Rahman ve Rahim olan Allah'ın Adıyla
     Evvela şunu belirtelim ki; oruç, namaz gibi bedeni bir ibadettir. Hicretten bir buçuk sene sonra Şaban ayının onunda oruç farz kılındı. Mekke-i Mükerremede Ramazan orucu farz kılınmamıştı, Ramazan orucu Medine-i Münevvere de farz kılındı. Mekke'de Müslümanlar aşura orucunu tutmakta idiler. Bazı rivayetlere göre Mekke-i Mükerremede tutulan aşura orucu farz idi. Medine-i Münevvere de ramazan orucu farz kılınınca aşura orucunun farziyeti nesh edildi. (yani farziyeti kaldırıldı) Ondan sonra aşura orucu sünnet olarak tutulmaya devam edildi.
    Ramazan ayının orucu Ayet-i Kerime ile sabittir. Cenabı Allah El-Bakara Suresinin 183,184 ve 185. Ayeti kerimelerinde şöyle buyurmaktadır. "Ey iman edenler! Sizden önceki ümmetlere farz kılındığı gibi oruç size de farz kılınmıştır. Umulur ki takvaya erersiniz." , "Orucu o sayılı günlerde tutun. Ama sizden herkim hasta ya da yolculukta bulunacak olursa artık tutmadığı günler sayısınca diğer günlerde oruç tutar. Orucu çok zor dayanabilenler ise tutmadıkları her gün için fidye olarak bir yoksulu doyurmaları gerekir. Ama herkim gönüllü olarak hayır işlerse, (fidye miktarını artırırsa) işte bu kendisi için daha hayırlıdır. Yinede (Oruç tutmak ruhsatınız olsa bile, sağlığınızı veya ana karnındaki ceninin ve emzirilen çocuğun sağlığını olumsuz yönde etkilememek şartıyla) oruç tutmanız, sizin için daha hayırlıdır. Bunu bir bilseniz!" , "Bu oruç, Ramazan ayı orucudur ki, Kur'an bu ayda indirilmiştir. O Kur'an ki, insanlara yol göstericidir. Doğru yolun ve hakkı batıldan ayrıt etmenin apaçık delillerindendir. Öyleyse sizden herkim bu aya erişecek olursa oruç tutsun. Hastalık ve yolculuk nedeniyle tutamadığı günler sayısınca diğer günlerde oruç tutsun. Allah sizin için kolaylık diler, zorluk dilemez. Bunlar, istenen sayıyı tamamlamanız ve doğru yola erdirdiğinden dolayı Allah'ı tekbir (Tazim) etmeniz içindir. Ve belki şükür edersiniz diyedir."
    Demek ki oruç ibadeti Hz. Âdemden beri bütün peygamberlere ve ümmetlere farz kılınmıştır. Lakin Peygamberimizin (s.a.v) ümmetine farz kılınan oruç ile eski ümmetlere farz kılınan oruçlar arasındaki benzerlik, ya zorunluluk ya da vakit miktarı bakımındandır.
Kur'an'ın Ramazan ayı içinde indirilmesi, toptan bir defada indirilmesi demek değildir. Ramazan ayı içinde indirilmesi demek, kadir gecesinde indirilmeye başlanması ya da Kur'an'ın ramazan ayında toptan dünya semasına sonrada ilahi iradenin gerektiği şekilde bölüm bölüm dünya semasından yirmi üç yıl içerisinde peyderpey Cebrail vasıtasıyla Peygamberimize (s.a.v) indirilmesi şeklindedir.
    Allahın Resulünden (s.a.v) "Hz. İbrahimin sahifeleri ramazanın ilk gecesinde, Tevrat ramazanın altıncı gecesinde, İncil ramazanın on dördüncü gecesinde, Kur'an ramazanın yirmi dördüncü gecesinde inmiştir." rivayeti vardır.
Orucun fazileti hakkında birçok sahih hadis varid olmuştur. Şimdi bunlardan bir kısmını nakl edelim.
    Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâî, İbn-i Mâceh, Ebû Hureyre den "Âdemoğlunun her ameli katmerleşir, sevabı on katından yedi yüz katına kadar çıkar. Cenabı Allah <> Oruçlunun iki kez sevinci vardır; birinci sevinci iftar zamanıdır, Diğer sevinci Rabbine mülaki olduğu zamandır. Yemin olsun oruçlunun ağzından gelen açlık kokusu Allah katında miskin kokusundan daha hoştur."
