Yıllardır konuşurken HDP'lileri ön yargısız bir şekilde dinliyorum. Bu süreçte çok önemli ve bazen de doğru şeyler konuştuklarına da defalarca şahit oldum. Ama bununla beraber yine HDP'lilerin yıllardır konuştuklarıyla uyguladıklarının birbirini tutmadığına da defalarca şahit oldum. Yani konuştuklarıyla yaptıkları birbirini bir türlü tutmuyor.
Özellikle yerelde Van özelinde neredeyse bütün belediyeleri kazanıp yerel iktidar/güç ellerine geçtikten sonra gerçek yüzlerini, niyetlerini görme imkânını elde etmiş olduk. Hizmet etme, haklarını koruma iddiasında oldukları bu halka yerelde iktidar oldukları bu süreçlerde nasıl zulmettiklerine de hep beraber tanıklık ettik.
Hele Çözüm Süreci, Milli Birlik ve Beraberlik Projesi adlarıyla bizzat her platformda acımasızca eleştirdikleri Ak Parti Hükümetlerinin gerçekleştirmek istediği ve ülke adına geçmişten bugüne gelen birçok sorun için en etkili ve samimi bir şekilde uzanan dostluk elinin yine HDP'liler tarafından nasıl havada bırakıldığına, şımarıkça bir tavırla sınır tanımaz davranışlar ortaya konduğuna ve yine bu bölgelerde kendilerinden olmayanlara yaşam hakkı tanımadıklarına hep beraber yine şahit olduk.
Tüm bu süreçlerde bu şehrin evlatları evine kaç kuruş para götürmenin derdindeydi ama onu da bu halkın burnundan getirdiler. Dedik ya sözde hakları elinden alınmış halka hizmet etmek ve kaybedilen haklarını kazanmak için çalışacaklarına söz veren HDP eliyle bu insanların en temel hakları bile ellerinden alınmış, mağdur ve çaresiz korku içinde yaşamaya mahkûm edilmişti.
Bu kenti gerçek anlamda haraca bağlamışlardı.
Hatta Kürtlerin önüne;
-"Ya benimsin ya toprağın" tercihini bırakmışlardı.
Rüşvet, haraç, şantaj gibi çirkin, mide bulandıran kirli ilişkilerle sözde Kürt halkının özgürlüğünü sağlayacaklardı.
Sıkıysa biri karşı koysun, ailesiyle çocuklarını kaçırmayla tehdit ediyorlardı.
Bu şehirde her gün bir bahaneyle esnafın kepenkleri indiriliyordu.
Kepenklerini indirmeyenlerin ise camları kırılıyor, sonrasında ise bu kişiler hain ilan ediliyor, büyük bedeller ödetiliyor ve bu esnaflara, tüccarlara kendi kafalarına göre cezalar kesiliyordu.
İşte tamda bu sebepten dolayı bu şehrin çok önemli, büyük esnafları ve iş adamları bu şehri terk etmek zorunda kaldı.
Başta bu şehrin eşraf aileleri olmak üzere yetişmiş kaliteli insanları bu şehri kendilerine uygulanan baskı ve tehditler sonrası terk etmek zorunda bırakıldı. Çok fazla beyin göçü yaşadı güzelim Van'da.
Şimdi görüyor, öğreniyor ve biliyoruz ki HDP belediyeleri Van halkına hizmet etmemiş. Bırakın hizmeti gelen paraları bile Van dışında başka örgütlere, derneklere, şahıslara peşkeş çekmiş.
Her gün yeni sorunlarla karşılaşıyoruz, yeni bir yolsuzluktan bahsedildiğini görüyoruz.
Aman Allah'ım neler yapılmış neler!
Bu kentin insanları nasıl uyutulmuş, uyuşturulmuş ve kandırılmış. Hakları gasp edilmiş, peşkeş çekilmiş.
Biz hep iyi yönetilemediğimizden şikâyet, hatta feveran ederken karşımıza neler çıkıyor neler. Halkın parasını LGBT Derneği için bile harcamış bunlar.
Yolsuzlukta ve hırsızlıkta sınır tanımamışlar.
Biz adam gibi, batı illeri gibi belediye hizmetleri beklerken bizi kuzu kuzu keklemişler.
Bizde başımızı kuma gömmüşüz.
Maalesef kimimizin işine gelmiş bu hal, kimimiz ise tırstığı için sessiz ve seyirci kalmış bu duruma.
Kısacası Van ne çektiyse bu belediyeciliği bilmeyen insanlardan çekti.
Bunlar belediyeciliği değil, işin fırıldaklığını öğrenmişler.
İşte bu nedenle Van, belediyelerden yeteri kadar hizmet alamadı bu süreçte.
Hatta halka hizmetle mükellef olan belediyeler, siyasi partilerin suiistimal alanına dönüştü.
Belediyeler ideolojik bağnazların top çevirdiği kirli bir tezgâha döndü. Gençlik ve kadın merkezleri siyasi birer kamp gibi faaliyetlerle bulunup bizim gençlerimizi ve kadınlarımızı kendi değerlerine, inançlarına, geçmişlerine hakaret eden, savaş açan birer mankurt haline dönüştürüldü.
Kimi zaman belediye çalışanları bile bizden değilsiniz onlardansınız yaklaşımıyla koyun sürüsü gibi bir o tarafa bir bu tarafa sürüldü.
Kin, nefret, art niyet, ötekileştirme gibi insana yakışmayan ve insana yapılmaması gereken ne varsa bu halka o muameleler yapıldı.
İşte yakın zamanda bütün bu yolsuzluklar önümüzde dururken yine bir yerel seçime gideceğiz.
Hangi değer yargılarımıza göre oy kullanacağız belli olacak.
Ya yapılan bütün kötülüklere, yolsuzluklara destek vereceğiz. Aklımızı kiraya vereceğiz. Zulme destek vereceğiz ya da zincirleri kırıp özgür irademizle sandığa gideceğiz.
31 Mart tarihinde halk aslında bir anlamda kendi geleceğini oylayacak.
İş dünyamız, kendi geleceğini oylamak için sandık başına gidecek. Ve bizlerde oy kullanırken yalnızca kendi şahsi ikbalimiz, geleceğimiz için değil Van içinde önemli bir karar vereceğimizi bilerek sandığa gideceğiz.
Korkunun, şiddetin ve silahın gölgesinde var olan siyasete dur demek için sandığa gideceğiz.
Geçmişte yaşadığımız acıları, sorunları asla unutmamak ve unutturmamak ve geleceğimize sahip çıkmak için karar vereceğiz.
Kim kazanacak net bilinmez ama bize düşen bu mücadeleden sonra dua etmektir.
İnşallah kazanan hak ve adalet olacaktır.
Hâyır bildiğimizde şer, şer bildiğimizde hâyır vardır.
Hiç şüphesiz biz bilmeyiz, ALLAH bilir.