Malum Türkiye referandum sürecine girdi. Girdi girmesine de özellikle ilimizde il başkanlarının lokal çalışmalarının dışında hiçbir varlıkları olmayan iki parti CHP ve SP ilimizde esip gürlemeye başladılar. Her gün biri gelip biri gidiyor.
Gelmelerinde bir mahsur yoktur demin dediğim gibi iki genç il başkanı şimdiye kadar burada olmayan performansla partilerinin politikalarını anlatmak için canla başla çalışıyorlar.


        Yapılacak olan referandumla sistem üzerinde birtakım değişiklikler yapılacak. Değişen dünya şartlarına entegre olmak, özellikle bulunduğumuz bölgede bizde varız demek için güçlü yönetime ihtiyaç var.
Bunun sağlanması veya sağlanmaması için halkın önünde iki şık var “EVET-HAYIR” özellikle ana muhalefet görevini yürütmekte olan CHP hiçbir zaman böyle bir yönetim anlayışını yakalayamayacaklarını bildikleri için kişi odaklı propagandayla içeride ve dışarıda ne kadar şer odağı varsa tümünü de yanına alarak “HAYIR” kampanyasını sürdürmektedir.


        Tabi ki, burada saadet partisinin durumu çok fazla önem atfetmemekle beraber dikkat çekmektedir. Bu kitlenin ileride isimlerini açıklayacağım guruplarla bir arada bulunmasını anlamakta zorlanıyor insanlar.
Savunmalarına bakıyorsunuz kargaların bile güldüğü savunma şeklidir. Neymiş efendim “MSP-CHP koalisyonuyla Kıbrıs zaferi kazanıldı.” Bu konuda söylenecek çok şey var fakat bir tanesiyle yetineyim Hz. Peygamber(sav) Hz. Ali’ye hitaben ya Ali bütün ülkeleri fethetmendense bir insanın hidayete ermesine vesile olman daha evladır. Sözünü söylerken okyanustan bir damla Kıbrıs’ın fethini ortaya atarak ne kadar Allah düşmanı, İslam düşmanı, Müslüman halkların düşmanları varsa onlarla aynı havuza girmeyi haklı kılmaz.
Neyse biz gelelim CHP’ye Yıllarca Allah, peygamber, namaz, ezan, cami düşmanlığı yapan yıllarca bu millete sahip olduğu değerlerine yasaklar koyarak zulmeden bu zihniyete sırf oy almak maksadıyla CHP ile aynı kulvarda buluşanlar bir anlamda kendi iç dünyalarını dışa vurmaktadırlar.


        Bütün bunların bir araya gelmesine sebep olan tek şey güçlü bir Türkiye değil daha fazla parçalanmış daha fazla eli mahkûm bir hale getirmekten başka bir şey olmadığını Türkiye’deki halklar çok iyi bilmektedirler.
Bu koruda bulunanlar, hiçbir zaman Kürtlerle dost olmadılar, Müslümanlarla dost olmadılar. ABD, FETÖ, IŞID, Almanya, DHKP/C, İsrail, ulusalcı Kemalistler, ulusalcı ve sosyalist Kürtler, Fransa, YDG-H/YPJ, dünya sermayesini elinde bulunduran George sorus, TKP Doğu Perinçek HDP-DBP, koruyor tamamlamak üzere birde Saadetçiler. Gelişen büyüyen Türkiye ile mi olacaklar?
Bu konuya girmişken özellikle Kürt solu ile Saadetçilere bir hatırlatmada bulunmak yerinde olur herhalde. CHP’nin cumhuriyetin 29 Ekim 1938 yılında 15. Yılı için bastırdığı kitapçıktan sadece bir bölüm. ”Ey Türkün yaratıcısı, cumhuriyetin yapıcısı, kurucu ve koruyucusu! Sana yan bakacak bir göz, uzanacak bir el şunu bilsin ki: on yedi milyon(o zamanki Türkiye nüfusu) Türkün süngüsü o gözleri keskinlikleri ile değil, parlaklıkları ile eder, kör eder…


         Ey büyük ata! Ey tanrının oğlu. On yedi milyon yetiştirdiğin, yokken var ettiğin Türk gençliği senin ve yurdum için her vakit isteyerek canını vermeye hazırdır. Hepsi senin gittiğin yoldan
gitmeye, hepsi can vermeye ant içmiştir..” bu hezeyanın devamı var. İsteyen bu kitapçığa bakabilir özellikle Kürt solunu temsil edenler ve kendileri gibi düşünmeyen Müslümanları Siyonistlikle suçlayan SP’liler…
Ayrıca Müslüman halkların değerleriyle savaşan CHP zihniyetinin dışa vurumunu en güzel bir şekilde ifade eden ve 1939 meclisinde görev almış olan Rize milletvekili Kemalettin Kamu’nun şu dizisinde bulabiliriz. “Ne mucize, ne efsun, Ne örümcek, ne yosun, Kâbe Arap’ın olsun Çankaya bize yeter.”


        Bu konuda CHP’nin genlerine dokunulamayacağından onlara söyleyebilecek bir sözümüz yok. Lakin, Saadet partili kardeşlerimize söyleyebileceğimiz söz var. Düşünmekten korkmayalım bir kez daha düşünelim, İnşallah.
Nasihatlerin musibetlerden evla olması dileğiyle.