmekte, eğer onları dost edinirsek onlardan olacağımızı da bildirmektedir. Bugün Müslümanların düştüğü zilletten kurtulmanın yolu birleşmekten geçer. Müslümanlar bugün dağılmış, birbirleriyle uğraşmakta, birbirlerini katletmektedirler. Hal böyle olunca zalim Yahudi'ye de gün doğmuş olmaktadır.

Eğer bugün Müslümanlar fikir birliği yapsa fazla bir çabaya gerek kalmadan İsrail'i tükürükleriyle boğarlar.  Zira 2 milyar Müslüman nüfusa karşılık İsrail'in nüfusu 6 milyon. Bütün dünyadaki Yahudi varlığı 20-25 milyondur...

Unutmayalım ki, bu zulüm ilelebet devam edemez. Elbette yeni Ömerler, Selahaddinler gelecek. Ama bütün isteğimiz bunların tez elden gelmeleri ve İsrail'e haddini bildirmeleridir.