İSRAF TOPLUMSAL BİR HASTALIKTIR!..

  İsraf, lüks yaşam düşkünlüğü, gösteriş hastalığı toplumun öne çıkan hastalıklarından biri olarak önemli sorun teşkil ediyor.

   Aslında kiminle konuşsanız bu yanlış alışkanlıklardan rahatsız olduğunu söyler ama iş uygulamaya gelince yaşamımızda çoğumuz bu kötü hasletleri uygularız.

   Birçok konuda olduğu gibi konuştuklarımızla yaptıklarımız bir türlü, bir türlü örtüşmez.

    İsraf, sahip olduğumuz değerleri kullanılması gereken yerin dışında kullanmak, eldekileri lüzumsuz yere harcamak ve saçıp savurmaktır. Bu da lüks hayat yaşama arzusundan kaynaklanmaktadır.

    İçinde yaşadığımız asrın belirgin özelliklerinden biri, lüks ve israf asrı oluşudur. Teknolojinin ortaya koyduğu geniş imkânlar, moda, lüks ve israf ile heba edilmektedir. Ülkemizde çöp tenekesine atılarak tam bir nankörlük ve çılgınlıkla zayi edilen miktar tonlarla ölçülmektedir. Bu tüyler ürpertici israfın, ülke ekonomisine getirdiği yükün faturası oldukça ağırdır. Unutmayalım ki, nimetlerin yeri çöplük değildir.

   Bir toplumda lüks içerisinde yaşayan aymazlar çoksa mutlaka orada zayıf durumda olan yoksul kesimler de vardır. Çünkü kapitalizmin kuralı budur. Bu iki zümre arasındaki büyük uçurum gönüllerde kin ve nefretin doğmasına, böylece toplumda huzursuzluğa ve yozlaşmaya neden oluyor. Her toplumda lüks ve israf içinde yaşayan tabaka, hep ahlaki bozulmanın kaynağı olmuştur.

  Toplumdaki gelir dağılımındaki adaletsizlik insanlar arasında büyük uçuruma yol açmıştır.

   Örnek olarak düğünlerde dolarları savuranlar, çöplerden ekmek toplayanlar estetik ameliyat için milyarları harcayanlar karşısında asgari ücretle bir ay geçinemeyenler!...

   Trilyonlara transfer olan futbolcular.

   Hepsi aynı toplumun üyesidirler şımarıklığı riyakârlığı da cabası.

   Toplumumuzda o kadar açgözlü insan var ki, tıpkı kedi gibi ne kadar verirsen ver yine boğazını açar.

   Kendinden başkasını düşünmez böyleleri..

   İhaleleri hep onlar götürür.

   Bu yüzden zenginlerle fakirler arasında çok büyük uçurumlar oluşur…

   Bu tür şeyler toplumda düşmanlık gizli kin ve nefrete yol açar.

   Kurtuluş reçetesi çok zor değil aslında. Kimse çalışanın ve üretenin kazancına karışmıyor. Gözümüz de yok!

   Ancak toplumda zekât, fitre uygulamaları güzel işlerse, fakir insan kalmayacaktır.

   Böylece insanlar arasında sevgi, kardeşlik, hoşgörü tesis edilmiş olacak.

    Ama ne yazık ki insanoğlunda kanaatsizlik, açgözlülük almış başını gidiyor.

   Bu doyumsuzluk nereye kadar?  Haykıracak duruma gelinmiş…

   Bazı şahsiyetler vardır ki sade bir hayat yaşarken ellerine iktidar imkânları geçince hayat tarzlarını değiştirirler, lüks içerisinde şaşaalı hayat sürerler.

   Her halükarda mütevazı hayatı sürdürme erdemini yakalamak lazım…

   Ülkemizin ve bazı devletlerin maruz kaldığı ekonomik sıkıntıların ana sebepleri arasında israfın olduğunu bir bilebilsek.

   Sosyal ve ekonomik sıkıntıların önüne geçmek istiyorsak, hem birey hem de toplum olarak yersiz, gereksiz ve faydasız harcamalardan kesinlikle kaçınmalıyız.

   Mevcut milli kaynaklarımız iyi değerlendirildiği takdirde nüfusumuzun çok çok üstündeki insanlara yetecek durumdadır. Yeter ki kıymetini ve yerli yerince istifade etmesini bilelim.

