Nerde o eski Sinemalar, nerde o eski filmler, nerde o eski rejisörler, nerde o eski oyuncular, nerde o eski yazlık ve kışlık sinemalar, nerde o eski makinistler, nerde o eski gazoz satanlar, nerde o eski teşrifatçılar, nerde o eski sinema sahipleri diye hep başlarız söze bu günde yine aynen öyle yaptık.
Ben ikide bir öyle ‘‘Aah ah! Nerde o eski sinemalar !'' demekten kesinlikle başkaları hoşlanmazsa da ben pek hoşlanırım. Ama mademki konumuz Van sinemaları ve Yıldız Sineması ise anlatacağım o günkü sinemaları ve Yıldız Sinemasını.
Nerde o eski sinemalar derken aklıma Yıldız Sineması geldi ve bu gün onu yazmayı düşündüm.Ve eski yıllara gittim. Eski Vanı, eski sinemaları, sinema sokağını, sinema makinistlerini andım.
Yıllar önceki Yıldız Sinemasını düşündüm.
Sinemanın hoparlöründen sanki bu günmüş gibi Rahmetli Sevim Tan Ürek’in ‘Merhaba dostlar’ şarkısını düşündüm. O yıllarda kaset falan yoktu küçük 45 lik plaklar çalardı ve ben o şarkıyı yıllar sonrada olsa orda dinlediğimi şimdiki gibi hatırlarım. Belki inanmayacaksınız ben o yıllarda hangi sinemanın hangi sanatçının plağını az çok hatırlarım.
Rahmetli Bahri Koç’u, Makinist Fikret abiyi, Ergül Koç’u hatırladım. Aslında hatırıma gelenler bunlar. Yoksa siz o sinemanın önünde leblebicilik yapan Resul Dayı (Resul İl) ile Ömer İl’i Unutabilir misiniz ! Elbette ki kâğıt külaha sarılı siyah çekirdekleri alarak film boyunca çatır çutur yediğimiz o günleri o sinema günlerini nasıl olurda unuturum.
Sinemanın önünde rengârenk ampullerle geceleri aydınlanan ‘Yıldız Sineması’ tabelası hala bu gün gibi gözümün önündedir.
Yıldız Yazlık Sineması açılıncaya kadar Van’da 3 tane yazlık Sinema vardı. Bunlardan ilki ki Van’ın en eski yazlık sineması olan ‘Yeni Sinema’ idi. Yeni Sinema şimdiki Cumhuriyet Caddesinde bulunan Özgür Centerin bulunduğu yerde idi.
Diğer yazlık sinemalarda şimdiki sanat sokağı dediğimiz sokakta bulunuyordu. Ancak o yıllarda o sokakta 1 kışlık ve 2 yazlık sinemanın bulunması dolayısıyla ‘Sinemalar Sokağı’ denilmekteydi. Sokağın başında Rahmetli Şefik Soydan’ın işlettiği ‘Şehir Sineması’ hemen sokağın altında da Haydar Perihan ve ortaklarının işlettiği ‘Emek Sineması’ bulunmaktaydı.
Benim Çocukluk yıllarımda 2 kışlık 3 de yazlık sinema vardı. Ta ki 1969 yılına kadar. Bu yıla kadar hep Emek ve Şehir sinemalarının rekabeti vardı. Ve 1969 yılı geldiğinde Van’da yeni bir yazlık sinema daha açılacak sözleri dolaşmaya başladı ve akabinde birde baktık ki şimdiki Ziraat Bankasının bulunduğu yerde yeni bir yazlık sinema açılmış. Yıldız Sineması…
Sinema müsteciri rahmetli Bahri Koç. Karşısında yılların emek ve şehir sinemaları var ve yıldız sinemasının onlarla nasıl rekabet edebileceği de merak konusu. Eder mi edemez mi derken bir de baktık ‘Vurguncular’ filmiyle sinema açıldı. Yeni sinema, Yeni filmler Yılmaz Güneyin zirvede olduğu ve filmlerinin gişe rekorları kırdığı yıllar. Ve Vurguncular da o gece ilk gecesinde para bastı. Film de bir süre vizyondan inmedi.
