Toplum ve millet olarak birçok sıkıntılı süreci yaşarken rahmet, bereket ve mağfiretin bol olduğu zaman dilimlerini içinde barındıran, üç aylar denilen kıymetli zamana girdik.
Recep, Şaban ve Ramazan dediğimiz üç aylar içindeki kıymetli gün ve gecelerden dolayı ve diğer zamanlardan farklı olarak, daha kıymetli olarak kabul edilmişlerdir.
Recep ayının ilk Cuma gecesi de Regaip gecesidir. İşte bu gece Regaip gecesidir. Regaip; kelime olarak bir şeyi istemek, arzulamak, meyletmek ve onu elde etmek için çaba sarf etmek demektir. Bu gece yüce Allah'ın rahmet ve bağışının bol olduğu, feyiz ve bereket gecesidir. Bir rivayete göre de yine bu gece, Fahri Âlem Efendimiz Muhammed Mustafa (sav)'in dünyaya teşriflerine sebep olan anne ve babasının evlendiği gecedir
Hz. Peygamber (sav) Recep ayına kavuştuğu zaman şöyle dua ederdi: "Allah'ım! Recep ve Şaban'ı hakkımızda hayırlı ve mübarek kıl ve bizi Ramazan'a ulaştır" . Üç aylardaki kıymetli geceler ise şunlardır: Recep ayının ilk Cuma gecesi Regaip kandili, Recep ayının yirmi yedinci gecesi Miraç kandili, Şaban ayının on beşinci gecesi Beraat kandili, Ramazan ayının yirmi yedinci gecesi de bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesidir. Ramazan ayı zaten baştan sona kadar rahmet, mağfiret ve bereket ayıdır.
Dinimizde ibadetlerde esas olan devamlılık olmasına rağmen, bu kıymetli zaman dilimlerinde, ibadetlerimize, nefis muhasebesine, dualarımıza daha fazla yoğunlaşmamız da gerekmektedir. Bu kıymetli zamanlarda yapılan dualar da, inşallah geri çevrilmez kabul edilir. Bu konuda Resulü Ekrem (sav), hadisi şerifte şöyle buyuruyor: "Beş gece vardır ki, onlarda yapılan dualar geri dönmez (yani kabul olur). Bunlar: Recep'in ilk gecesi, Şaban'ın yarısı gecesi, Cuma geceleri, Ramazan bayramı gecesi ve Kurban bayramı gecesi"
Günahlardan arınma mevsimi olan bu ayları, bu günleri birer ganimet zamanı, birer fırsat gecesi olarak iyi değerlendirelim. Dünya durdukça bu kıymetli zamanlar da gelip geçer. Fakat bizim ömrümüz sınırlıdır. Bir sonraki senin kıymetli gün ve gecelerine yetişip, yetişemeyeceğimizi bilemiyoruz. Şimdi düşünelim geçen sene bu vakitte bizimle beraber bu kıymetli zaman dilimlerini idrak eden, fakat şimdi bizden ayrılıp Rahmanı Rahime kavuşan kaç tane dostumuz, kaç tane tanıdığımız aramızda değildir. Onun için bu idrak edeceğimiz kandil gecelerini hayatımızın son kandiliymiş gibi, iyi bir şekilde değerlendirelim. Günahlarımızdan arınmaya çalışalım, birisini üzmüşsek hemen gidip gönlünü alalım. Birinin hakkını yemişsek hemen hakkını ödeyip ondan helallik alalım. Dünyevileşmeye kapılıp ahiretimizi ihmal etmeyelim. Zira sonsuz ebedi hayatımızın saadeti bu dünyadaki inanç ve amelimize göre olacaktır.
Bu kıymetli zaman dilimleri için, dinimizde özel bir ibadet şekli yoktur. Müslümanlar dilediği şekilde ibadet edebilirler. Kaza namazı olanlar namazlarını kaza edebilirler. Kur'an okuyabilirler. Allah'ın güzel isim ve sıfatlarıyla tesbihatta bulunabilirler. Günahlarına pişman olup dua edip tövbe ve istiğfarda bulunabilirler…
Bu konuda Yüce Allah, Kur'anı Kerimde O'nu nasıl anmamız gerektiğini de şöyle açıklamaktadır: "Rabbini içinden yalvararak ve korkarak yüksek olmayan bir sesle sabah, akşam zikret, sakın gafillerden olma" (Araf 205). Yine başka bir ayette de Allah'u Teala kurtuluş yolunu da şöyle açıklıyor: "Allah'ı çok zikredin ki, kurtuluşa eresiniz" (Bakara 152).
Zikir de üç kısımdır. Dil ile zikir, kalp ile zikir ve beden ile zikirdir. Kalbin zikri, her türlü tereddütten uzak sağlam bir iman sahibi olmaktır. Bedenin zikri de, beden ile yapılan ibadetleri yapmaktır. Namaz, oruç gibi ibadetler de bendin zikridir. Lisanî zikir ise, Yüce Allah'ı güzel isim ve sıfatlarıyla anmak, tevhit ve tehlilde bulunmaktır. Biz bu üç çeşit zikir ile devamlı olarak Allah'ı hatırlamalıyız. Zira biz O'nu hatırlarsak O da, bizi hatırlayacaktır. Bu hakikati de Kur'anı Kerim şöyle açıklıyor: "Siz beni zikredin ki, Ben de sizi zikredeyim" Biz beşer olarak her konuda Allah'a muhtacız. Dünyadaki yaşantımız için O'na muhtaç olduğumuz gibi, ahiret hayatımız için de yine O'na muhtacız. O dehşetli kıyamet gününde Yüce Allah'ın bizi hatırlamasını istiyorsak, biz de bu dünyada O'nu çok hatırlamalıyız. O'nu hatırlamak da, O'nun emirlerini yerine getirmekle olur. Hz. Peygamber (sav) de, insanlardan Rabbini zikredenleri dirilere, Rabbini zikretmeyenleri de ölülere benzetmiştir.
Bu mübarek üç ayları ve içindeki kandil gecelerini, cümlemize, milletimize, devletimize ve bütün İslam âlemine hayırlar getirmesini, huzur, barış ve kardeşliğin tesisine vesile kılmasını da Yüce Allah’tan diliyoruz.