   Adam düğün yapıyor aşırı israf ve gösteriş.

   Çocuğunu sünnet ediyor aynı.

   Doğum günü kutluyor aynı rezalet.

  Evlilik yıldönümü tam bir çılgınlığa dönüşüyor.

Hiçbir masraftan kaçınmayan aileler.

 Bu toplumun çoğunluğu gerçekten kendini kaybetmiş başkası ne der diye yaşıyor.

Bütün değerlerini yitirmiş başkası için yaşayan insanlar.

Geliri çok az ama çocuklarının elinde pahalı telefonlar.

Tüketim sarhoşluğu ayrı bir dert zaten.

 “Paraları çok ki istediklerini yapıyorlar. Sana ne?” diyenleriniz çıkacaktır şimdi elbette.

   Bir kere şu bilinmeli. Müslüman, zengin de olsa israf edemez. Varlık, hiçbir zaman ölçüsüz ve çılgın harcamaların meşruiyet kaynağı olamaz. Bir Müslüman, saçı bitmemiş çocuğu için para saçarken tüyü bitmemiş yetimin hakkını göz ardı etmemeli.

Aslında Türkiye’deki israf, yalnız bu somut olaylara indirgenemeyecek kadar yaygın maalesef.

En alttan en tepeye kadar bir vurdumduymazlık bulunuyor.

   Bir devlet büyüğünün gittiği yerlerde yüzlerce araç arkasından gidiyor.  Dediğimizde güvenlik nedeniyle diyorlar.

Yeme içme konusundaki israfta ve lükslükte sınır yok neredeyse.

  Resmî seyahatlerde en pahalı, en lüks, en şaşaalı otellerde konaklamasını kim nasıl açıklayabilir?

   Hele kamu araçları konusundaki şişkinlik, günde 5 milyon ekmeği çöpe atmamız, sanayiye ve üretime aktarılması gereken kaynakların heba edilmesi ne şekilde açıklanabilir ki?

   Türkiye’de birçok kesimlerde kültürel, sosyal, fikirsel anlamda inanılmaz değişimin olduğunu görüyoruz. Söz konusu kesimlerin büyük bölümünde para ve siyasi güç arttıkça, kokuşmuşluk da en az o nispette artıyor.

Bu yüzden geçmiş tecrübeler bize ibret olmalı.

   Hem pek çok devletin hem de sayısız ailenin lüks düşkünlüğü ve israf sebebiyle yıkıldığı biliniyorken, bu gerçeğe kendimizi kapatamayız.

Etmeyin eylemeyin kıymetli insanlar kendimize ve ahiretimize zarar verecek kötülüklerden yüz çevirelim.

Malın, mülkün hakiki sahibi yüce Allah’tır bizler neyin şımarıklığını yapıyoruz.

 Kâinatta bulunan her şey ve saymakla bitirilemeyecek olan bütün nimetler insan için yaratılmış ve onun istifadesine sunulmuştur. İnsan mal ve mülkün emaneten ve vekâleten malikidir.

Bizler bu hususta, insanlık olarak ilahi sınava tabi tutulduğumuzu bilmemiz lazım..

   İnsan kendisine sunulan nimetlerden meşruiyet içinde faydalanmasını ve sahip olduğu mali gücüne uygun bir hayat sürmesini bilmelidir.

   İslam, mal, mülk, para harcamakta ihtiyacı ölçü almış, gereksiz ve faydasız yerlere yapılan lüzumsuz harcamaları yasaklamıştır. Her konuda olduğu gibi bu hususta da israf ve cimriliğe kaçmadan itidalli olmalıyız. Bir taraftan harcaması gereken yerlere harcarken, bir taraftan da tutumlu olmalı, tasarrufa önem vermeliyiz.

   Şunu da ekleyeyim. Mesele zenginlerin müsrif oluşu da değil! Çünkü her insanda bu hastalık söz konusu olabilir. Örneğin Türkiye'de bir yıl içinde 1 milyar 700 milyon ekmek çöpe atılırken, 214 milyar liralık gıda israfı yapılıyor. Günlük olarak bakıldığında ise, 4 milyon 900 bin ekmek çöpe atılıyor.