Eski takvimlere göre yıl kış ve yaz olarak ikiye ayrılıyormuş; 6 Mayıs'tan 8 Kasım'a kadar olan süre yaz mevsimi olarak Hızır Günleri adıyla tanımlanmış. Hızır sözcüğünün, telaffuz değişimi göstermiş olan Hıdır sözcüğünden geldiği belirtiliyor.
Hıdır ise Arapçada "yeşillenmek" anlamına geliyor. 5 Mayıs'ı 6 Mayıs'a bağlayan gece kutlanan Hıdırellez, ölümsüzlük suyu içtiğine, bastığı toprağa bereket ve bolluk getirdiğine inanılan iyi yürekli Hızır isimli gencin, İlyas Peygamber ile bir gül ağacı gölgesinde buluştuğu gece olarak kabul ediliyor.
Örneğin akşam vaktinden sonra evlenme çağına gelmiş genç kızlara bulaşık yıkattırılmazdı. Diğer bir örnek ise hiçbir yeşilliğe dokunulmaz ve dalından kopartılmazdı. Yine bir inanışa göre
Hıdrellez günü öncesinde evdeki kadınlar, kızlar, gelinler adeta bir bayram arifesi gibi heyecanlanırlardı. Nenelerimiz, annelerimiz geleneğe göre Hıdrellez akşamı bir miktar parayı keseye bırakarak gül dalına asarlardı. Ve bir yıl boyunca o kesedeki paraya dokunulmaz ve harcamayarak o paranın haneye bolluk bereket getireceğine inanılırdı.İnanışa göre Hıdrellez gecesi Hızır'ın geçtiği yerlere talih ve bereket getirecektir. Herkesin umudunu bağladığı bu gece için hazırlıklar çok önceden başlardı. Bayram hazırlıklarını andıran süreçte Hızır'ı karşılamak için evler temizlenir, kıyafetler özenle seçilir, yemekler hazırlanırdı..
Hıdrellez'e derdini anlatmak isteyenler bahçe duvarlarına dileklerini resmederdi., gül fidanlarının dibine bereket için bozuk para gömülürdü. Şimdiki Ak köprü mezarlığının hemen yanındaki yer
İlginçtir o zamanlar toprak evlerin damlarına genç kızlar ceviz veya fındık bırakır karga veya bir kuşun kapıp götürmesini beklerlerdi saatlerce.Karga cevizi kapıp ne tarafa yönelirse talibinin o mahalleden geleceğine inanırlardı. Yani karga cevizi kapıp tepebaşına doğru uçtuğu zaman oradan birisiyle evleneceğine inanırdı genç kızlar.
Hıdrellez günü ise daima su kenarında, yeşil, ağaçlık alanda yapılan mesire öğleden sonra aileden gelen erkeklerinde katılımı ve eğlenceli kutlamalarla bir arada geçirilirdi. Mesire yere yerinde semaverler kaynar gırtlamalar içilirken tatlı sohbetler koyulaşır, sesi güzel olanlar türküler söyler, erkek çocukları top oynar, birdirbir, uzun eşek gibi oyunları oynamaya koyulurlardı.Kız çocukları da ip atlar, beştaş, heştik oynar, yağ satarım bal satarım gibi çocuk oyunları oynanırdı. Kışı uğurlayanlar baharın tadını doya doya çıkarırlardı.
Bu arada anneler ve kızlar bilenler de bildikleri manileri söyleyerek adeta aşıklar gibi atışırlardı. Zaten çoğu insan çok mani bilirdi.
Bu arada evden getirilen Van pastaları yenir, bu arada olmazsa olmaz gavurga ve hedikte sofradan eksik olmazdı.
Büyüklü küçüklü birlikte eğlenilir ve akşam ezanı okunmadan değirmen başı terk edilir ve ta ki gelecek seneki hıdrelleze kadar değirmen başına veda edilirdi.