Derken Van’daki sinema rekabeti üçe çıktı. Bu rekabette Yıldız Sinemasının geride kalacağı düşünülürken böyle düşünenler hayal kırıklığına uğradı. Yılmaz Güney filmleri arka arkaya gelmeyi başladı artık Yıldız Sineması vazgeçilmez bir sinemaydı artık Van’daki sinemaseverler için.
Çünkü Yaz günlerinin vazgeçilmez eğlencesi yazlık sinemalardı. Bu sinemalar yazın eğlence dünyasının başköşesini tutardı. Altmışlı ve yetmişli yıllar da Vanda yazlık sinema bolluğu yaşayan bir şehirdi. Van da eski yıllarda elektriğin kısıtlı olması dolayısıyla jeneratör çalıştırmak suretiyle kışlık ve yazlık sinemalarda film izlerdik.
Ve yıldız Sineması o yıllarda yalnız Türk Filmleri ile değil yabancı filmlerin de en iyilerini getiriyordu. Mesela o yıllarda en çok tutulan Roma ve Yunan Efsanelerini anlatan filmlerdi. Örnek vermek gerekirse Mark Forest, Alan Steel, Steve Reeves, Brad Haris gibi oyuncuların başrollerini oynadıkları Herkül, Masist, Samson filmleri oynadığı zaman sinema alabildiğine dolup taşardı.
O zamanlar tüm arkadaşlar kendimizi o zamanların ünlü artistlerine benzetirdik... Kendimizi benzettiğimiz artistin filmi oynadığında, antraktlarda yüksek sesle ‘‘Frigocu frigocu!'' diye bağırıp, dikkat çekmeye çalışır, ‘‘Aa, çocuk ne kadar da o artiste benziyor...'' diyen var mı diye etrafı kolaçan ederdik...
Bu güç gösterisi olan atletik yapılı artistlerin filmleri bizim çocuk aklımızla çok fevkalade sahnelerdi. Mesela bir filmde herkülün aslan boğuşarak onu sonunda alt etmesi çocuksu düşünceyle ne kadar akıl almaz bir şeydi.
O yıllarda sinemalar 75 kuruştu daha sonra 1 lira oldu. Taki yüz elli kuruşa kadar hatırlarım. Sinemaya gitmek için anneme yalvarır yakarır sinema parasını kurtarırdım. Rahmetli babam izin ve para işine karışmazdı. Evin idaresi rahmetli annemde olduğu için parayı da o verirdi izinde. Çoğu zamanda vermezdi bu kez komşu vasıtası ile veya köyden gelen misafirlerimize asılarak sinemaya giderdim.
Sinemada eğlence sadece siyah çekirdek veya kabak çekirdeği idi. Biz o yıllarda fındık, fıstık, bademle daha tanışmamıştık. Bir külah siyah çekirdek alabilirsek ve birde 25 kuruşumuz var ise bir de Uludağ Gazozu patlatabilirsek bizden mutlusu olamazdı
Özellikle Yaz gelince sinemada gazoz içilirdi. Kışın çok fazla içilmezdi. Yaz günlerinde sinemaya gittiğimiz zaman gazoz alırdık. Yazlık sinemalarda gazoz içilirdi. O zamanlar yazlık sinemalar da Harika filmler izlerdik. Ara verildiği dakikalarda Tahta kasa içinde gazoz satan çocuklar seyirciler arasında dolaşırdı. Keyifle şişeden yudumlardık gazozlarımızı.
Daha o yıllarda biz kolalarla, meyve sularıyla tanışmamıştık. Biz Van da ‘Uludağ’ gazozlarını içerdik. Uludağ Gazozunu o yıllarda Van’da bulunan Yakup Sandıkçı adlı Karadenizli bir vatandaş yapardı. Şimdiki Yıldız iş hanının altında bulunan bu yerin tabelasında ‘Uludağ Gazoz Fabrikası’ yazardı. Hoş bir insandı senelerce o gazoz üretti ve bizde sinemalarda afiyetle içtik.
