Unutulmaz bir uçak yolculuğu…

       Geçtiğimiz hafta Golden City Awards 2017 etkinliği için, gazeteci arkadaşlarımızla birlikte İstanbul’daydık.
İki gün süren muhteşem organizasyonun sona ermesinin ardından, Van’a dönmeye karar verdik.
Gazeteci arkadaşlarım; Bişar Ulutaş, A.Baki Karaca ve Ayhan Yazlık’la birlikte otelden ayrıldık. Yağmurlu havada, bir oraya bir buraya takılalım derken, o gün uçağı kaçırdık.
A.Baki Karaca ve Bişar Ulutaş çok sakin, ama ben ve Ayhan Yazlık stres ve sinirle doluyduk.
Ayhan Bey, hava alanında bağırdı-çağırdı. Zaman var bizi alın, durdurun uçağı diye feveran edip durdu.
Ben de, uçağın kalkmasına yarım saat olduğunu belirterek sinirli hareketlerde bulundum.
Bişar arkadaşımız ise sürekli bizleri sakinleştirdi.


     Baki Karaca’nın, Organizatör Cenap Tuncer ile görüşmesinin ardından, yeniden otele doğru yola çıktık.
Denk geldiğimiz bir taksicinin güzel muhabbetiyle otele doğru giderken, Ayhan Yazlık, taksiciye dert yandı, ama taksici bizden dertli çıktı. Çünkü taksicinin de parası çalınmıştı. Garibim de bize dert yanmaya başladı.
Ertesi gün uçağı yeniden kaçırmamak için otelden oldukça erken ayrıldık. Hava alanına yaklaşık 2 saat erken geldik.
Bu kez de Van’daki hava şartlarından dolayı kalkışlar iptal edildi.
Biz de sonraki uçağa biletlerimizi değiştirdik. Uçak kalkar mı kalkmaz mı? düşüncesiyle plan üstüne planlar yaparken, gelen anonsla uçağa yolcular alındı.


      Tamam dedik Vana uçuyoruz.
İstanbul’da hava güzel, ama Van yağışlı ve sisli dediler.
Uçak havalandı. Her şey çok normal.
Yanımda Ayhan Yazlık ve Bişar Ulutaş oturuyor.
Baki Karaca ise uykusu geldiği için en ön koltukta yer ayırmıştı.
Sözüm ona, uyuma planları yapıyordu.
Yemezler, bulutlu, rüzgarlı ve sisli havada sana uyku yok Baki Karaca.Elazığ hava sahasına geldiğimizde türbülans oldu.
Uçak adeta aniden boşluğa düşer gibi oluyor, sonra pilot yeniden uçağı kontrol ediyordu.
Bir türbülans, iki türbülans derken, ben korkudan titremeye başladım.
Ayhan Yazlık ve Bişar Ulutaş bana bakıp kahkahayla gülüp, dalga geçmeye başladılar.
Uçak bir yukarı bir aşağı titrerken, ben Allah Allah diye bağırdım.


      Ayhan ve Bişar bey kahkahalara devam etti. Ben korkudan koltuğa sarılmış gözlerimi kapatmış dua ederken, Bişar Ulutaş, dışarıya bak bir şey yok diyerek beni korkutup kahkahalara devam ettiler.
Eeeee Allah’ın takdiri, yaklaşık 3-4 dakika sonra baktım ki Ayhan Yazlık ve Bişar Ulutaş benden daha çok korkup titremeye başladırlar.
Gerçekten de uçak bir türlü kontrol edilemiyordu.
Ani inişler, yana dönüşler, tekrar yukarı çıkışlar…
Velhasıl, başka yolcuların da bağırması, anonslar vs.
Yolcuların tümünde endişe ve korku hakimdi.
Bişar Bey habire bizlere ihlas ve fatiha okumamızı söylüyor, bizler de dualar ediyorduk.
Ayhan Yazlık ise Allahü ekber diyerek yerinden fırlamaya başladı.
Şahsen korkudan başımı kaldıramıyordum.
Bir ara yandan Ayhan Beye baktım, dudakları bülbül gibi ayetler okuyordu.
Bişar Ulutaş ise dua üstüne dualar okuyor ve ‘arkadaşlar 3 ihlas, bir fatiha okuyun’ sözlerini tekrarlıyordu.
Ayhan Yazlık, ‘pilota söyleyin geri dönsün’ diye haykırıyordu.
Yolcuların bağırma ve çağırması çoğalmıştı.
Uçak bir türlü kontrol edilemiyordu.
Dakikalar bize saat olmuştu.


      Uçağın bir anda yüzlerce metre aşağı savrulması, yan yatması, yeniden toparlanması anlatılmaz bir durumdu.
Gerçekten bu olay ne anlatılır, ne yazılır.
Ancak yaşayan bilir.
Ayhan Yazlık koltuğu öyle sarılmıştı ki inanın on kişi çekseydi ayıramazdı. Bişar beyin yüzü bembeyaz olmuştu. Eeeeee bana gülersiniz öyle mi? Bana gülen Bişar ve Ayhan beyin son 15 dakika da yaşadıklarını gelin bana sorun?
Zorda olsa titreyerek korkarak ecel terleri dökerek, Van’a indik.
Uçak pistlere iner inmez, sevinç bağırtıları, alkışlar, ıslıklar…
Hayatımda böyle bir yolculuğa şahit olmadım.


      Herkes birbiri ile konuşuyor, baygınlık geçirenler olduğu söyleniyordu.
Önümüzde oturan bir bayan da iki-üç kez bayılmış, yan koltukta bir bayanın ağlamaktan gözleri şişmişti.
Uçak yere indikten sonra ön koltukta uyumaya giden sevgili Baki Karaca yüzü bembeyaz korku içinde bize doğru gelmeye başladı.
Sordum, ‘İyi uyudun mu Baki Karaca? Renkli rüyalar gördün mü Baki Karaca? Sen bizi eker ön koltuğa gidersin he, iyi uykular Baki Karaca’ diye.


     Gerçekten yaklaşık 20 dakika ecel terleri dökerek korku dolu anlar yaşadık.
Baki Karaca’nın da uykusu yarım kalmıştı. Biraz da ona üzüldük.
Gerçekten dediğim gibi, yazmakla anlatmakla olmuyor.
Yaşayan bilir.