Rahman Ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla
Kadın kendi mehri (Evlenirken kocasından alacağı mal) üzerinde istediği gibi tasarrufta bulunabilir ve mirastan da belli bir paya sahiptir. Her ne kadar -İslam hukukuna göre- onun payı erkeğin payının yarısı ise de o, bu hakka sahiptir. Onun mirastan erkeğin yarısı kadar yararlanmasının sebebi ise erkeğin onun nafakasını sağlamakla yükümlü bulunmasından kaynaklanmaktadır. Çünkü kadın kocasını geçindirmek zorunda değildir. Ailenin işlerini geçim ve düzenini sağlamak ve onu korumak erkeğe aittir. Bu konuda kadına düşen önemli bir sorumluluk yoktur. Bu durum ise kadının mirastan erkeğin yarısı kadar bir pay alması gerekmektedir. Dış görünüş itibariyle de bu farklılıkta esasen bir eşitsizlik yoktur. Çünkü evlenen kadınla kocanın, mirastan her birinin aldıkları paylar, toplam olarak kadının erkek kardeşiyle birlikte, yada kocanın karısıyla birlikte mirastan aldıkları paylara tamamen eşittir. Ayrıca erkek evlenirken nikahladığı kadına "Mehir" denen bir para veya mal öder. Halbuki kadın böyle bir şey ödemez. Erkek karısına ve çocuklarına masraf yapar. Kadın ise böyle bir harcama yapmak durumunda değildir. Kadın'da erkek gibi şahitlik yapabilir. Fakat kadınlık fıtratının gerektirdiği bir duygusal eğilime sahip olduğu için, daima zayıf tarafı tutar. Ayrıca duygusallık ona hayattaki bazı gerçekleri unutturur. Bu nedenledir ki, iki kadının birden yapacakları şahitlik, bir tek şahitliğe yada bir erkeğin şahitliğine eşit sayılmıştır. Cenabı Allah Bakara Suresinin 282. ayetinde "Erkeklerinizden iki şahit tutun. Eğer iki şahit bulunmazsa, gözünüzün tutacağı kimselerden olmak şartıyla bir erkekle iki kadını şahit gösterin ki onlardan biri, daha sonra yanılacak olursa diğeri ona hatırlatsın. Şahitler çağrıldıklarında sakın ola ki gelmemezlik etmesinler."
Aslında bu, kadını şahitlik konusunda rencide etmek anlamına gelmez. Bilakis bu kadının tabiatındaki duygusallık nedeniyle onun şahit olduğu olayı unutabileceğinden kaynaklanan bir endişeyi yansıtmaktadır.
Allah'ın, Kadını erkekten farklı yaratmış olmasının bir neticesi olarak; onun ibadeti de erkeğinkinden daha azdır. Çünkü kadın belli dönemlerde namaz kılmaz ve kılmadıkları bu namazlar affa uğrar. Kadın bu namazları kaza etmez. O bu dönemlerinde oruç ta tutmaz. Bilahare tutmadığı oruçları kaza eder.
Hz. Peygamber (s.a) çok kere kadınların korunmasını, onlara sahip çıkılmasını tavsiye buyurmuştur. Bu cümleden olarak şunları söylemiştir. "İçinizde en hayırlınız ailesine iyilik yapanınızdır. Ben ise içinizde aileme en fazla iyilikte bulunan bir kimseyim."
İslam şeriat-ı kadına o kadar büyük değer vermiş ki Avrupa'nın özellikle kilisenin; kadını potansiyel suçlu olarak gördüğü dönemlerde kadın kendi hakkını, Müslümanların halifesine karşı rahatlıkla savunuyordu. Misal vermek gerekirse Hz. Ömer (R.A) döneminde, İslam topraklarının bu günkü Türkiye'mizin neredeyse otuz misline ulaştığı o büyük hükümdar döneminde, cihanın karşısında titrediği adaletin timsali Hz. Ömer'e karşı İslam'ın kadını kendi hakkını dobra dobra savunuyordu.
İslam nizamının kadına verdiği haklardan biride mehir dir. Mehir, hanımlar evlenirken erkek ile kadın arasında bir nikah akdi vardır. Erkek tarafından kadına temlik (mülk) edilen bir Mali kıymet manasında her hangi bir mal verilir. Para olur, menkul olur, gayri menkul olur. Bu kadın için Mali imkandır. Buna "Mehr" denilir.
