Van'da bir hususa odaklandığımızda bitti o iş. Gece gündüz artık onunla uğraşıyoruz. Tüketmeden, yok etmeden de bırakmıyoruz. Kendi değerleriyle, yetiştirdiği insanlarla, dostu arkadaşı ve komşusuyla bu kadar uğraşan başka bir il var mıdır bilmiyorum.
Nedir bu haset, kıskançlık, kin ve kibrin nedeni?
Dava deyip sadece dav türküsü okumak, gerçek dava erlerine "itibar suikasti düzenleyip", halka yabancı, derdi kenti değil kendi olan kişilerin her geçen gün daha da palazlanmasını, gücüne güç katmasını, sanki iyi şeyler yapmış gibi toplum içinde gerine gerine yürümesini anlamış değilim!

 


           Kurulduğunda "halkın, milletin partisi" olarak kurulan, yine mazlum ve samimi milletimizin dua, destek ve oylarıyla iktidarla buluşan Ak Parti zaman içinde teşkilatlarındaki yozlaşma, halka yabancılaşma, dünyevileşme ve dava şuurundan uzaklaşmayı gözden kaçırmamak ve neden bu hale gelindiğini anlamak gerekiyor.
Son günlerde yine dile getirilen ve özellikle bazı kesimler tarafından da ısrarla konuşulup teşkilatlar üzerinde algı yönetmek için kullanılan yanlışları konuşmamak, yapılanları sorgulamamak, bir birine ayna vazifesi görüp, "iyiliği emredip, kötülüklerden nehy etmek" sorumluluğunu "DAVAYA İHANET OLARAK" algılatmak, bu haklı sesi kesmek için sergilenen tavrı, gayreti de anlamış değilim.

 


         Belki bu Ak Partinin teşkilatları için bir baskı unsuru olarak kullanılabilir.
"-Seçim öncesi konuşmayın, davaya zarar vermeyin" de denilebilir. Siyasi geleceği ya da mevcuttaki koltuğu ve sahip olduğu imkânları kaybetme kaygısı yaşayanların 3 maymunu oynaması kendilerince doğru ve normal olabilir.
Peki ya gerçek dava erlerinin, bu dava için her türlü bedeli ödemiş ve ödemeye devam eden samimi destekçilerinin kaygı ve eleştirilerini nasıl okumak gerekiyor?
Yine halkın bu konuda farklı dönemlerde yaşanan yanlışlar karşısında ortaya koyduğu eleştiri, tepki ve kaygıları nasıl anlayalım?
Bu haliyle baktığımızda herkes DAVAYA İHANET peşinde mi?
Seçim süreçlerinde aday olarak halkın kabul etmediği, toplumda karşılığı olmayan, liyakat ve ehliyetten uzak kişilerden seçilip teşkilatlara ve halka dayatılır.

 


     "-Genel merkez bu kişileri seçti, bize düşen davaya sadakat gösterip, bu kişileri seçmektir. Eğer bu isimleri sorgular veya tepki ortaya koyarsak Genel Merkeze, Genel Başkana ve davaya ihanet etmiş oluruz" denilir.
Bunu geçen birkaç hafta içinde AK PARTİ VAN İL BAŞKANLIĞI makamından ne kadar da çok sık duyduk değil mi?
Tamda burada şunu sormak istiyorum dostlar?
-Ak Partinin en temel ilkelerinden olan İSTİŞARE, görevlendirmede LİYAKAT, EHLİYET, GÜVEN esasları ve en önemlisi ise ADALET kavramı bu yapılanlar karşısında nerede kalır?
Vefa, davaya emek verenlerin samimi emeklerine saygı nerede kalır?
-Doğruyu konuştu diye, haklı eleştirilerle yapılanları sorguladı diye birileri trenden mi atılır veya trenden inmişse bir daha trene binemez mi denilir?
-Doğru söyleyeni, eleştirisi olanı, yapılanlarını vicdanı kabul etmeyenleri dinlemek mi gerekir yoksa ihanetle itham edip, düşman kabul edip kovmak mı?

 


         Dava sadece bugün makamda olanların emekleri ile mi bugüne geldi? Yoksa kuruluşundan bugüne teşkilatların farklı kademelerinde kimse görmese, bilmese bile Hakkın rızasına talip gizli dava erlerinin çaba, gayretleriyle mi bugüne kadar geldi?
İşte tüm bunları detaylı olarak düşünme, sorgulama ve eleştirme zamanı gelmedi mi?
Yanlışı ne zaman konuşacağız, ne zaman yanlışa ve kötüye karşı tedbir alacağız?
Yanlış ve kötüyle zamanında mücadele edilmez;

 


