Vanlı gazetecilerden oluşan arkadaşlar ile Diyarbakır'a evlat nöbeti tutan acılı annelerin haklı mücadelesine destek vermek için onları ziyaret ettik.
Kıymetli dostlar dikkatinizi çekerim bu anneler PKK'lı çocukların anneleri. Daha doğrusu baskıyla, zulümle dağa kaçırılıp teröre bulaştırılan ailelerin bahtsız çocukları!
Ve bu anneler Türkiye tarihinde PKK'nın var olduğu günden bu yana bir ilki gerçekleştiriyorlar.
Acılı anneler mağdur Kürtlerin çığlığı oldu…
PKK/HDP/KCK'lıların özellikle bölgede oluşturduğu korku imparatorluğundan dolayı, PKK'ya kendi içinde sessizce gizli gizli tepki gösteren çok oldu malumunuz, ancak ilk kez sesli bir isyan bir başkaldırı olayı başladı ve bu isyan tam 75. Gününde.
"Analar ağlamasın!" sözü tam 40 yıldır kulaklarımızda yankılanan; günlük yaşantımızda sıkça söylenen; sürekli yazılan duyulan bir söz oldu!
Öyle ki PKK yıllardır bu sloganlaştırdığı söz üzerinden bölgede birçok aileyi ikna etme çabasıyla etkisi altına altı.
Kadın eşitliği ve anne sözü HDP siyasetinin en çok suiistimal ettiği alan oldu…
Acılı annelerin durumu bu suiistimalin en net göstergesidir.
Bu söz PKK/HDP/KCK'lıların ve gönül verenlerinin ağzında sakız dilinde pelesenk oldu.
Edibese, gençlerimiz ölmesin, gençlerimiz dağa çıkmasın okul okusun, askerde polis de bizim evladımız, biz de bu ülkede adam gibi eşit şartlarda yaşamak istiyoruz, ırkçılığı reddediyoruz, bayrak ile bir sorumuz yok diyerek birçok meselede olduğu gibi kronikleşmiş, sadece dilde alışkanlık haline dönüşmüş popüler sloğanları çok duyduk.
Oysa PKK/HDP/KCK bu yukarıda saydıklarımın tümünün tersini yaptı bu güne kadar.
Yani konuştukları ile yaptıkları birbirini tutmadı.
Hendek olayların da Kürt bölgelerinde kan döktü. Bölgeyi ve insanını darmadağın etti.
Bu bölgede Kürtleri ekonomik olarak bitirdi. Üstelik zengin fakir demeden haraç aldı.
Kürtleri evlerinden yurtlarından etti.
Okulları yaktı yıktı. Kürt çocukları okullara gidemedi.
Biz de 14-15-16 yaşındaki dağa kaçırılan çocukların acılı annelerine hem destek vermek hem de dinlemek için bilahare eylemin yapıldığı yere Diyarbakır'a gittik.
Aslında her fikir her düşünce her dava sahibi insana sormak lazım? 14-15-16 yaşlarındaki çocuklar kendi hür iradeleri ile karar verebilirler mi?
Bu çocuklar baskı altında, aldatılmasa tercihleri dağ mı olur?
Hakikaten bu çocukların yeri dağ değil ailelerinin yanı ve okulları olmalıdır.
Aklıselim bir düşünce bir fikir ve vicdan asla böyle bir yanlışı kabul etmez.
Aylardır HDP Diyarbakır İl Başkanlığı önünde evlat nöbeti tutan acılı ailelere ben sorular sorarak görüşlerini alıyorum. Gözü yaşlı ağlamaklı, titrek sesleri ile çok ilginç cevaplar alıyorum.
HDP'li yöneticiler direniş karşısında Diyarbakır il binasını terk etmiş ve 10 gündür binaya uğramıyorlar. Şuan elli aile nöbet tutuyor.
Sorduğum sorulara neredeyse hepsi aynı anda farklı cevaplar veriyor.
Acılı aileler nöbet tutan ailelerin sayısının artması halinde, HDP'nin Diyarbakır'ı bile terk edeceğini belirtiyor.
Diğer aileleri de HDP önüne evlat nöbeti tutmaya davet eden acılı anne ve babalar 75 günü aşkındır buradayız bizler açıklama beklerken, HDP'liler kaçmayı tercih ettiler.
