Sen sütten çıkmış ak kaşık mısın?

    Biz acaba milletçe hiç güzellikler aklımıza gelmiyor mu?..
KURREDERRR!...
Gel de kafayı yeme!...
Gerçekten düşündükçe insan bunalıyor…
Ve bu maalesef yeni bir şey değil!...
Yıllardır hatta asırlardır devam eden bir sorun!...
Maalesef çözülemiyor da!...
Sorun düşmanlık!...
Hayır!... Düşmana karşı bir düşmanlık değil!...
Kardeşe düşmanlık…
Dosta düşmanlık…
Arkadaşa düşmanlık…
Hemşeriye düşmanlık…
Eşimize düşmanlık…
Akrabaya düşmanlık…
Yani efendim!...
Sorun kendi kendimize düşmanlık!...
Ya biz nasıl bir milletiz?
Ya biz nasıl bir ümmetiz?..
Neden bütün oklar hep kendimize yönelik?
Neden silahlar hep içimizde patlar?...
Arkadaş sen manyak mısın?
Kafayı mı yedin dostum?
Hep birbirimizi eleştiriyoruz…
Üstelik eleştirinin anlamını bilmeden…
Üstelik kavramı hercü merç ederek…
Ya biz asırlardır böyle miydik ey millet?
Allah aşkına şu soruyu kendinize sorun ve aklınıza ilk geleni söyleyin?
Neden biz içimizden çıkan başarılı insanları sevmiyoruz?
Neden biz başarılı bir Vanlının adı geçtiğinde hemencecik “tuu kaka” ediyoruz.
Neden bir başarılı akrabanızın adı geçtiğinde burun kıvırıyoruz?..
Düşünün bir mecliste sohbet ediyorsunuz?
Bir Vanlı bakanın adı geçsin; bir milletvekili olsun; bir işadamı; bir bilim adamı?
Aman Allah’ım kafayı yememek mümkün mü?
Hemencecik başlıyoruz kötülemeye!...
O adam değil!
O Van’ı yedi bitirdi!...
O profluğunu satın aldı…
O ihaleyi rüşvetle aldı…
Kurreder be adam!...
Doğulu (Orta Doğu dâhil) başarılı bir insanın (akrabanın, dostunun, yakının veya sadece adını duyduğun) adı geçtiğinde hiç mi güzel bir yanı aklınıza gelmez? Neden hep onun kötü tarafı içinizi gıdıklıyor?
Ya Hu sen manyak mısın?
Kafayı mı yedin???
Biz acaba milletçe hiç güzellikler aklımıza gelmiyor mu?..
Ya var mıdır peygamberlerden öte masum olan? Üstelik peygamberler bile uyarılırken siz kim oluyorsunuz da milleti kötülüyorsunuz?
Dedikodu, gıybetle milletin ocağına incir dikiyorsunuz?
Be ahmak herif!.

.
     Be geri zekalı!...
Sen sütten çıkmış ak kaşık mısın ki başkasını hemencecik kötülüyorsun?
Neden biz, birinin adı geçtiğinde içimizde “kötülük” refleksini uyandırıyoruz?
Bre kafadan kontaklar!...
Ne olur güzel görüp güzel düşünseniz?
Ne olur birinin adı geçtiğinde güzellikleri dillendirseniz?
Size ne onun yaptıklarından?
Siz kim oluyorsunuz ki başkasını yargılıyorsunuz?
Dostlar, güzel görelim; güzel düşünelim…
Allah aşkına birinin adı geçtiğinde hemen kötülemeyelim!…
Biraz düşünelim…
Bakanlarımızı sevelim…
Vekillerimizi hemencecik kötülemeyelim…
Bürokratlarımızı koruyalım…
İşadamlarımızı alkışlayalım…
Sivil toplum örgütlerimizi destekleyelim…
İlk gördüğümüzde Allah için sevelim…
Başkalarının söyledikleriyle birine gitmeyelim…
Kendi kendimiz olalım…
Vallahi de billahi de bu kıskançlık, bu çekememezlik, bu gıybet, bu dedikodu devam ettiği müddetçe başımız beladan kurtulmayacaktır!...
Allah, böyle bir toplumu sever mi?
Allah, kulunu sevmeyen kuluna acır mı?