VAN'DA TARİHİ OLAYLARA KARŞI BU NE BÜYÜK TEPKİSİZLİK!..

Fesatçılar bekliyorlar ki Türkiye devletinin ayağına bir taş değsin.
Ülkemizin en acı gününü fırsata dönüştürmek için yapmadıkları fitnelik kalmıyor...
Kullanıcıları tarafından içlerinde öylesine nifak tohumları ekilmiş ki hasetleri kinleri ve öfkeleri gözlerini kör etmiş bir türlü gerçekleri göremiyorlar…!!!
Birbirlerinden nefret eden düşmanlar, devletin zafiyete uğraması için sosyal medyada yâda halk arasında çeşitli sinsi ve gizli kulislerle olmadık haraketlilik gösteriyorlar.
Bilinmediklerini fark edilmediklerini zannediyorlar ama her şeyleri ortada.
Kimileri sahte, kimileri açık hesapları ile propagandalarına devam ediyorlar.
Devletin hâkim olduğu süreçlerde uykuya yatan münafıklar son İdlib'te askerlerimizin hayatını kaybetmesinden sonra, kendilerince zafiyet var bu durumu hemen değerlendirelim yine ne zarar verirsek kardır gafletine kapıldılar.
Irkçı faşist ruhlu olanların tipik karakterini görüyoruz. Puslu havayı her zaman fırsata çevirme hastalığı.  Tabi ki  bizler onları çok iyi tanıyoruz..!
O nedenle bu ırkçı fırsatçılar herhangi bir yerde, belediyelerde yani yerel yönetimlerde iktidara geldiklerinde konumlarını her türlü kötüye ve devlete zarar vermek için kullanıyorlar.
Bu nedenle kayyum atamaları çok önem taşıyor ve çok anlam ifade ediyor.
Maalesef bunu hala anlamayan ve anlamak istemeyenler zamanın ruhundan yoksun insanlar bir hayli fazla…
Son yaşananlar karşısında şu konuda netleştim artık Türkiye'nin içerideki düşmanları dışarıdakinden çok fazla…
Eyer Türkiye içeriyi temizleyemezse başındaki bela her geçen gün biraz daha büyüyerek gelişiyor.
Bu olup bitenler karşısında gerçekleri görmek istemeyen tepkisizliğe ne demeli peki.
Özelde ilimizin en büyük yarası işte bu yani yanlışa haksıza karşı tepkisizlik…!
Dolayısıyla biraz geçte olsa atanan kayyum sürecini sizlere anlatmaya çalışacağım.
HDP belediyelerine kayyum atandı. Sormak lazım mutlu muyuz?
Duyduğumuz o ki halk bir taraftan üzülüyor ama büyük çoğunluk durumdan memnun. Fakat belli ettirmiyor….
Sebebi çok tabii ama ilk akla geleni HDP belediyelerinde kimin elinin kiminin cebinde olduğunun belirsizliğiydi…
Hatta çok başlılık ve de dik başlılık süreçleri yaşandı!...
Maalesef belediyeler halkın belediyesi değildi. Bir grup azınlığın nemalandığı yerlere dönüşmüştü.
Yani nerden bakarsanız bakın: Kirlenmişti!...
 Peki, devlet yönetimine geçtikten sonra ne oldu?…
İşler düzeldi mi?
Tabii ki hayır!
Kimin elinde sihirli değnek var ki!
Daha önce bu belediyelerin neler yaptığı, harcamaları neye göre gerçekleştirdikleri, kaç kişiyi işe aldıkları, alınan işçilerin neye göre seçildiği, nereden geldiği, ne kadar maaş aldıkları ortaya çıkmadan kamuoyu ile paylaşılmadan, yani hangi nedenlerden dolayı kayyum atandığı açıklanmadan hiçbir icraat netlik kazanmadan fazla bir şey bekleyemeyiz gibi görünüyor.
Yani halk şeffaflık bekliyor…
Kayyumların neden atandığına dair bazen milletvekili Sayın Arvas kamuoyunu bilgilendiriyor. Ama Sayın Gülaçar ve Sayın Kartal ve il başkanı Sayın Türkmenoğlu'nun da Van halkını net bilgilendirmek için kayyumların neden atandığına dair açıklamalarını bekliyor millet.
Düşünün Van'ın tarihsel anlamda en önemli atamaları gerçekleştiriliyor ve vekillerden, yöneticilerden bir tek açıklama yok! Hatta çoğu sivil toplum örgütleri de sessiz, sedasız.
Yani her tarafı idare etme şirin görünme durumu maalesef.
Nasıl bir dönemden geçiyoruz, anlamakta güçlük çekiyorum.
Gerekli merciler kayyumların neden atandığına dair açıklama yapmayınca birileri bu boşluğu her türlü değerlendirerek sansasyonel bilgilerle toplumu yanlış bilgilendiriyor haberiniz ola.

Peki, neredeyse havada rüzgâr çıksa yürüyen, eylem yapan HDP'liler nerede, neler yapıyorlar?
İşin en önemli noktası atanan kayyumlardan sonra oluşan sessizlik…
Bu sessizlik kayyumu onaylamak mı?
Bu sessizlik PKK'ya güvenin azalmasına mı?
Bu sessizlik nasıl yorumlanmalı? İyiye mi kötüye mi?
Bu sessizlik hayra alamet mi?
Bu, yoksa fırtına öncesi sessizlik mi?

