Yaklaşık 50 sene evvel öğrenciliğe başladığımda; Öğretmenlik ve Öğrencilik çok farklıydı.
Aile "Eti senin kemiği benim" dercesine öğrenciyi öğretmene teslim ederdi. Öğrencinin tam bir teslimiyeti vardı. Öğretmen toplumdan aldığı sınırsız yetkiyle eğitim, öğretim faaliyetini sürdürürdü. Öğrencinin kusuru varsa önce Öğretmenden sonra da ailesinden ceza alırdı.
Öğretmen mutlak haklı, onun vurduğu yerden gül biter ve herkes onu desteklerdi. Böylesi bir eğitim ortamında laçkalığın önüne geçilmiş, önemli başarılar yakalanmış, ancak bu sınırsız yetkiyi kötüye kullanan bazı öğretmenler de çıkmış, gereksiz baskı ve zulümlerde yaşanmıştır.
Gel zaman git zaman derken dünya değişti, Ülkemiz de değişti. Radyo, televizyon, internet, arkadaşlar, aile, çevre ve okullar çocukları etkiledi şekillendirdi.
Karşımıza yepyeni bir nesil çıktı. Gidişat çocukların tamamıyla serbestliğinden yanaydı. Ailenin etkisi azaldı. En önemlisi; Öğretmenin etkisi basın, yayın organlarının çullanmasıyla ve velilerin karşı duruşuyla dibe vurdu.
Veli haklı haksız her zaman çocuğunu savunan bir duruma geldi. Yani anlaşılacağı üzere zaman içersinde Öğretmen zayıfladı Öğrenci ise güçlendi.
Geçen sene Bir Öğretmen; " Öğretmenlerin aslan olduğu zamanda öğrenci, öğrencinin aslan olduğu zamanda ise öğretmenlik yapıyorum." diyerek meseleyi güzel bir şekilde özetlemişti.
Her konuda olduğu gibi eğitim öğretimde de aşırılıktan ifrat ve tefritten kaçınmak gerekir. Hiç kimse aslan olmamalıdır. Hak hukuk, ilim ve adaletin hüküm sürdüğü bir toplum inşa etmeliyiz. Öğretmeni etkisizleştirmesinin bedelini bütün toplum ödemektedir.
Okullarımızda seviye itibariyle yüksek olan öğrencilerin hedefleri var. Öğretmenleri ile birlikte başarıyı yakalamak için çalışıyorlar. Bu sevindirici ortamda hem öğretmenlik hem de öğrencilik zevkli olmaktadır.
Ne yazık ki okulların önemli bir kısmında ise öğrencinin bir hedefi ve ideali yok. Ailenin baskısıyla ve zaman geçirmek için okulları işgal eden epey öğrenci var. Böyle bir okul Öğretmen için zehir oluyor. Bilhassa okul lise, öğretmen de bayan ise, Allah yardım etsin.
Öğrencilerimizde görülen en önemli dejenerasyon ahlaki açıdan kendisini göstermektedir. Şöyle ki; Okullar çok kötü kullanılıyor. Camlar, musluklar, kapılar, pencereler, sıralar, masalar, tuvaletler, lavabolar yazılıyor çiziliyor ve kırılıyor.
Kendi evine aynı zararı vermeyen öğrenciler neden okulu savaş alanına çeviriyor? İdarecilerin büyük zorluklarla yaptığı onarımlar boşa çıkıyor. Demek ki sahiplenme duygusu ve kul hakkı anlayışını verememişiz.
Bazı okulların paydoslarına denk gelişim beni tedirgin etmiştir. Çünkü öğrencilerin itişip kalkışmaları, argo konuşmaları, vatandaşı ve hatta öğretmenleri takmamaları, yenilir yutulur cinsten şeyler değil. Nasıl bu hale geldik? Ülkemizin bekası için mutlaka bu hastalığı tedavi etmemiz gerekiyor.
Bunu başarmalıyız. Galiba çare, devasal manevi değerlerimizdir.
Dünya toplumları müthiş bir yarış içindedirler. Bu yarışın sonucunu kaliteli eğitim belirleyecektir. Çünkü gelişmede etkili olan en önemli unsur insandır. İnsanın iyi bir eğitimden geçerek; kendisine ve insanlığa faydalı olması önemlidir. Mevcut insan potansiyelimizi yetiştirip bu yarışı kazanmalıyız.
Anadolu insanı aktif ve kapasitelidir. Mayası temizdir. Yeniliklere uyum kapasitesi yüksektir. Yeter ki doğru ilacı verelim, Öğretmeni saygın Öğrenciyi ise sevilen bir konuma getirelim.