VAN'DA AK PARTİNİN HAFIZASI VAR MI?

             Hafıza, gerek insan gerekse toplum, devlet veya kurumlar için varoluşun kendisi demektir.
Diğer bir anlamıyla tarihle eş değer olan hafıza aslında tüm yaşananların, acısıyla tatlısıyla, doğrusu yanlışıyla bize ait olanların bizi dün, bugün ve yarın dediğimiz zaman aralığında bir arada tutan bağ anlamına gelir.
Hafızası elinden alınan veya böyle büyük bir nimetten mahrum kalan hastaların, yaşlıların içinde bulundukları acınası ibretlik hallerini birçoğumuz günlük yaşamda mutlaka müşahede etmişizdir.
Bu hal; bilirken, bilmez hale düşmek olarak da tanımlanabilir. Hafızayı yitirme hali kişinin, devletin veya kurumun kendine yabancılaşması, dün bugün ve yarın arasındaki güçlü bağın kopma halidir. Bu hal aynı zamanda an içinde bulunulan kısacık zamana mahkûm olmanın da adıdır.

 


          Aynaya baktığında kendini tanıyamayan, çevresinde kendisine bakan tanıdık yüzlerin hiçbir anlam ifade etmediği, boş bakışların ve anlamsız tepkilerin olduğu haldir. İşin esası hafızayı yitirme, kaybetme hali zor bir durumdur.
Tarihini yitiren, tecrübesinden mahrum kalan, şimdiki zamanda var oluş mücadelesi verirken hayata hep yeniden ve yeniden başlamak zorunda olunan çıkmazın adıdır. Bu hal beraberinde korkunun, panik halin, şüphenin, kaygıların yaşandığı anları getirir. Hatalar, yanlışlar çoğalır bu nedenle.   

 


         Şimdi bu yazdıklarımızla siyasetin, Ak Parti Van İl Başkanlığının ne alakası var diyebilirsiniz. Bence çok ilgisi var.
2001 yılında Yekta Haydaroğlu ile başlayan Ak Partinin kuruluşu hemen devamında 2002 yılında, kuruluşunun ikinci yılında iktidara ulaşan bir Ak Partiyi siyasi tarihimize kazandırmış oldu. Ak Parti iktidarının ilk yıllarında ülke çapında gerçekleşen siyasi kadrolaşma, millete hizmet yolculuğunda alınan onca mesafe ve milletimizin uzun yıllardır ihmal edilen ama ana sütü gibi hakkı olan devrim niteliğindeki her alanda gerçekleşen devasa hizmetlerden Van'da büyük oranda nasibini almış oldu.
Bakan seviyesinde en üst seviyede siyasi temsil ve çok sayıda milletvekili ile çok önemli hizmetlere hızlıca erişme imkânı bulduk. Aynı şekilde 2004 yılında gerçekleşen yerel seçimlerde neredeyse Van'ın il başta olmak üzere tüm ilçe ve beldeleri de Ak Partili belediye başkanlarıyla yönetilmeye başlandı. Yerel yönetimlerde de o dönemde nice önemli işlere imza attı bu kadrolar.

 


          2015 yılı 7 Haziran seçimlerinde 1 milletvekiline kadar düşen Ak Parti sonrasında 1 Kasımda 2 ve 24 Haziran seçimlerinde de 3 milletvekili ile mücadelesine Van'da devam etmiş oldu.
O günden bugüne ilde siyasi temsilde 24 Haziran 2018 Genel Seçimleri sonrası Osman Nuri Gülaçar'ın MKYK üyeliği dışında, milletvekili seviyesinde temsile düşen Van, belediye başkanlığı düzeyinde de hâkim olduğu ilçeleri kâh kaybetti kâh kazandı yani bir istikrar sorunu yaşandı.

