Köy geleneğine göre evlenmelerde nişanlılık süresi uzar giderse bütün dini bayramlar ve belirli günlerde kız evine yükte hafif pahada ağır hediyeler gönderilir. Ailelerin durumuna göre hediyelerin kıymeti ve sayılısı artar.
Bu hediyeler 'Koç, at, silah, tabanca, halı, kilim, kumaş, altın' gibi hediyelerdir.
Hediyelerin hazırlanmasını müteakip belirtilen günde gelini görmek üzere köy ağası veya ağa ailesine mensup herhangi bir kimse ile oğlan evinin yakınları bayramlık olarak hazırlanan hediyelerle birlikte kızın bulunduğu köye gelin görmeye giderler.
Kız babası gelen ağanın hatırını sayarak daha önce kararlaştırılan başlığın bir kısmını bağışlar. Diğer geriye kalan kısmı bu ziyaret esnasında tamamen ödenir. Ve o gün iki taraf anlaşarak düğün gününü tespit ederler.
Düğün gününden birkaç gün önce 'Kasıt' (düğün alayının geleceğini haber veren kimseye denirdi).Ve kasıt kız evine gönderilir Kasıtın geleceğinin haberini alan köylüler yolda veya köy içerisinde kendisine çeşitli işkenceler yaparlar. Bunlardan; su dökmek, hafiften dövmek, keçe ile bağlamak ve dağdan yuvarlamak gibi hareketlerdir. Kasıt kız evine girinceye kadar bu sıkıntılar devam eder.
Kasıt kız evine varınca düğün alayının ne zaman geleceğini bildirir. Kasıt düğün alayı gelinceye kadar kız evinde misafir olarak kalır. Düğün alayının geleceği gün kız evi tarafı kadınlı erkekli olarak tertemiz elbiselerini giyerler ve erkeklerde en seçkin atlarını hazırlayarak düğün alayına karşılamaya çıkarlar.
Erkek ve kız tarafını atları karşılıklı cirit ve benzeri binicilik gösterileri yapa yapa atlarını koşturmak suretiyle yanlarındaki çifte ve tabancalarla havaya ateş ederler. Bu gibi neşeli hareketlerle kızın bulunduğu köye varılır.
Daha evvel kız evinin önünde toplanan halk, kız evi kapısına varan düğün alayındaki kimseleri kendi aralarında taksim ederek misafir ederler. O gün için düğün alayı köyde misafir kalır. Kasıdın gelişinden itibaren köyde üç gün üç gece süre ile davul zurna çalınarak şenlikler yapılır. Bu şenlikler köyün harman yeri ve benzeri geniş bir meydanda mahalli oyunlar oynanarak devam eder. Bu oyunlarda kadın ve kızlar ve genç erkekler el ele tutuşarak oynarlar ve buna O günlerde 'Cengebez' denirdi.
Ertesi günü gelin hazırlanır. Birlikte götüreceği eşyalar köyün mevcut kağnı veya at gibi vasıtalarına yüklenerek düğün alayından önce yola çıkartılırdı.
Düğün alayı yola çıkmak üzere iken köyün gençleri gelinin çıkacağı kapının önünü tutar ve toy büyüyü olan kişi onlara bahşiş verir ve kapı açılırdı.
Bundan sonra 'Berbuk' yani yenge denilen geline yön gösterici kadın tarafından ata bindirilirdi.
Ve böyle güle oynaya damadın bulunduğu köye doğru hareket edilirdi.
Yakın köylerde bulunanlarda gelin alayının iple veyahut başka bir şekilde keserek para alır ve sonra yolu açarlardı.
Damadın bulunduğu köye az bir mesafe kaldığında. Gelin alayını haber vermek için yarış yapılırdı. Köye ilk haber götürene koç veya giyim eşyası verilirken. O atlının bindiği atın boynunu da kırmızı ipekli bir şal bağlanırdı.
Köye haber götüren atlı habercilik görevini yaptıktan sonra geri dönerek düğün alayına doğru atını koşturur. Köyden ayrıca bir atlı grubu bunu takiben düğün alayını köyün yakınlarına geldiğinde karşılar. Köye yaklaştıkça biniciler tarafından binicilik gösterileri yapıla yapıla ve silahlar atıla atıla köye girilir.
Damadın bulunduğu evin etrafında toplanıldıktan sonra kurbanlar kesilirdi. Damat bu zaman içerisinde dama çıkarılarak mendilinde bulunan bozuk paralar ile yemişleri gelinin başına serper. Yalnız gelin kapıdan içeri girmeden önce Kur'an veya bir lambanın altından geçirilirdi. Çevrede bunun uğur getirdiği sanılırdı.
Komşu köylerden davet edilenler ve komşular bu arada damadın evinde toplanırlardı. Geniş ve seril bulunan odada ileri gelenler başa oturtulmak üzere sofra kurulur ve bakır siniler içerisinde gelen yemekler neşe ve coşku içerisinde yenirdi. Yemek yendikten sonra sofra duası yapılır ve oradaki gençler sofrayı elbirliği ile kaldırırlardı.
Sofra kalktıktan sonra ortaya süslü ipekli bir örtü ile geniş bir bakır sini konur. Sininin başında ise herkesi tanıyan bir genç bulunur. Önce toy büyüğü siniye şanına layık bir para atar. Atılan paralar genç tarafından yüksek sese davetlilere duyurulur.
Ondan sonra sırası ile Köyün ağası, Muhtar, ihtiyar heyeti ve gelenler para atma işlemine devam ederler. Yalnız hiç kimse toy düğüyü ve köy ağasından fazla para atmamaya özen gösterir.
Para toplama işi bittikten sonra orada bulunan herkesin huzurunda para sayılır ve toy büyüğünün attığı paranın da yarısı kendisine iade edilirdi. Bundan sonra davetliler dağılmaya başlar.
Oğlan evine getirilen gelin kendisi için hazırlanmış odada oturtulur. Köydeki kadın ve kızlar gruplar halinde gelin görmeye gelirler. Damat ise erkekler tarafında oturur. Damada yol gösteren sağdıç denen kimse damadı alarak evine götürür banyo yaptırır ve tıraşını da bitirdikten sonra damadı görmeye gelenlere de ikramda bulunur.
Bu sırada köy meydanında davul ve zurna çalarken köyün genç kız ve erkekleri el ele tutuşarak oynarlar.
Akşam yatsı vakti geldiğinde Damat gelinin bulunduğu odaya abdest aldıktan sonra sağdıcı vasıtası ile götürülür ve kapıdan içeri itilir.
Odaya giren damat gelinle hiç konuşmadan iki rekât namaz kılar ve ardından duasını yaptıktan sonra geline yaklaşır ve o zamanki adıyla 'Dil bağı' denilen yüz görümlüğünü taktıktan sonra sonra kısa bir süre orada kendileri için hazırlanan meyveleri yerler ve sohbetten sonra gelin damat halvet olduktan sonra. Dışarıda bekâret bezini bekleyen sağdıç bezi alarak gelinin yengesine 'Berbuk' e teslim eder bu hizmet için bir hediyede bulunurdu.
O akşam veya ertesi gün berbük bekâret bezini kız evine götürerek müjdesini alırdı.
Üç gün sonra damat ve gelin önceden haber vererek el öpmeye geleceklerini bildirerek kız evine giderek baba ve annenin elleri öpülür. Köyde birkaç gün kaldıktan sonra ve hediyelerini de aldıktan sonra yeni hanelerinde hayatlarını sürdürmek üzere köylerine dönerlerdi.