SEL GİBİ BÜYÜYEN FERYAD…!

Her gün yeni umutlar yeşeriyor insanlarda.

Huzursuzluktan çok çeken, şiddetten her haliyle bıkan, genelde ülkemin özelde bölgemin insanı uzatılan her iyilik eline başka bir umutla bakıyor.

Hele içi yanan annelerse ve bu anneler evlat acısı çekiyorsa bu acının karşısında kim durabilir ki…!

Evet, ey insanlık, annelerin bağrı tutuşmuş alev gibi yanıyor.

Dilleri feryat figan ediyor. Okudukları yanık ağıtlar göklere yükseliyor…

O gönüller, evladımı verin, yavrumu istiyorum diye öylesine yankılanıyor ki yer gök inliyor bu seslere karşı…!

Yaklaşık bir yıl önce Vanlı gazetecilerden oluşan arkadaşlar ile Diyarbakır'a evlat nöbeti tutan acılı annelerin kutsal mücadelelerine destek vermek için onları ziyaret etmiştik.

Şimdi aynı durum Van'da başladı ve acılı anneler seslerini Van'dan yükseltmeye çalışıyor…

Kıymetli dostlar dikkatinizi çekerim bu anneler PKK'lı çocukların anneleri. Daha doğrusu baskıyla, zulümle dağa kaçırılıp teröre bulaştırılan ailelerin bahtsız çocukları!

Ve bu anneler Türkiye tarihinde PKK'nın var olduğu günden bu yana bir ilki gerçekleştiriyorlar. Bu sesler sanki ileride insan seline dönüşecek gibi görünüyor…

Acılı anneler, mağdur Kürtlerin çığlığı oldu…

Bakınız dünyanın bir çok yerinde Allah'a, resullerine, kitaplarına her türlü eleştiri ve hakareti yapıyorlar, kanun koyucuların çoğundan ses çıkmıyor, çıksa da yaptırım uygulanmıyor…!

Öcalan ve PKK'yı kimse eleştiremiyor korkudan….

Allah'tan korkmayan ve utanmayanlar, insanlardan korkup utanıyor…

Bu nasıl bir korku imparatorluğu yaratılmış; varın siz düşünün…

PKK/HDP/KCK'lıların özellikle bölgede oluşturduğu korku imparatorluğundan dolayı, PKK'ya kendi içinde sessizce gizli gizli tepki gösteren çok oldu malumunuz, ancak son bir yıldır ilk kez sesli bir isyan bir başkaldırı olayı başladı ve bu isyan şiddetten beslenenleri rahatsız etmeye başladı…

"Analar ağlamasın!" sözü tam 40 yıldır kulaklarımızda yankılanan; günlük yaşantımızda sıkça söylenen; sürekli yazılan duyulan bir söz oldu!

Öyle ki PKK yıllardır bu sloganlaştırdığı söz üzerinden bölgede birçok aileyi ikna etme çabasıyla baskıyla onları etkisi altına altı.

Kadın eşitliği ve anne sözü HDP siyasetinin en çok suiistimal ettiği alan oldu…

Acılı annelerin durumu bu suiistimalin en net göstergesidir.

Bu söz PKK/HDP/KCK'lıların ve gönül verenlerinin ağzında sakız, dilinde pelesenk oldu.

"Edi bese", gençlerimiz ölmesin, gençlerimiz dağa çıkmasın okul okusun, asker de polis de bizim evladımız, biz de bu ülkede adam gibi eşit şartlarda yaşamak istiyoruz, ırkçılığı reddediyoruz, bayrak ile bir sorumuz yok diyerek birçok meselede olduğu gibi kronikleşmiş, sadece dilde alışkanlık haline dönüşmüş popüler sloganları çok duyduk.

Oysa PKK/HDP/KCK bu yukarıda saydıklarımın tümünün tersini yaptı bu güne kadar.

Yani konuştukları ile yaptıkları birbirini tutmadı.

Hendek olayların da Kürt bölgelerinde kan döktü. Bölgeyi ve insanını darmadağın etti.

Bu bölgede Kürtleri ekonomik olarak bitirdi. Üstelik zengin fakir demeden haraç aldı.

Kürtleri evlerinden yurtlarından etti.

Okulları yaktı yıktı. Kürt çocukları okullara gidemedi.

Van Gölü gazeteciler cemiyeti üyeleri olarak 14-15-16 yaşındaki dağa kaçırılan çocukların acılı annelerine hem destek vermek hem de dinlemek için bilahare eylemin yapıldığı yere, Van'daki HDP binası önünde çocuklarını almak için giden acılı anneleri ziyarete gittik.

Aslında her fikir her düşünce her dava sahibi insana sormak lazım? 14-15-16 yaşlarındaki çocuklar kendi hür iradeleri ile karar verebilirler mi?

Bu çocuklar baskı altında, aldatılmasa tercihleri dağ mı olur?

Hakikaten bu çocukların yeri dağ değil ailelerinin yanı ve okulları olmalıdır.

Aklıselim bir düşünce, bir fikir ve vicdan asla böyle bir yanlışı kabul etmez.

HDP Van İl Başkanlığı önünde evlat nöbeti tutan acılı ailelere ben sorular sorarak görüşlerini alıyorum. Gözü yaşlı ağlamaklı, titrek sesleri ile çok ilginç cevaplar alıyorum.

Sorduğum sorulara neredeyse hepsi aynı anda farklı cevaplar veriyor ama acıları ortak…

Acılı aileler nöbet tutan ailelerin sayısının artması halinde, dağdaki çocukların geleceğini söylüyorlar…

Çocukları dağda olan diğer aileleri de HDP önüne evlat nöbeti tutmaya davet eden acılı anne ve babalar, diğer aileler de gelsinler, korkmasınlar diyor...