 


        Tüm bu süreçlerde teşkilatlarda da kongre ve seçim süreçlerinde değişimler yaşandı. Yekta Haydaroğlu sonrası  merhum, Ebubekir Gülaçar, Mustafa Bilici, Vesim Yaviç, Abdullah Aras, Zahir Soğanda ve son olarak da Kayhan TÜRKMENOĞLU ile mevcutta devam eden il başkanlıkları serüvenleri devam ediyor. Bunların yanı sıra kadın ve gençlik kolları il başkanları ve beraberinde yönetimleri de değişerek dünden bugüne kadar geldi.
Bakanlıktan, milletvekilliğine, belediye başkanlığından meclis üyeliğine, il başkanlığından ilçe başkanlıkları, yönetim kurulu üyelikleri ve mahalle başkanlığına kadar on binlerce kişinin 2001 yılından bugüne kadar içinde yer aldığı bu devasa kadronun, tüm yaşadıkları acaba kurumsal bir hafıza içinde muhafaza edilebildi mi?

 


      Bugüne taşınabildi mi?
Veya daha doğru bir ifade ile aslında duru bir zihinle okunduğunda karşımızda/Ak Partililerin karşılarında duran binlerce ciltlik deneyim yığını bugünlere ışık, rehber olabiliyor mu dersiniz?
Gelin bazı sorularla hep beraber cevap bulmaya çalışalım.
Özellikle mevcut il başkanı Kayhan TÜRKMENOĞLU bu eşsiz deneyim havuzundan hakkıyla istifade edebiliyor mu?
Yoksa elinin tersiyle bir kenara itip, bu konuda kendisine rehberlik edecek kişileri de görmezden mi geliyor?
İstişare doğruya ulaşmanın en doğru yolu iken kendisine millet adına yüklenen ağır emaneti taşırken katkı sunmak isteyenlerin sözlerini dinlermiş gibi mi yapıyor?

 


Çevresinde geniş bir parti tabanı, dünden bugüne ülke ve ilin yönetiminde etkin görevler ifa etmiş ve etmeye devam eden tecrübeli, donanımlı, liyakat sahibi kişiler olması gerekirken hep birkaç aynı yüzün ve sınırlı tecrübenin yanı başında olması, kendisine eşlik etmesi, her yapılana alkış tutup varsa eksikler bunların dürüst ve cesurca dile getirilmemesi kendisine emanet edilen makamın hakkını vermeye engel olmuyor mu?
Parti tabanını kendi içinde basit ve şahsi hesaplarla ötekileştirerek;
-" O bunun adamı, şu bunun adamı" diyerek küslüklerin artmasına neden olunmuyor mu?

 


       Niye dünden bugüne parti içinde görev yapan il başkanları, milletvekilleri, belediye başkanları, meclis üyeleri, gençlik ve kadın kolları başkanları ve yönetimleri ile sosyal medyada paylaşılan ve sahte gülümsemelerin yer aldığı yemekli birkaç toplantıyı bir kenara bırakırsak kapsamlı ve sonuç üretecek birlikteliklere hiç şahit olmuyoruz?
Veya varda biz mi haberdar değiliz? (Böyleyse buda başka bir vahim durumun habercisi!)
Böyle olumlu bir sonucun ortaya çıkmasına, hafızanın aktif kullanımına ne veya kimler engel oluyor acaba?
Hafızayı yok saymak, küçümsemek kimin işine yarar ki?

 


        2001 yılından bugüne kadar elde edilen sonuçlar, halkın verdiği mesajlar doğru okunmaz, hafıza yokmuş gibi davranılır, milletin razı olup, benimseyip kabul edeceği kişiler tercih edilmezse ileriki sürecin daha şimdiden büyük bir hezimete dönüşeceği görülmüyor mu?