Kendileri çocuklarımızı dağa gönderdiler ve onlar isterlerse geri de getirebilirler. Çocuklarımızı versinler evimize gidelim. Diğer aileler de gelsinler, korkmasınlar. Bugün 50 kişiden korkup kaçan HDP, yarın sayımız 100'ü, 500'ü bulursa Diyarbakır'ı da terk eder. O yüzden diğer ailelere de seslenerek 'korkmayın! Çocuklarımızı HDP'nin elinden ancak bu şekilde kurtarabiliriz gelin buraya bütün dünya sizi görsün diyorlar.
Oturma eylemine katılan anneleri çok kararlı gördüm. Çocuklarımız gelene kadar buradan ayrılmayacağız diyorlar ve bütün annelerden destek istiyorlar.
Hatta çocukları kandırılarak dağa kaçırılan annelere sesleniyorlar Evde ağlamayın gelin buraya gelin çocuklarınızı isteyin. Çocuklarımızın hayalini ve gençliğini çaldılar diyerek acılarını dile getiriyor bütün aileler.
Ailelerin en çok tepkisi ise çocuklarımızı hangi hakla, akılla mantıkla kaçırdılar? Çocuklarımızı kaçırmışsınız bize göstermiyorsun. Ben senin için savaşıyorum, diyorsun. Benim için savaşmıyorsun ki aksine benim ile savaşıyorsun. PKK bize zulüm ediyor bu noktada halkın bunu görmesi lazım diyor...
Acılı aileler PKK ve HDP'nin dış güçlerle Kürtler üzerinde büyük oyunlar oynadığına vurgu yapıyorlar ve HDP il ve ilçe teşkilatlarında çocuklara eğitim verilerek, yani beyinleri yıkanarak dağa çıkarıldığını dile getiriyorlar.
Ayrıca ailelerin devlet ve siyasi partiler tarafından yönlendirildiğini iddia eden kesimler de var. Ben buna inanmıyorum ancak ne olursa olsun hiçbir gerekçe ve mazeret bu küçücük çocukların ailelerine geri dönmesine engel değildir olmamalıdır.
Bütün bu söylenenler karşısında ben PKK'ya buradan sesleniyorum. Yıllardır analar ağlamasın diye kıyametleri kopardınız. Eğer sözünüzde samimiyseniz, söylediklerinizle uygulamalarınızın doğru paralellikte olduğunu iddia ediyorsanız, anaları ağlatmayın! Bırakın bu çocuklar analarının kucağına, gerçek yuvalarına dönsünler. Yoksa anaların ahı yerde kalmaz.
Bırakın silahları bu ülkede hep birlikte yaşamamıza hiçbir engel yok siyaset yapın.
Açıkça ifade edeyim ki her şey güllük gülistanlık değil! Çok hatalar yanlışlar yapıldı ve devam eden eksikler var.
Ama bu yanlışlar İslam ve Türkiye düşmanları, dış güçler ile birlikte olup ülkeyi yok ederek değil, namuslu siyaset yaparak hep birlikte taşın altına elimizi koyarak çözülür.
80 milletvekili, yüzün üzerinde belediyeyi kazanarak çok önemli bir başarı elde ettiniz. Ama çok geçmedi, elinize yüzünüze bulaştırıp kısa zamanda berbat ettiniz.
Şimdi kayyum atanarak siyaset yapmamızı engellediler dediğinizi duyar gibiyim.
HDP belediyeleri hizmet edemeyerek il ve ilçeleri perişan etti. Şehirleri yönetemedi.
Atanan kayyumların gerekçeli kararlarından bazıları belediyelerin dağa para göndermeleri, hatta dağdakileri belediyelerde kadrolu göstermelerine kadar birçok gerekçe bulunuyor.
HDP Milletvekilleri ülke politikasına bölgeye herhangi bir değer katamadılar. Bol bol zulüm ve yıkım, sefalet bıraktılar. Sıralayacak onlarca konu var. Dilde barış havarisi kesilerek savaş yapan bir düşünceden kurtulmalıyız.
İnanın silahlar bırakılırsa kazanın en çok Kürtler olacağını sizlerde biliyorsunuz.
Ne diyelim dileyim ve duam Allah bizlere toplum olarak uyanmayı ve dirilişi nasip etsin.
Kötülere fırsat vermesin.