    Ahmed b.Hanbel, Buhârî, Müslim, Serbel b.Sad tan rivayet ettiler: " Cennetin sekiz kapısı vardır. Birisinin adı Reyyân'dır. Kıyamette o kapıdan sadece oruçlular girer. Oruçlular nerdedir diye çağrılır, Onlar oradan girerler. En son oruçluda oradan cennete girdikten sonra o kapı kapanır. Hiç kimse ondan sonra oradan cennete giremez."
İbni Huzeyme'nin rivayetinde "O kapıdan giren Cennet suyunu içer. İçende bir daha susamaz." Denilmektedir.
    Beyhakî, Ebu Hureyre den " Oruçta riya yoktur. Cenabı Allah bir Hadisi Kutside: Oruç benim içindir. Ben azimüşşan için yemeğini ve içmesini bırakıp oruç tutanın mükâfatını veririm dedi."
Buhârî ve Sunen sahipleri Ebu Hureyre den rivayetten şunları söylerler: " Kim ki inanarak ve ecrini Allahtan isteyerek Ramazan orucunu tutarsa onun geçmiş günahları af edilir."
Beyhakî ve İsfahânî Cabir b.Abdullah tan: " Ümmetime ramazan ayında beş şey verildi. Bundan önce gelen hiçbir peygambere verilmedi.  Bunlar:
    1 - Ramazan ayının ilk gecesi geldiğinde Cenabı Allah ümmetime bakar. Cenabı Allah kime bakarsa hiçbir zaman onu azaba dûçâr etmez.
    2 - Akşamladıkları zaman ağızlarının kokusu Allah (c.c) katında misk kokusundan daha güzeldir.
    3 - Ramazan boyunca her gün ve her gece melekler onlara af talebinde bulunurlar.
    4 - Cenabı Allah cennetine şöyle hitap eder: "Hazırlan ve kullarım için süslen; nerede ise dünyanın yorgunluğundan evime ve ikramıma gelip istirahat etmeleri yaklaştı."
    5 - Ramazanın son gecesi geldiğinde bütün ümmetimi bağışlar.
Cemaatten birisi: " Ey Allahın Resulü o gece kadir gecesi midir?" Diye sordu Resulü Ekrem "Hayır değildir. Bilmez misin işçiler çalışıp işlerini bitirdiklerinde ücretlerini alırlar."
    Tirmizî, Nesâî ve İbn-i Mâceh; Ebû Hureyre den şu Hadisi şerifi rivayet etmektedirler:
"Ramazan ayının ilk gecesi geldiğinde şeytanlar ve cinlerin asilleri prangaya vurulurlar. Ateşin kapıları kapanır. Onlardan hiç bir kapı açık bırakılmaz. Cennet kapıları açılır, onların hiç birisi kapalı kalmaz. Her gece bir dellal ( çağırıcı) << Ey Hayrı isteyen! Gel. Ey şerri isteyen! İsteğini kısalt. >> diye bağırır. Cenabı Allahın ateşten azad ettiği vardır. Bu azad etme işlemi ramazan boyunca her gece devam eder."
    Asrımızın büyük mütefekkiri Üstad Bediüzzaman (Hz) ramazan risalesinde derki: "Ramazan-ı şerifin orucu; doğrudan doğruya nefsin mevhum rububiyetini kırmak ve aczini göstermekle ubudiyetini bildirmek cihetindeki hikmetlerinden bir hikmeti şudur ki: "Nefis Rabbisini tanımak istemiyor, firavunane kendi rububiyet istiyor. Ne kadar azaplar çektirilirse, o damar onda kalır. Fakat açlıkla o damar kırılır. İşte Ramazan-ı Şerifteki oruç doğrudan doğruya nefsin firavunluk cephesine darbe vurur, kırar.  Aczini,  zaafını,  fakrını gösterir.  Abd olduğunu bildirir.
Hadisin rivayetlerinde vardır ki:
Cenabı Hak Nefse demiş ki: "Ben neyim, sen nesin?" Nefs demiş: " Ben benim, sen sensin!"  Azab vermiş, Cehennem'e atmış, yine sormuş. Nefs yine aynı cevabı vermiş "Ben benim, sen sensin" sonra açlıkla azap vermiş, yine aynı soruyu sormuş. Bu defa nefs demiş ki: " Sen benim Rabb-i Rahîm'imsin, ben senin âciz bir kulunum."