 


       Bu konuda;
"-Küçük olsun benim olsun" veya
"-Güç, koltuk, kalem bende ve ben istediğimi yaparım, kimseye de hesap vermem" anlayışının bu şehre, hemşerilerimize en büyük ihanetin olduğunu fark etmiyorlar mı?
İl başkanı Kayhan TÜRKMENOĞLU, adı üstünde il başkanı olarak parti düzeyinde ilde Genel Başkanı temsil eden kişi olarak her kademede teşkilat mensubunu, parti tabanını, milletvekili ve Belediye Başkanlarını bir masanın etrafında samimi bir şekilde bir araya getirip, ortak aklı inşa ederek Van'ın yarınlarını her türlü şahsi hesaptan arınmış bir şekilde planlamak için bir misyon yüklenmek zorunda değil mi?
Böyle bir tutum parti hafızasının aktif kullanılmasını, işlev kazanmasını beraberinde getirmez mi? Doğru olan da bu değil mi zaten? Bunu beklemek hakkımız değil mi?

 


         Yine il başkanı Kayhan TÜRKMENOĞLU, teşkilatlar içinde yıllarca emek vererek yetişen "partinin adeta hafızası olan gençlerin" önünü açmak, siyasete kazandırmak, bir vefa örneği ve emeğin hakkını vermek için AK partiye bir türlü hizmet etmiş kişilere samimi bir şekilde büyüklük yapabiliyor mu?

 


      Türkiye'de özellikle Ak Parti teşkilatları içinde hafızayı muhafaza etme ve güçlü bir şekilde yarınlara taşıma gayreti ortaya koyan İSTANBUL, KOCAELİ, KAYSERİ, GAZİANTEP ve diğer birçok ilde olduğu gibi teşkilatları, parti tabanını bir arada tutan, sahip olunan enerjiyi sinerjiye çeviren, toplumsal fayda üretecek hedeflere odaklamak yerine kısır iç çekişmelere kurban etmek ne kadar doğru oluyor?
Ve en önemlisi de Ak Partiye bu hafızayı oluşturması için özgür iradesiyle/oylarıyla zemin hazırlayıp, imkân ve destek sunan milletimizi, hemşerilerimizi dünden bugüne yaşadıklarıyla, hayalleriyle, korkularıyla, haklı beklentileriyle anlamak, bu yönde samimi bir çaba ortaya koymak gerekmez mi?

 


       Mevcut il başkanı ve yönetiminin böyle bir sorumluluğu yok mu?
Millete rağmen, millet için bir siyaset yapılabilir mi? Burada sizce de bir tezat, tutarsızlık yok mu?
Ve daha nice soru ve sorun zihnimizi meşgul edip duruyor.
Van daha güzelini hak ediyor. Ve bu konuda en büyük sorumluluk mevcut iktidarı yerelde temsil eden, siyaset üretme sorumluluğu olan Ak Parti Van İl Başkanı başta olmak üzere aynı siyasi parti çatısı altında aktif görev alan siyasilere düşüyor.

 


          Yani Sayın Erdoğan, AK parti ve Van halkı sayesinde bir yerlere gelenler, konum makam sahibi olanların hafızayı tazeleyerek sayesinde imkân ve ikbal sahi olduklarına vefa borcunu samimi bir şekilde ödemelidirler.
Van AK parti bütün hafızasını toplayarak yeniden bir diriliş sağlayabilir.
Aksi halde AK parti hafızasına sahip çıkmayanlar kendilerini de silip atmış olduklarını unutmasınlar.  Yani tarih sayfasında esemeniz bile okunmayabilir.

 


      Sayın Cumhur Başkanı Erdoğan'a Ömerleri aratan sebeplerin bir feryadın ifadesi olduğunu görmezden gelebilir miyiz?  Ömerleri bulun feryadı AK parti hafızasına sahip çıkmamanın bir ağıtı değil mi sizce?
Sorduğumuz her soru verilecek cevaplarıyla Ak Parti yerelde bir hafızaya sahip mi sorumuza cevap niteliğinde olacak. Tüm bu sorular ve günlük yaşamda karşılaştıklarımız sonrası sizce de Van'da Ak Parti'nin bir hafızası var mı?
Siz ne dersiniz?