TOPLUMSAL BARIŞ VE HUZURU TESİS EDEN UNSURLAR

     Yüce Allah, insanları en güzel şekilde yaratmış ve imtihan için dünyaya göndermiştir. Yaratılış itibariyle de, insanoğlu yalnız başına yaşayabilecek, hayatını devam ettirebilecek özellikte değildir. Dolayısıyla insanlar toplum halinde yaşayacak, birbirleriyle iş yapacak, ticaret yapacak, birlikte hareket edecek özellikte sosyal bir varlıktır. Hal böyle olunca, bu insanların birbirleriyle barış ve huzurlu bir hayat sürdürebilmeleri, bazı temel kuralları bilmeleri ve buna uymaları, yanlış davranışlardan da uzak durmaları gerekmektedir. Bu unsurlardan bazılarını şöylece özetleyebiliriz. 


       a) İNANÇ: Kelime olarak, güvenme, verilen habere kalpten inanma, tasdik etme manalarına gelmektedir. Istılahı bir terim olarak da, inanç (iman); Hz.Peygamber (sav)’in, Allah’tan getirdiği her şeye tereddütsüz inanmaktır. İslam’i inanç sisteminde dünyadaki bütün varlıkların esas sahibi Allah’tır. Bu varlıklar geçici bir süre için, imtihan amacıyla insanın emrine verilmiştir. İnanan bir kişi dünyada yaptığı bütün işlerin, hatta insan olarak kimsenin görmediği işleri dahi gören bir Allah olduğunu ve dolayısıyla yaptığı bütün işlerin bir hesabının olduğuna inanır. Hal böyle olunca inanan kişi Allah’a karşı sorumluluğunu da göz önünde bulundurarak kimseye haksızlıkta bulunmaz, kimsenin hakkına tecavüzde bulunmaz. Kimseyi incitmez. İnanç, toplumsal barış ve huzuru temin eden en önemli etken olarak karşımıza çıkmaktadır.


     b) ADALET: Düzenli ve dengeli davranmak, herkese hakkını vermek, haksızlıktan uzak orta yolu tutmak, her şeyi yerli yerine koymak demektir. İslam’da adalet, herkesin hukuk önünde eşit olması demektir. Hz. Ömer (ra)’nın da açıkladığı gibi adalet mülkün temelidir. Adaletin zıttı zulüm, gadr ve insafsızlıktır. Toplumun huzuru adaleti ayakta tutmaya bağlıdır. Bu konuda Yüce Allah Kur’anı Kerimde şöyle buyurmaktadır: “Ey iman edenler! Adaleti ayakta tutarak Allah için şahitlik edenler olun. Kendinizin, ana ve babanızın aleyhlerinde bile olsa (şahitlik ettiğiniz kimseler) zengin veya fakir de olsalar, Adaletten ayrılmayın. Çünkü Allah ikisine de daha yakındır. Adaleti yerine getirebilmek için heva ve hevesinize uymayın. Eğer eğri davranır veya yüz çevirirseniz, Allah yaptıklarınızdan haberdardır” (Nisa 135). Başka bir ayette de Yüce Rabbımız duygusal davranarak adaletten uzaklaşmayı da yasaklamaktadır: “…Bir topluluğa karşı duyduğunuz kin sizi adaletten saptırmasın. Adil davranın…” (Maide 8)
c) EŞİTLİK: Yüce Allah bütün insanları fiziki olarak aynı şekilde yaratmıştır. Dolayısıyla rengi, ırkı, coğrafi bölgesi ne olursa olsun, bütün insanlar insan olması hasebiyle bir tarağın dişleri gibi eşittirler. Bunun için barış ve huzurun temelinde insanlara eşit davranmak, hiç kimseyi kayırmamaktır. İnsanların aynı kaynaktan geldiğini, kimsenin kimseden üstünlüğünün olmadığını, Yüce Allah şöyle açıklıyor: “Ey insanlar! Şüphe yok ki biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi kabilelere ve milletlere ayırdık. Allah katında en üstün olanınız, O’na karşı gelmekten sakınanızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır” (Hucurat 13). Ayeti Kerimede de belirtildiği gibi insanların farklı renk ve dillerde olması insanların birbirlerini tanımaları, anlamaları içindir. Farklılıklar hoşgörü ile birer zenginlik olarak görülmelidir. Farklılıklar ayrılık ve çatışma unsuru haline asla getirilmemelidir. Üstün ırk veya üstün millet yoktur.
d) SEVGİ VE SAYGI: Sevgi, bir kimseye veya bir şeye muhabbet besleme hissi ve duygusudur. Sevgi insanlarda doğuştan gelen bir duygu, insanları kaynaştıran ve birleştirici özelliği olan bir unsurdur. Yüce Allah, insanların sevgiyle, saygıyla, merhametle birbirlerine yaklaşmalarını emretmektedir. Bu güzel hakikati de Hak kitabımız Kur’anı Kerim şöyle açıklıyor: “Ve kalplerinin arasını sevgiyle birleştirdi. Yoksa yeryüzünde ne varsa hepsini harcasaydın, yine onların kalplerini birleştiremezdin. Fakat Allah onların arasını sevgiyle birleştirdi…”(Enfal 63). Sevgilerin de en üstünü Allah sevgisidir. Yüce Allah, toplum barışına zarar veren, onları sömüren kişileri sevmez. Allah’ın sevmediği kişiler; zalim, fesatçı, kafir, israfçı, haddi aşanlar ve kibirlenenlerdir. Müslüman, herkesi ve her şeyi Allah’tan ötürü her türlü dünya menfaatinden uzak olarak samimi bir şekilde sever. Toplum düzeni, toplum barışı bunu gerektirir. Yunus’un dediği gibi yaratılanı severiz yaratandan ötürü.
e) İLİM: Bilmek, şuurlanmak, sağlam ve kesin biçimde bilmek olan ilim, aynı zamanda insanı diğer varlıklardan üstün kılan bir özelliktir. Güzel dinimiz İslam da, sürekli olarak okumayı, ilimle uğraşmayı emretmektedir. Buradaki emir sadece dini konular için değil, aynı zamanda fen ve sosyal ilimleri için de geçerlidir. İlim sahibi kişiler devamlı olarak hem kendilerine hem de topluma faydalı olurlar. Bilgisizlik her devirde toplumlar için zararlı olmuştur. Çünkü cahil kişiler, neyi, nasıl ve ne şekilde yapacaklarını bilemezler. Bilmedikleri için de topluma zarar verme durumundadırlar. Hz. Ali (ra) da, “cahil dostum olacağına, bilgili düşmanım olsun” demiştir. Burada cahilin dostluğuna dahi güvenilemeyeceği vurgulanmıştır