KAYYIM ÇARE Mİ, ÇIKMAZ MI? DEĞİŞEN NE OLACAK?

31 Mart yerel seçimleri geride kaldı ama etkileri hâlâ devam ediyor. Son olarak 19 Ağustos Pazartesi günü İçişleri bakanlığının kararıyla Van, Diyarbakır ve Mardin Büyükşehir Belediyelerine kayyım atandı. 3 ilde kapsamlı soruşturmalar ve gözaltılar gerçekleştirildi. Ve konuyla kolluk kuvvetlerinin ilgili incelemeleri devam ediyor.
Geçtiğimiz Pazartesi günü sabahın erken saatlerinde ülke gündemine düşen bu kayyım atamaları ve gözaltılar beraberinde birçok tartışmayı da getirdi. Kimileri alınan kararın haklı ve olumlu olduğunu savunurken bir kısım çevreler ise demokrasiye ve milli iradeye müdahale olarak çeşitli açıklamalarda bulundu.
Mesela İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu İstanbul'u sellere teslim etmiş, bitmek bilmez tatilinden ödün vermeden güneş, denizin keyfini çatarken sorumlu olduğu ve büyük vaatler ve umutlarla seçildiği şehrin sorunlarına duyarsız kalmayı tercih ederken konu kayyım atamaları olduğunda vakit kaybetmeden konuyla ilgili demokrasi, milli irade, halkın tercihlerine saygı güzellemeleriyle açıklamada bulundu.
Bunun yanı sıra son zamanlarda Ak Parti içinden çıkan ve yeni süreçte parti kurma çalışmalarıyla gündemi meşgul eden Abdullah Gül ve Ahmet Davutoğlu ise yine gerçekleşen kayyım atamaları sonrası sanki tek elden yazılmış ve paylaşılmış gibi aynı gün ve saatte yapılan uygulamanın demokrasi, milli irade adına olumsuz sonuçları beraberinde getirecek mealinde açıklamalarda bulundular.
Kimi çevrelerde seçilmiş belediye başkanlarının bu şekilde görevden uzaklaştırılmalarının haklı olmadığını, ülkenin demokrasi yürüyüşünde kara bir leke olduğu yönünde açıklamalarda bulundular.
Bu ve benzeri söylemler aslında bizim daha önceden terör olaylarına karışan, adı gazeteci olsa bile düşünce özgürlüğünden öte halkı kin ve nefrete yönlendiren, devlet büyüklerini tehdit edip, darbeye katkı sunan bazı gazeteciler için sık sık dile getirilmiş ve konu uluslararası bir sorun haline getirilmek istenmişti.
Oysaki konu gazetecilerde olduğu gibi belediye başkanlarının görevden alınıp, kayyım atamalarında da çok farklıydı.
Nasıl ki birinin gazeteci kimliğine sahip olması onun masum, temiz ve suçsuz olduğu anlamına gelmiyorsa birilerinin belediye başkanı olması da tüm yaptıklarında masum, temiz ve suçsuz olduğu anlamına gelmez.
Bunu her şeyden önce bir tarafa yazalım. Bunun dışında seçim süreçlerinde bir siyasi partinin adayı olup halkın oyuna talip olmak ve sonrasında sandıktan çıkan milli iradeyle seçilmiş belediye başkanı olması devletin kanunlarla belirlemiş olduğu sınırların dışına çıkacağı, keyfi muamelelerde bulunacağı, terör örgütleriyle işbirliği yapıp halka hizmet için gönderilen paraların dağa, terör örgütü mensuplarına peşkeş çekeceği anlamına asla gelmez.
Evet, halk belediye başkanlarını seçer ama kendisine hizmet etmesini bekler. Acının, gözyaşının, korku ve ihmalin yaşanmasını beklemez.
Ama 31 Mart sonrası ne yazık ki gördük ki HDP yönetimi ve belediye başkanları önceki sancılı ve kötü tecrübelerden gerekli dersi çıkarmamışlar. Kör ideolojik yaklaşımların bir sonucu olarak göreve gelir gelmez, liyakat ve ehliyet sahibi nice yerel yöneticileri haklı hiçbir gerekçe göstermeden kin, nefret, intikamcı bir yaklaşımla işten uzaklaştırmalar, nice masum çalışanın iş hakkını elinden alıp işten çıkarmalar, şehit yakınları ve gazilere tahammül edemeyip hak etmedikleri muamelelerle karşı koymak hiçte doğru olmadı.
Bunların ötesinde bu halka hizmet için gönderilen paralar teröre kaynak olarak aktarılamaz. Belediyelere gönderilen her bir kuruş bu aziz milletin alın terinin, el emeğinin bir karşılığıdır ve hoyratça kullanılamaz. Bu yapıldığı vakit elbette bu devlet, bu millet sahipsiz değildir, bu milletin hakkı da ortada kalmaz. Gereği neyse o yerine mutlaka gelir.