Çocuklarımızı HDP'nin elinden ancak bu şekilde kurtarabiliriz, gelin buraya bütün dünya sizi görsün diyorlar.

Kürtlere en büyük haksızlığı HDP/PKK'nın yaptığını düşünüyorlar…

Kendileri çocuklarımızı dağa gönderdiler ve onlar isterlerse geri de getirebilirler. Çocuklarımızı versinler evimize gidelim.

Oturma eylemine katılan anneleri çok kararlı gördüm. Çocuklarımız gelene kadar buradan ayrılmayacağız diyorlar ve bütün annelerden destek istiyorlar.

Hatta çocukları kandırılarak dağa kaçırılan annelere sesleniyorlar. Evde ağlamayın gelin, buraya gelin, çocuklarınızı isteyin. Çocuklarımızın hayalini ve gençliğini çaldılar diyerek acılarını dile getiriyor bütün aileler.

Ailelerin en çok tepkisi ise çocuklarımızı hangi hakla, akılla mantıkla kaçırdılar? Çocuklarımızı kaçırmışsınız bize göstermiyorsun. Ben senin için savaşıyorum, diyorsun. Benim için savaşmıyorsun ki aksine benim ile savaşıyorsun. PKK bize zulüm ediyor bu noktada halkın bunu görmesi lazım diyor...

Senin yöneticilerinin, milletvekillerinin çocukları hep Avrupa'da el bebek gül bebek yaşıyorlar. Hangi vekilin çocuğu dağda ki? Olan hep garibana oluyor. Çünkü onlara baskı kurmak ve onları kandırmak daha kolay!

Acılı aileler PKK ve HDP'nin dış güçlerle Kürtler üzerinde büyük oyunlar oynadığına vurgu yapıyorlar ve HDP il ve ilçe teşkilatlarında çocuklara eğitim verilerek, yani beyinleri yıkanarak, hatta çocuklarına uyuşturucu hap kullandırarak dağa kaçırdıklarını dile getiriyorlar.

Ayrıca ailelerin devlet ve siyasi partiler tarafından yönlendirildiğini iddia eden kesimler de var. Ben buna inanmıyorum ancak ne olursa olsun hiçbir gerekçe ve mazeret bu küçücük çocukların ailelerine geri dönmesine engel değildir olmamalıdır.

Bütün bu söylenenler karşısında ben PKK'ya buradan sesleniyorum. Yıllardır analar ağlamasın diye kıyametleri kopardınız. Eğer sözünüzde samimiyseniz, söylediklerinizle uygulamalarınızın doğru paralellikte olduğunu iddia ediyorsanız, anaları ağlatmayın! Bırakın bu çocuklar analarının kucağına, gerçek yuvalarına dönsünler. Yoksa anaların ahı yerde kalmaz.

Bırakın silahları bu ülkede hep birlikte yaşamamıza hiçbir engel yok siyaset yapın.

Açıkça ifade edeyim ki her şey güllük gülistanlık değil! Çok hatalar yanlışlar yapıldı ve devam eden eksikler var.

Ama bu yanlışlar İslam ve Türkiye düşmanları, dış güçler ile birlikte olup ülkeyi yok ederek değil, namuslu siyaset yaparak hep birlikte taşın altına elimizi koyarak çözülür.

80 milletvekili, yüzün üzerinde belediyeyi kazanarak çok önemli bir başarı elde ettiniz. Ama çok geçmedi, elinize yüzünüze bulaştırıp kısa zamanda berbat ettiniz.

Siyaset yapamadınız, açılım sürecini sabote ettiniz, her şeyi mahvettiniz.

Kürtlerin ve gençlerinin geleceğini heba ettiniz…!

Van'da haraç istenenleri gördük. Silah zoruyla birçok Vanlı memleketinden ayrılmak zorunda kaldı. Hani adaletiniz? Hani özgürlüğünüz?

Belediyeyi kazandınız milletten Kürtçe konuşmasını istediniz. Hatta zorladınız. Yani fırsat elinize geçince en büyük baskıyı ve zulmü yarattınız.

Şimdi kayyum atanarak siyaset yapmamızı engellediler diyorsunuz…

HDP belediyeleri hizmet edemeyerek il ve ilçeleri perişan etti. Şehirleri yönetemedi.

Atanan kayyumların gerekçeli kararlarından bazıları belediyelerin dağa para göndermeleri, hatta dağdakileri belediyelerde kadrolu göstermelerine kadar birçok gerekçe bulunuyor.

HDP Milletvekilleri ülke politikasına bölgeye herhangi bir değer katamadılar. Bol bol zulüm ve yıkım, sefalet bıraktılar. Sıralayacak onlarca konu var.

Dilde barış havarisi kesilerek savaş yapan bir düşünceden kurtulmalıyız.

İnanın silahlar bırakılırsa kazananın en çok Kürtler olacağını sizlerde biliyorsunuz.

Ne diyelim, dileyim ve duam Allah bizlere toplum olarak uyanmayı ve dirilişi nasip etsin.

Van'daki bütün STK'ları Muhtarları, Siyasi partileri ve özellikle kadın kuruluşlarını acılı annelere destek vermeye davet ediyorum bu insanlık girişimini ihmal etmeyiniz lütfen…!

Bakın 8 Mart geliyor. Kadınlar günü diye böbürlendiğiniz amma velakin içinizde en çok kadınları istismar ettiğiniz dağ, şehir kadrolarına sesleniyorum.

Samimiyseniz annelerin sesine kulak verin. Onları çocuklarına kavuşturun.

Bir anneye en büyük hediye çocuğu değil midir?

İşte size fırsat!...