Hz. Ömer zamanında kadınların evlenecekleri gençlerden talep ettikleri mehir oldukça yüksek meblağlara ulaşmıştır. Erkekler bu meblağı bulup vermekten aciz idiler. Hz. Ömer bu duruma müdahale etmek için bir gün minbere çıkıp şunları söylüyordu. "Size ne oldu? Siz Ashabı kiramsınız, Hz. Muhammed (s.a.v) in savaşlarında bulunan insanlarsınız. Kurana vakıf olan ve Hz. Ebubekir zamanında da kız alıp verirdik, birde şimdiki kız alıp vermelere bakıyorum. Siz mehirleri çok yükselttiniz, bunu böyle yapmayın, mehirleri düşük tutun." Hz. Ömer bu ifadeleri kullanırken mescidin arka saflarında oturan kadınlar arasından şöyle bir ses yükseliyordu. "Ya Emirel Mü'minin sana ne oluyor? Bu lafın doğru değil, sen Allahın kitabını okumuyor musun?" diyor ve bir ayeti kerime okuyor ve o ayette kıntar tabiri vardır. Bu tabir mana olarak deve yükü, fazla mal anlamına gelen bir tabirdir.
Cenabı Allah kadınların mehirlerinden bahs ederken " Yüklerce kendiliğinden verdiğiniz" gibi bir siyakta bu tabiri kullanıyor. Kadın şöyle devam ediyor, "Bak bize takdir edilecek mehirler için Allah bu tabiri kullandı" diyor. Hz. Ömer efendimiz orada bu sözü duyduktan sonra duraklıyor. Biraz düşünüyor ve diyor ki "Şüphesiz ki Ömer hata yaptı, fakat kureyşli kadın doğru söyledi" Bu ne demektir? Bu, Peygamberin kendisi hakkında "Benden sonra peygamber olsa idi Allah (C.C) Ömeri gönderirdi." Şerefine mazhar olan, Hz. Ömer'le Kuran-ı Kerimi münakaşa yapa bilecek , sahabenin huzurunda sözünü Ömer'e kabul ettirecek "Kadın doğru söyledi" dedirttirecek kadar, İslam dininin kadınlara verdiği hürriyet demektir. İslam şeriatında Kadının hak ve hukuku demektir.
Birde İslam, İslam düşmanları tarafından çokça tenkit edilen çok evlilik konusunda birkaç kelime söyleyelim. Öncellikle şu bilinmelidir ki İslam sınır konulmamış çok evliliğe sınır getirmiş ve adalet yapmak şartıyla erkeklere dörde kadar evlenebilme ruhsatını getirmiştir. İslam'dan önce böyle bir sınırlama yoktu ve bir erkek istediği kadar kadınla evlenebiliyordu. İşte İslam buna bir sınır koydu. Bunu da adalet yapma şartına bağladı.
İslam'ın çok evliliğe müsaade etmesinin birçok sebebi vardır. Bunlardan birkaçını zikr edelim.
Genellikle delikanlılar kendilerinden yaşça küçük kızlarla evlenmektedirler. Buda bir süre sonra koca bulamayan kızların birikmesine neden olur. Bu birikme ise mevcut olan kuşak içinde dört posta evlilikten sonra meydana gelir. İşte bu birikmişlik; evlenemeyen kızlardan bir kaçının, bir erkekle evlenmesinden başka, bu sorunu çözüme kavuşturacak çare yoktur. Aksi halde bu durum olumsuz sonuçları toplumun aleyhinde ortaya çıkar. Buda toplumda kokuşmanın, çözülüp dağılmanın nedeni olur. Bu durum ise ahlaksızlığı ve metres hayatını getirir. Ayrıca savaşlar ve erkeklerin ev dışında çalıştıkları için tehlikeli ve zor işler esnasında meydana gelen felaketler nedeniyle, kocası olmayan kadınların gittikçe sayısı artar. Bu problemde ancak çok evlilikle çözülür.
Kocasız birçok kadının annelik duygusunu yaşamak ve yalnızlıktan kurtulmak için evli erkeklerle evlenmek istedikleri bir gerçektir.