Ordunun dereleri

    Ordu'nun dereleri
Aksa yukarı aksa
Vermem seni ellere
Ordu üstüme kalksa …… sürmelim
aman.

Oy Mehmedim Mehmedim
Sana küstüm demedim
Beni sana geçmişler
Vallahi ben demedim…….
sürmelim aman.

Ordu'nun dereleri
Derin derin çağlıyor
Kalk gidelim sevgilim
Annem evde
ağlıyor………sürmelim aman.

Oy bağlamam bağlamam
Zerdali dalı mısın?
Garip garip çalarsın
Benden sevdalı
mısın?..........sürmelim aman.
   Ordu'nun Dereleri, klasikler arasında yerini almış, ünü hudutlarımızın dışına taşmış, yıllardan beri dillerden düşmeyen önemli bir türküdür.
Böylesine duygu yüklü bu türkünün bir öyküsü elbette olmalıdır.
Yıllar önce Ankara Radyosu'ndan Saim Çağlayan ve eşi Aysema Çağlayan'ın bu konudaki yayınları da, görülüyor ki etkili olamamış ve bu türkünün öyküsü geniş halk kitlelerine duyurulamamıştır.
Eskiden ama çok eskiden Ordu'nun uzak köylerinden birinde iki genç yaşarmış.
Genç kız güzel mi güzel. Dal gibi, sırma örgülü saçları, hokka gibi ağzı, sürmeli gözleriyle yürekler hoplatan kızın adı Hacer.
Delikanlı da yakışıklı mı yakışıklı. Bu levent yapılı, yağız gencin adı Mehmet. Şöyle bir bakışıyla genç kızları mezara dek peşinden sürükleyen Mehmet, ne var ki Hacer'e sevdalıymış.
Güzelliği ile çevresini kırıp geçiren Hacer de derin bir sevda ile yanıp tutuşurmuş Mehmet için.
Zaman zaman zerdali ağacının dibinde buluşmuşlar.
Göz göze, diz dize akıp giden saatlerin farkına bile varmazlarmış.
Fakat bu güzel beraberliğe kem gözler karışmış. Haset dolu köyün diğer kızları çevirdikleri türlü entrikalarla bu tatlı beraberliği yıkıp atmışlar.
Hacer kızın aleyhine inanılmaz dedikodular üretmişler ve nihayet Mehmet'in, sevdiğini ve de köyünü terk etmesine neden olmuşlardır.
Böyle derin bir üzüntüyle gurbete çıkan Mehmet, geride gözleri yaşlı bir kız, dertli, yerinden kalkamayan yatalak bir ana bırakmıştır.
Büyük bir acı içinde kalan, yüreği yanık Hacer kız her gün evinin yakınından akan dere kenarına gider, yıkadığı kar gibi beyaz çamaşırları çitlere asarken dudaklarından eksik etmediği bir türküyle bütün köyü inletip dururmuş.
Ordunun dereleri
Aksa yukarı aksa
Vermem seni ellere
Ordu üstüme kalksa

Oy bağlamam bağlamam
Zerdali dalı mısın
Garip garip çalarsın
Benden sevdalı mısın

Ne yazık ki Hacer kızın bu feryadını, ne Mehmet duyar ne de araya giren iyi niyetli komşular bu işe bir çare bulurmuş. Tüm komşuların gelip gittiği ev yas evine dönmüş.
O günden sonra günler aylar böyle gelip geçmiş, ne Mehmet dönmüş ne de Hacer gitmiş sevdiğinin yanına. Ama Hacer'in yüreği yanık, hep dertli derli söylermiş bu türküyü inceden.
Oy Mehmet'im Mehmet'im
Sana küstüm demedim
Beni sana geçmişler
Vallahi ben demedim.

Hacer'in bu sözlerinde gerçeğin ta kendisi varmış. Ne çare ki içli kız, dertli kız türküsüne vurduğu gamını, derdini sevdiğine ulaştıramamış.
Araya girenler de işin üstesinden gelememiş. Böylece yıllar geçmiş aradan. Mehmet gurbette kalmış, Hacer kız da dere kenarında hem ağlamış, hem söylemiş "Ordu'nun Dereleri" türküsünü ölünceye dek.