Halk değil ümmet olmak önemli

      Kimlerdir ümmet!..
Halk veya topluluklar nedir?...
Ümmet kavramına dilbilimciler iki anlam yüklemişlerdir.
Bunlardan biri Resulullah(sav)’a risaletlik görevi verildikten sonra dünya gelenler onun ümmetidirler görüşündedirler.
İkinci gurup ise Ümmet Resulullah(sav)’a iman etmiş O’nun(sav) getirdiklerine katıksız razı olanlardır demişlerdir. Ben şahsen ikinci tanımlamayı daha anlamlı buluyor ve Resulullah(sav)’a iman edenler ancak ümmet olabilme şerefine nail olabilirler diyorum.
İkinci tanımlamaya bakarak diyebiliriz ki, Ümmet belirli bir inanç veya düşünce gurubunun izinde gitmektir. Bu tamamen kişilerin kendi inisiyatifleri veya içinde bulundukları gurubun yönlendirmesi sonucu oluşur.
Halk veya millet olmak insanların inisiyatiflerinde olmayan tamamen yaratıcının elinde olan bir yaratılış özelliğidir. Hiçbir kimse anne-babasını, doğacağı yeri, ırkı, dili, rengi ve cinsiyetini önceden tayın etme hakkına sahip değildir.
Dolayısıyla bu fıtrattan dolayı hiç kimse, ama hiç kimse ırkından, soyundan, dilinden ve renginden dolayı kınanamaz, horlanamaz ve dışlanamaz.


      İslam Ümmetinin kendisini koruyabilmesi, dünya devletlerinin kölesi değil de efendisi olabilmeleri için Kur-an ve Sünnet Metoduna İhtiyaçları vardır. Hayatı koruyan ve selametini garantileyen, şehvetleri kontrol altına alan ve zararını önleyen, fıtratı muhafaza eden ve asaletini kalıcı kılan ne varsa Kur-an ve Sünnet metodunda mutlaka ona işaret vardır.
Kur-an ve Sünnet metodu, bütün hayır çeşitlerine ve yollarına yöneltir. Beşeriyeti, kötülüklerden ve kötülük yollarından uzak tutar. Bu metotta ruh ve beden için, akıl için, fert ve toplum için, dünya ve ahiret için ince kurallar vardır. Bozulmamış fıtratın ve aydınlık düşüncelerin kucakladığı, sağlıklı akılların ve arınmış nefislerin kabulleneceği kurallar vardır.
Bir metot ne zaman kalplere ve düşüncelere gıda, hastalıklara ve rahatsızlıklara şifa olursa; davranışların ve tasarrufların hareketini belirler, işleri ve durumları bilirse işte o zaman hayat; huzur ve mutluluk dolu bir hayat olur. Hayat ne zaman Kur-an’ın metoduna ve İnsanların Efendisi(sav)’in metoduna uygun olarak kurulursa, o örnek bir hayat olur. İnsanlık ancak o zaman ümmet olabilme vasfına haiz olur.
İslam düşmanları, Müslümanların birliğini parçalamakta ısrarlılar. Müslümanları bölmek için planlar yapıyorlar. Müslümanların haklarını gasbetmek için birbirlerini yardıma çağırıyorlar. Yeryüzünü parça parça edip insanları gruplara bölmek, yeni yetişen nesillerin beyinlerini yıkamak istiyorlar. Ne din bırakıyorlar ne de dünya...


       İslam toplumlarını küçücük devletlere bölmeleri yetmezmiş gibi, şimdide aşiretler mezheplere, tarikatlara bölüp o şekilde kullanmaya çalışmaktadırlar. İnsanlar kendilerine Kur-an ve Sünnet’in yolundan uzak birçok metot denemişlerdir. Bütün bu denemelerde, başarısızlık ve aşağılıktan başka bir şey elde etmemiştir. Çeşitli aşağılamalar tatmış, zulümler görmüş ve görmektedir. Ümmet zilletten kurtulmalı ama nasıl sorusuna cevap bulunması lazım.
İnsanların zillet içerisinde yaşamaktan daha beter bir yaşamlarının olduğu düşünülemez. Bir millet baştan kendisini zillet içerisinde yaşamaya alıştırmışsa onun bu aşağılık hayattan kurtulması imkânı yok gibidir. Bir milletin zilletten kurtulması için öncelikle aşağılık kompleksinden kurtulması lazım.


   Günümüz İslam dünyasına baktığımızda geri kalmışlık, aşağılık kompleksi, korkaklık, başarısızlık gibi birçok kötü hasletleri sanki kendi kaderleriymiş gibi algılamakta adeta teslimiyetçi bir zihniyetle bu esarete devam edip gitmektedirler. Ümmet olarak, yeniden dirilme ve varlığımızı ispat etme konusunda Allah’ın kurallarını iyi anlamak ve uygulamak zorundayız!..
Ümmet olarak, Üstünlük ve hükümranlık yollarını idrak kur-an’dan öğrenmeli ve idrak etmeliyiz.
Nasihatlerin musibetlerden evla olması dileğiyle.