Başıboşluğa ve istediğimi yaparım anlayışına hiçbir devlet müsaade etmez.
Kayyım çare mi, çıkmaz mı? Değişen ne olacak? Bu soru herkes tarafından sorgulanmalı cevabını herkes kendi vicdanına vermeli. Yönetenler ve atananlar bu soruya cevap vermeli…
Keşke kayyumun atanacağı koşullar oluşmasaydı.
Keşke kayyum atanmasaydı.
Seçimle gelen seçimle gitseydi.
Diyarbakır, Mardin, Van veya başka şehirlerde HDP'ye karşı sandıkta kaybettirmeyecek siyaseti konuşacak birikimler projeler ortaya konulsaydı…!!! Örneğin hala Van'ı neden kaybettiğini sorgulayamayan bir yapının Van iline ne kadar faydası olabilir?
Bu durum şu gerçeği gösteriyor ki bölgede kalıcı bir çözüm bulunmalı yeni yönetim biçimleri üretilmeli.
Halk huzursuz, endişeli ve gelecekten kaygılı bir bekleyiş içinde duruyor. Halk bu endişelerden yapılacak hizmetler ve açıklamalarla rahatlatılmalı tedirginliği giderilmeli.
Benim şahsi fikrim, ülke genelinde belediyeler seçimlere alet edilmemeli halka hizmet etmek için kurulan belediye kuruluşları, görev alanı zaten geniş bir duruma sahip seçimsiz halka hizmet eden duruma getirilmeli derim.
Yıllardır belediyeler, ihmal ve suiistimal edilen yerler olarak biliniyor.
Dürüst idarecilerle doğru yapılanmalar ve programlarla çok daha güzel hizmetler yapılabilir illerimize.
Şimdi bundan sonra neler yapılacağı da çok önemli. Kayyım dönemiyle beraber liyakat, ehliyet, vizyon, samimiyet sahibi yerel yöneticiler her türlü adamcılık anlayışından uzak bir şekilde seçilmeli ve görevler kendilerine emanet edilmeli.
Bu süreçte kimse kendisi, mensubu olduğu camia veya grup adına şahsi menfaatlerle süreci etkilemeye tenezzül etmemeli ve buna da fırsat verilmemeli.
Makamlar, koltuklar, unvanlar millete hizmet etme sevdasına sahip kişilere teslim edilmeli. Açgözlü, hırslı, kibirli, samimiyetten uzak ve millete yabancı hiç kimse bu süreçte asla en ufağından en büyüğüne hiçbir görevi alamamalı. Tek kuruş bile israf edilmemeli, kalıcı hizmetlerle bu halk buluşmalı.
Vakit, millete hizmet etme zamanı. 31 Mart öncesi kayyımlarla gelen hizmet adımlarının güçlenerek ve hızlanarak yarınlara taşınması vakti.
Halkın emaneti olan makamları, parayı ve imkânları millete gece gündüz demeden aktarmak ve gönüller kazanmak vakti.
Bu şehir, bölge ve ülkemiz huzur, güven ve en önemlisi istikrarla her alanda hizmetlerle buluşmaya devam etmeli.
Herkes kucaklanmalı ve millete hizmet etme makamları olan belediyeler her türlü ideolojik ve siyasi görüşler bir tarafa bırakılarak hizmetlerle buluşmalı.
Hiç kimse ganimet peşinde koşmamalı.
Fırsatçılık yaparak yangından mal kaçırır gibi kendi adamımızı bir yerlere yerleştirelim de gerisi tufan, ateşinden uzak durulmalı.
En önemlisi Vali ve Büyükşehir Belediyesi başkan vekili Sayın Bilmezin bu tür hesabı olanlara izin vermemeli çok dikkatli olmalı.
Özellikle etrafına çok ama çok dikkat etmeli sonra çok geç kalabilir.
Bu hatırlatmayı yapmayı önemli bir görev bildiğim için yapıyorum.
Yerel yönetim konusunda uzman olan Sayın Bilmezin hemen kolları sıvayarak Van'ın sorunlarını önceliklerine göre çözmeli.
Buda çok samimi insanlardan kurulu bir ekiple olabilir ancak.
Şu unutulmamalı ki Van'ın dürüst samimi insanlara her zamankinden daha çok ihtiyacı var.
Bu güzel şehrimiz Van geri kalmış bütün yönlerini hizmetle doldurmalı hak ettiği yeri almalıdır.
Mesele sadece kayyım atamak olmamalı. Kayyımın neden atandığının bilinci içinde bu halka geçmişi aratmamalı. Şuanda kayyım bir çare olarak görünüyor atananlar çıkmaza sokmamalı…!!!
Artık kaybedecek zamanımızda yok, tek kuruş paramızda.
Hadi hayırlısı…