Bazen 25 kuruşumuz olduğu zaman gazoz fabrikasına giderdik ve kendisi açacakla buz gibi gazozu buzdolabından çıkarır ve biz orada yudumlardık. Rahmetlini kızı Ayşe de Bizimle Atatürk İlkokulunda sınıf arkadaşımızdı.
Eski sinemalar, eski Yıldız Sineması, eski gazozlar derken o yıllardaki çocukluk arkadaşım Yetkin Ural’ı hatırladım. O benim hep top hem de sinema arkadaşımdı. Bu arada aklıma başka bir şey geldi onu da burada sizinle paylaşmak istedim. Benim bir defterim vardı. Defterin ilk bölümüne okuduğum kitapları ikinci bölümüne de seyrettiğim filmlerin isimlerini yazardım. Ben Askere gittiğim zaman sayım yaptım 1970 yılı itibariyle okuduğum kitapların sayısı 2 bini geçmiş seyrettiğim filmler de 1800. Kitap okumak ve sinemaya gitmek benim için büyük bir tutkuydu. Çok kitap okudum çok sinemaya gittim. Çocukluk yıllarım kitap okuyup film seyretmekle geçti.
Sinema derken bir de gazoz muhabbeti yaptık bu arada. Çünkü yiyecek ve içecek de sinemanın ayrı bir parçasıydı. Ve netice itibariyle hoşça zaman geçirmek için birazda oyalanmakta vardı.
Rahmetli Bahri Koç çok yönlü bir insandı bir yanda o zamanki İki nisan da top koştururdu kardeşi ergül koçla. Beri yanda da sinema işiyle uğraşırdı daha sonra da otobüs işletmeciliği ile uğraştı. Van’ı seven ve Van sevdalısı bir insandı hiç boş durmazdı. Ve Yıldız Sinemasını açtığı zaman da yılların emek ve şehir sinemalarıyla nasıl baş edecek, baş edemez ve kapatır dedilerse de o kısa zamanda o yılların en iyi filmlerini getirerek bir büyük başarıya imza attı.
O yaz geceleri yukarıda Yıldız aşağıda emek ve şehir sinemalarının hoparlörlerinden çıkan şarkılar ve türküler birde hafif bir rüzgâr varsa ta bizim eski banka sokağına kadar dalga dalga gelir ve duyulurdu.
Sinemaya gitme imkânımız olmasa bile en azından sinema hoparlörlerinden gelen sesler bizi çok mutlu ederdi. Bu arada akşamları kapımızın önünde otururken sinemaya böyle ailece çoluk çocuk giderken onları görüpte imrenmemek mümkün müydü.
Sinemaya giderken özellikle bayanlar en güzel elbiselerini giyerler birazda süslenirler o ince topuklu ayakkabıları toprak ve tozlu yıllarda adeta yankı yapardı. Sinema eğlenceydi, keyifti. Sinemaya gitmek ve de ailece film seyretmek insanları ne kadar mutlu ederdi bunu anlatmak çok zor.. Hele ailece bir de locada oturmuş iseniz avucunuzda çereziniz locanın duvarına bıraktığınız gazoz şişesini alarak yudumlamak da ne büyük keyifti anlatılmaz.
Büyük usta Rejisör Ömer Lütfü Akad’ın ‘Hudutların Kanunu’ adlı filmini burada seyrettim ve hala gözümün önündedir. Yıldız Sineması Van’daki yazlık sinemaların içerisinde dikdörtgen bir sinema olması dolayısıyla en çok seyirci alan sinemaydı. Çok uzun süre sinema olarak hizmet vermemesine rağmen geçen kısa zaman zarfında çok güzel filmler oynatarak adından yıllar sonra da sitayişle bahsettirdi.
Rahmetli Bahri Koç ve o günlerde sinemada görev yapan herkesi rahmetle ve minnetle anıyorum ve yine yazımın başındaki gibi;
‘Nerde o eski sinema günleri’ diyerek yazımı noktalıyorum.