Rabbimin, en cömert davrandığı şehir, Doğunun incisi Van; doğasıyla, gölüyle, dağları ve ovalarıyla bambaşka bir güzelliktir kadim Van şehri.
Son dönemlerde Türkiye’nin en fazla göç alan illeri arasında ilk sıralardadır.
Alır, barındırır, iş sahibi yapar, iş verir, aş verir şefkatli bir Anne gibi sarar…
O kadar alıştırır ki kendine; dünyanın en güzel şehrinden de gelse insanlar gittikten sonra bile ukde olur. Yüreklerinde kopamazlar.
Bir yanları hep bir Vanlıdır.
Fakat ne kadar güzel yürekli insanları barındırıyorsa o kadar da kendi şehrine ihanet eden, lafazan, sahtekâr ve çirkef insanları da barındırır bu şehir.
Yani ne kadar güzelliği varsa o kadarda bahtsızlığı ve şansızlığı var.
Bir kere en büyük sıkıntı kendi içinden hiçbir kimsenin yücelmesini, makam ve mevkii sahibi olmasını hazmedemeyen bir sürü haini barındırır bahtsız Van şehri.
Biri bir makama gelmeye görsün; başlar dedikodu kazanı kaynamaya Allah yardım etsin sallar savururlar basiretsizce suçlamaya başlarlar.
Allah’tan korkmadan kuldan utanmadan; yalan yanlış dillerine ne gelirse bir saniye bile düşünmeden konuşur dururlar.
Sonrasında kendileri bile inanmaya başlar bu yalanlara kul hakkıdır, günahtır demeden.
Onlar ki bilirler en büyük günahı işlediklerini ama ne fayda ihanet, hıyanet ve de alçaklık o kadar karartmış ki gözlerini ve yüreklerinin cehennemde cayır cayır yanacaklarını bildikleri halde; iğrençlik ruhlarını sardığından değişemezler ve dürüst davranamazlar.
Liyakat onlar için hiç önemli değildir kişi yeter ki torpilli olsun…