Üç Aylar, kameri takvime göre Recep, Şaban ve Ramazandan oluşan, rahmet dalgalarının başladığı, manevî huzur ve sükûnetin kalplere doğduğu, ilâhî rahmetin coştuğu zaman dilimine verilen isimdir.
12.01.2024 Cuma günü hicri takvime göre Recep’in biri yani üç ayların başlayacağı tarihtir. Rabbim hakkıyla ihya edenlerden eylesin.
Hz. Peygamber (s.a.v.) Recep ayı girdiğinde:
“Allah’ım! Receb ve Şâban’ı hakkımızda mübarek eyle, bizi Ramazan’a ulaştır...”. diye dua ederdi.
Üç Ayların Fazileti:
Üç Aylar: faziletini Hz. Peygamberin; “Receb Allah’ın ayı, (Allah’ın tevbeleri kabul ettiği ay...) Şa’ban benim ayım, Ramazan da ümmetimin ayıdır.” hadisinden almaktadır. Zira aylardan birini yüce allah’a, diğerini bizzat kendisine ve son olarak ayların sultanı Ramazanı da ümmetine ait olduğunu ifade etmiştir.
Ayların en seçkini Receb’tir. Zira o Allah’ın ayıdır. Kim Receb ayını yüceltirse Allah’ın emrini yüceltmiş olur. Kim Allah’ın emrini yüceltirse Allah onu nimetler dolu cennetine dâhil eder, daha da önemlisi Allah ondan râzı olur.
Arifler, yani din alimleri ise kitaplarında şöyle yazmışlar:
“Yıl, ağaç gibidir. Receb ayı ağacın yapraklı, şaban meyveli, Ramazan ise meyvesinin toplanacağı zamanı gibidir.”
Yine Zünnun-i Mısri üç aylarla alakalı şöyle aktarmaktadır:
“Recep tohum ekme ayıdır, Şaban sulama ayıdır, Ramazan hasat ayıdır. Herkes ne ekerse onu biçer. Ne yaparsa cezasını çeker.” Demek ki recep ayı, bizi ramazana hazırlayan bir mevsimin ilk adımı oluyor.
Ramazan da on bir ayın sultanı... yani uzaktan gelecek ve çok değerli bir misafir gibi, İnsan Onun için derleyip toparlanmalı; evi, mutfağı, bahçeyi, zihnini, kalbini ve bedenini yani maddi ve manevi olarak temizlenip ona hazırlanmalıdır.
Fıkhi Boyutuyla Üç Aylar:
Üç Aylardan ramazan’ı oruçlu geçirmek farzdır. Zira yüce Rabbimiz; Bakara 185’te “(O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın kendisinde indirildiği ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa, onu oruçla geçirsin” diye Ramazanı oruçlu geçirmeyi bizlere farz kılmıştır.
Receb ve Şaban aylarında ise; Hz. Peygamber’in (s.a.s.) diğer aylara oranla daha fazla nâfile oruç tuttuğu, ancak Ramazan’ın dışında hiçbir ayın tamamını oruçlu geçirmediği hadis kaynaklarında yer almaktadır. Bu itibarla, Receb ve Şaban aylarının aralıksız olarak oruçlu geçirilmesinin dinî bir dayanağı yoktur. Kişi, sağlığı müsait olup güç yetirdiği takdirde bu aylarda dilediği kadar nâfile oruç tutabilir.
Recep ve Şaban ayında yer alan mübarek gecelerin günlerini oruçlu geçirmeye gelince: Hz. Peygamber (s.a.s.), “Şaban’ın on beşinci gecesi (yani Berat Gecesi) olduğunda o geceyi ibadetle geçiriniz, gündüzünde de oruç tutunuz. Allah o gece güneşin batmasıyla dünya semasına (rahmeti ile) tecelli eder ve fecir doğana kadar şöyle buyurur: ‘Yok mu benden af isteyen onu affedeyim, yok mu benden rızık isteyen ona rızık vereyim, yok mu bir musibete uğrayan ona afiyet vereyim, yok mu isteyen…” diye buyurur. Bu ve benzeri rivâyetlere dayanarak bazı İslâm âlimleri dinî açıdan faziletli sayılan diğer gün ve gecelerin ibadetle ihya edilmesinin müstehap olduğunu söylemişlerdir.
Üç Aylar, İçinde Dini Gün ve Geceleri Barındıran Özel Bir Zaman Dilimidir:
Mesela Recep ayının ilk Perşembesini Cuma’ya bağlayan gece, Hz. Peygamber’in (s.a.s.) ibadete daha çok önem verdiği Regâib gecesidir.
Recep ayının 27. Gecesi Hz. Peygamber’in (s.a.s.) Mekke’den Mescid’i Aksaya götürülüp, oradan da manevî yükselişin yaşandığı, müminin miracı olan beş vakit namazın farz kılındığı İsrâ ve Miraç gecesidir.
Şâban ayının 15. gecesi Berat Gecesidir. Hz. Peygamber (s.a.s.), az önce ifade ettiğimiz üzere; yüce Allah Şaban ayının on beşinci gecesinde dünya semasına tecelli eder ve bu gecede pek çok kişiyi bağışlayacağını….. diye buyurur.
Ramazan ayının 27. gecesi ise bin aydan daha hayırlı olan ve Kur’an’ın Lavh’i Mahfuz’dan dünya semasına inmeye başladığı mübarek Kadir gecesidir. Dolayısıyla üç ayların içinde manevi değerleri yüksek, dua ve tevbelerin kabul edildiği müstesna gün ve geceler bulunmaktadır.
Manevi Hayatımızı Şekillendiren Üç Aylar:
Üç aylar, nefsimizi muhasebeye çekmek için büyük fırsatlar barındırmaktadır. Allah var ettiği her kulunu sorguya çekeceğinden, büyük sorgu başlamadan önce kul kendisini sorgulamalı ve hatalarını telafi edip düzeltme yollarını aramalıdır. Hayatını helal yollarla kazanıp kazanmadığını, hayır yolunda infak edip etmediğini, bir Müslüman olarak öğrendikleriyle amel edip etmediğini ve ömür nimetini Allah’ın rızasına uygun yaşayıp yaşamadığının muhasebesini yapmalıdır. Diğer taraftan zaman ve sağlık insana ihsan edilen iki kıymetli sermayedir. Her yıl üç ayların yeniden gelmesi, bu sermayenin hızlıca tükendiğine işaret etmektedir. Buna göre ömür tükenmeden kulluk vazifemizi özenle yerine getirmeli, boş ve faydasız meşgalelerle ömrümüzü heba etmekten sakınmalı ve her türlü harama karşı kendimizi muhafaza etmeliyiz.
Bu vesileyle mübarek üç aylarımızın başta Filistin ve Gazze halkı olmak üzere dünyadaki tüm mazlum ve mağdur kardeşlerimizin huzur ve selametine, birlik ve beraberliğine vesile olmasını Rabbimden niyaz ediyorum. Başta da naklettiğim gibi: yüce Rabbim’den, Receb ve Şâban’ı hakkımızda mübarek kılmasını ve bizi Ramazana ulaştırmasını diliyorum.
Abdullah Erkan ÇOK
Van İl Müftü. Yrd.