Bizden bir şey çıkmaz mı sizce?
Yani ne köy ne kasaba misali bir şey…
Biz bir türlü uluslararası arenada yerimizi alamıyoruz…
Bırakın uluslararası arenayı kendi ülkemizde bile yer edinemedik!...
Bazı ortamlarda bile kendimiz olamıyoruz…
Sizce nedir sebebi?
Yaşananlar ve tecrübi bilgi şunu gösteriyor ki kendimizi aşmalıyız…
Şimdi kendimizi nasıl aşalım diyeceksiniz…
Çok kolay..
Hafızamızı sıfırlayacağız, yeni oluşan dünyada yerimizi alacağız…
Ama başkalaşarak değil..
Yani onlara benzeyerek hiç değil…
Taklitçilik, şekilcilik yaparak asla olmaz….
Değerlerimizden, inançlarımızdan ödün vermeden tabii ki…
Değerli dostlar biz ne okursak okuyalım yerel düşünmekten kendimizi alamıyoruz..
Bir türlü uzaklaşamıyoruz yerellikten…
Tabi bu yerelci düşünmenin arka planı çok güçlü..
Doğup büyüdüğümüz topraklar…
Çevre, arkadaş ve dostlar.
Örf, gelenek, anane, kültür,
Genel manada doğuştan yaşananlara karşı oluşan zihniyetten kaynaklı bir mesele bu…
Bu oluşan zihniyet yanlış mı doğrumu sorgulamaksızın kayıtsız şartsız itaat etme duygusu..
Hayatımızın neredeyse her alanı böyle değil mi inançlarımız da dâhil…
Yani gerçeklerdense duygusallık ağır basıyor anlaşılan…
Tabii ki kalkınma yerelden olur ama nasıl?
Kendi dinamiklerinle ve kendi fikirlerinle…
Yerelden yönetim biçimi uygularsın sorunları yerinden takip ederek çözersin…
Böylece her gün gelişen ve değişen dünyada yerini almak için bilinçli olursun…
Bazen bakıyorum bizi yönetenler ve gelecek adına büyük hayalleri olanlar çok sığ düşünüyor…
Kafasında gelecekte bir yerlere gelmek olanlar dünyayı sadece kendi yaşadığı ilden, ilçeden, köyden ibaret biliyor..
Bazen konuşurken çıtayı çok yüksek tutuyor…
Devamında bakıyorsun uçurumdan düşer gibi alaşağı oluyor…
Ya bu konuşma böyle sonuçlanmamalıydı diyorsun ama ne çare kime anlatıyorsun..
Arkadaş yerelden kurtulamamış ki…
Evet, dostlar biz ne zaman tek tipçi düşüncelerden arınabilirsek…
Biz ne zaman özeleştiri yaparak kendimizi bulursak…
Ve yine kendimizi muhasebe ederek sıkça otokontrole tabi tutarsak..
Bizden başkaları da var dünyada bilen konuşan ayakları yere basan gibi düşünmeyi öğrenirsek..
Bizim bildiklerimizin dışında doğrularda var dersek, kendimizle çelişmez ileriye umutlu adımlarla ilerleriz..
Her şeye imkan ayıran ama bilgiye imkan ayırmayanlara da derim ki doğru bilgi doğru yaşantıyı da beraberinde getirir..
Doğru bildiğimiz yanlışlardan, yanlış bildiğimiz doğrulara gitmekten başka çaremiz olmadığını bilmeliyiz.
Yerelcilikten kurtulmaz isek hem kendimize hem kentimize zararlar verdiğimizi bilmeliyiz…
Bu nedenledir ki kapasitesiz insanların olur olmaz makamlara talip olmasının cezasını çekiyoruz..
İnsanlar da bakıyor ki çok önemli makamları önemsiz ve kapasitesiz insanlar meşgul etmiş,
Bu adam bu makama gelmişse ben bu ülkede her koltuğu doldururum diyor..
Yani gördükleri adamları gördükleri makamlarla bir türlü özdeşleştiremiyorlar..
Bu kişileri önemli yerlerde gören vatandaş da doğal olarak her makama ben de talibim diyor..
Kafamızı kuma gömerek, görmedim, duymadım, bilmedim, diyerek üç maymunları oynayanlar bu halkı dün yönetemedikleri için yarın da yönetemeyeceklerdir..
Orada göstermelik durarak makamları meşgul etmek hem kendinize hem yönettiğiniz halka hakaret olduğunu unutmayın.
Bazı siyasi grupların neredeyse çeteleşerek ve kendilerinden başkasına siyasette yaşam hakkı tanımayanlar bu ilin her yerine talip olarak yönetmek istemesinin acı faturasını ödüyor Van.
Bunu yapanlar ne acıdır ki liyakat gözetmeksizin her makama talip olma hırsı ile hareket etmeleridir.
O nedenle Van ilini sadece üç beş kişinin ihtirası bitirmiş.
Önce kendimiz, kendimiz, kendimiz, olmalıyız, sonra olması gereken yerde yerimizi almalıyız..