Kanaatimce HDP/PKK/KCK taraftarları, şiddet siyasetine tepki gösterdikleri için sessiz…
HDP/PKK/KCK'nın söylemleri ile yaptıkları çeliştiği için sessiz..!
Halkın artık HDP/PKK/KCK'nın Kürtleri temsil edip etmedikleri konusunda kafası oldukça karışmış durumda…
Çocukları dağda olan Diyarbakırlı Kürt anneler bunun net göstergesi…
HDP/PKK/KCK'nın, savaşı Kürtlerin sırtına yıktığı için, sessiz…
HDP/PKK/KCK'nın Kürtleri, değerlerinden uzaklaştırdıkları için sessiz…
Kürtlere göre, HDP gerek yerel gerek bölgesel gerekse ulusal düzeyde hem hizmet edemedi hem de siyaset üretemediği için sessiz…
Yüzde 13 oy verdikleri halde beklentileri boşa çıkarıldığı için sessiz…
Kürtler, arzuları dışında önlerine konan, Kürtleri Kürtlükten çıkaran HDP siyasetini kabul etmedikleri için sessiz….!!
Sonuçta gerçek şu ki; Kürtler memnun olmadıklarını, yapılan çağrılara kulaklarını tıkayarak sessiz kaldılar…!

Peki, saydığım bu sorunlara kırgın ve kızgın olan HDP'li Kürtler  seçimlerde nasıl bir tavır sergiliyor..? Sandıkta açıkçası değişen çok az değişiklikler oluyor. Bu da süreci ve zamanın ruhunu doğru okuyamayanların devleti yönetenlere karşı yanlış bilgiler verdiğinin resmi olsa gerek.
Siyasi partiler bölgede bir çıkmazı yaşıyorlar ve bölgeyle ilgili elle tutulur bilgiler üretemiyorlar.
Benim AK partililerden edindiğim izlenim, sanki süreci yanlış okuyorlar gibi. Safların AK Partiye döndüğü gibi bir hava var. Bu düşünce, büyük yanılgıya düşürebilir AK partilileri. Şu an için bölgede AK partili olmayanların neden AK partili olması gerektiğine dair toplumu doğru bilgilendirecek güvenilir insanlara ihtiyaç var.
 Bölgede çok yönlü ciddi çalışmaların olması gerek. Vatandaş ile konuştuğunuzda çok ilginç durumlarla karşılaşıyoruz. Halkta korku hakim, konuşursam ne olur ya da neler konuşayım ki gibi ürkek ve gizemli bir sessizlik var...!
 Sessizlik AK partiyi tasdik anlamına gelmez!.
Bölgede çok ciddi bir siyasi boşluk var.
Kim bu boşluğu doldurursa geleceğe de hakim olacak bu böyle biline…!!!

Halk, artık hayal kırıklığı yaşamak istemiyor.
Halk, kendisini aldatmayacak, güvenecek bir parti ve siyasiler arıyor.
Bu parti iktidarda olan AK parti mi olacak? Bekleyip göreceğiz...
Ancak bunu başarmanın tek yolu var: Yenilik ve Heyecan!..
Tüm partiler Van'da heyecanını yitirdi sanki. (Belki Türkiye de öyle!)
Halk yediği sillelerden dolayı siyasete küsmüş gibi.
İşte, kim bu boşluğu iyi görür ve değerlendirirse önümüzdeki yıllarda ipi göğüsler…
Yani heyecana, icraata, birlik ve dirliğe ihtiyaç var!
Yani sokakların şenlenmesi lazım!
Yani halkı harekete geçirmek; büyük projelerle sokağa çıkmak lazım!
Yani halkın kaybettiği güveni yeniden kazanmak için "doğruluğu" ve "adaleti" merkeze alan bir siyaset olmalı!
Yeni siyaset dili, yeni söylemler ve yeni projeler üretilmeli….
 Yoksa ki Van'a yazık oluyor!
Zaman geçiyor.
Van, hiçbir dönemde belediyecilikten hak ettiğini almadı!
Yazık değil mi heba olan zamana!
Yazık değil mi bu güzelim halka!
Yazık değil mi Van Güzel'e!
Artık harekete geçme zamanı gelmedi mi?!
Şiddetten de bıktık; hizmetsizlikten de!
 Fakat bu şehrin birçok sorunu var ve önemli problemler gittikçe büyüyor…
Bütün belediyeler artık kayyumlar ile yönetiliyor hiç mazeret üretme hakkı yok yöneticilerin.
Yok, meclisten geçmedi, muhalefet şerh koydu, kuliste kaybettik, projeleri engelliyorlar gibi ifadeler artık hiç inandırıcı olmayacak bilesiniz.
Van halkı Devlette devamlılık esastır ilkesinden yola çıkarak, bir önceki kayyumlardan kalan projelerin ve verilen sözlerin yerine getirilmesini bekliyor…
Bu cenazeler artık kalkmalı!...
Buyrun destek vermeye…