          -Şimdi zamanı değil, sonra konuşuruz denilir ve seyirci kalınırsa vebalini kim öder dostlar?
31 Mart seçimleri için yaşananlara geldiğimizde ise bakın komşumuz Ağrı'ya. Savcı Sayan da köken itibariyle Ak Partili değildi. Ancak kendisine bir görev verildi ve ilk günden çalışmaya başladı. Ve kazasız belasız ilçe adayları da ilan edildi.
Van'a gelince kızıl kıyamet! Necdet Takva'yı aforoz etmek için elimizden geleni yapıyoruz. Tüketmeden de bırakmıyoruz. Fakat yazımızın asıl konusu bu değil. Sürece genel olarak bakmak istiyorum. Ağrı'ya yer vermemin nedeni de o.
İşin en vahim tarafı Ak Parti'nin 18 yıllık Van serüveni. Geldiğimiz nokta hiç de iç açıcı değil. Tam bir felaketin eşiğindeyiz. Ak Parti, Van'da söz konusu yukarıdaki endişeler yüzünden büyük bir kaos yaşıyor. Partiye ilk günden itibaren gönül vermiş, hizmet etmiş insanların sayısı gittikçe azalıyor. İçten içe yükselen bir tepki "dip dalga" gibi harekete geçmiş halde.
Büyük bir "insan erezyonuyla" karşı karşıyayız."Tüketmişlik Sendromu" yaşıyoruz.
O kadar çok başarılı insanı yok ettik ve tükettik ki geride kimseler kalmadı. Bugün yaşadığımız sorunun temel nedeni de bu!
Eskiler, kaht-ı rical diyorlardı bir bakıma. Yani yetişmiş devlet adamı yoksunluğu. Ben de kaht-ı Samimi diyorum buna. Yani samimiyetten yoksunluk.

 


          Ak Parti'nin 18 yıllık Van serüveninde geldiğimiz nokta bu! Samimiyeti yitirdik.
İyi insanları öldürdük. Tükete tükete etrafta kimseler kalmadı. O nedenle Savcı Sayanlar, Necdet Takvalar ortaya çıktı. Bunu yapanlar kim derseniz? Ak Partililerden başkası değil maalesef!
Siz buna AKP'lilerde diyebilirsiniz, menfaat perestlerde…
Ak Partiliye Ak Parti'den başkaları düşmanlık etmedi.
Her öne çıkanı ayağından tutup aşağı çektiler.
Her başarılı Ak Partiliyi ağızları sulana sulana eleştirdiler. O nedenle Ankara'ya kim gitse yaralı gitti! Kimin adı verilse yıpratıldı.
Ankara da ne yapsın, yeni isimler aramaya başladı. Yine Ak Parti'yle uzaktan yakından alakası olmayan Prof. Dr. Çetin Kotan üzerinde çokça duruldu. Nice görüşmeler yapıldı. Kabul görmeyince bu kez ibre Necdet Takva'ya döndü.
Dikkat edin! Ak Parti'de Van büyükşehir başkan adayları derken Ak Parti'yle ilgisi olmayanlar üzerinde ısrarla duruldu. Nice toplantılar yapıldı.

 

  
          SONUÇ: Ak Partili aday bulunamadı!
İlçelere de bakalım isterseniz, orada da durum çok vahim!
Bir hafta içinde yer değiştiren ve bununla birlikte kaderleri değişen adaylar.
Nasıl ve hangi kriterlerle seçildiği belli olmayan isimler.
Senin adamın bu ilçeye, benim adamım bu ilçeye denilip masa başında her türlü adalet, liyakat, ehliyet ve vicdandan yoksun alınan kararlar! Ve sonrasında da;

 


        -Bu liste GENEL MERKEZİN, GENEL BAŞKANIN LİSTESİ söylemi!
Kimse çocuk değil beyler!
Siz bu söylemle gerçeğin, masa başında aldığınız kararların, kendi belirlediğiniz isimlerin üstünü örtemez, gizleyemezseniz. Kimsede buna kanmaz. Herkes işin nasıl ilerlediğini, nasıl bugüne geldiğini çok iyi biliyor.
Kapalı kapılar ardında, otel odalarında dönen entrikalar.
Bir çocuğun yaptığı bir yanlış sonrasında ebeveynlerinden ceza almamak için korkuyla suçu bir arkadaşına veya oyuncağa atması gibi bir şey bu!
Çok komik duruma düşürüyorsunuz kendinizi.
Peki; sormazlar mı şimdi AK PARTİNİN VAN İL BAŞKANI ve MİLLETVEKİLLERİNE;
-Bu şehrin mazlumları, mağdurları, umutla geleceğe güvenle kavuşma hayali kuran kimsesizleri işin neresinde kaldı?
Bu şehir kaybederse sizin masa başında aldığınız kararla kaybedilmiş olmayacak mı?