Her seçim öncesi ve aday belirleme sürecinde sorunlar yaşanır.
Haksızlık oldu, yanlışlar yapıldı, kesin bu listeyle kaybederiz gibi yaklaşımlar alır başını gider.
Eleştiren ve akıl veren çok olur böyle meselelerde. Ancak ortaya bir fikir ve proje koyan yok denecek kadar az olur.
Bazen amaç üzüm yemek değil, bağcıyı dövmeye kadar gider.
Ama gerçekte haksızlık ta edilir, görev taksimi ise liyakat ve ehliyete göre yapılmaz.
DAVA denir, geçiştirilir her şey.

 


    Yanlışlar, art niyetli atamalar ve kasıtlı yanlış işlere imza atılınca dava diye bir şey de hatırlanmaz ne hikmetse.
Sözde karar vericiler toplum tahliline önem vermez, itibar etmezler.
"-En iyisini, en doğrusunu ben bilirim" der, istişareler sonucu elde edilecek her türlü doğruya kulaklarını kasıtlı olarak kapatırlar.
Sorduklarında ise utanmadan;
"-Bunlar halkın kararlarıdır," der halkla alay edercesine bir tavır ortaya koyarlar
Ama emin olun yaşananlar hiçte iç açıcı değil. Tüm toplum katmanlarında içten içe "sessiz bir çığlık", "bir dip dalga" tehlikeli bir şekilde güç kazanmaya devam ediyor.
Ama nedense bu konuda tedbir alması gereken, dikkatli olması gerekenlerin hiçbir şeyi umursamıyor görünüyor. Sanki her şey güllük gülistanlık!

 


         Ciddiye alınır bir muhalefetin olmayışı da birçok şeyin netleşmesi ve gerekli tedbirlerin alınmasını engelliyor. Ve iktidarın farklı katmanlarında bir "güç zehirlenmesi" yaşanıyor.
Her gün halkın içindeyiz. Gündelik yaşamda insanların nelerden olumlu veya olumsuz etkilendiğini en sade ve açık bir şekilde gözlemleyebiliyoruz. Hakla iç içe yaşamaya devam ederken nabızlarını yoklamaya devam ediyorum.
İsmi açıklanan adaylarla ilgili seçmenlerin kanaatini takip etmeye, ayrıca yapılacak seçimlerde vatandaşın karar vermesini en çok neyin etkilendiğini, oyunu neye göre vereceğini, tercihlerini en çok etkileyecek nedenleri araştırmaya devam ediyorum.
Kamuoyunda adaylar hakkında kimi olumlu, kimi olumsuz tepkiler var. Bu normal küskünlük süresi vs. ama genel kanaat, tepkiler başka yönde ve başka konular üzerinde de yoğunlaşıyor.
AK Parti'ye gönül verenler kısa zaman önce AK parti kadrolarında yapılan büyük değişimin devam etmesini istiyor ve sorunlu isimlerin siyaset sahnesinin dışına atılmasını bekliyorlar.

 


          Yalnız seçmen yorumlarını takip ederken dikkatimi çeken farklı bir şey oldu.
Seçmen kitlesi, adayların iyi olup, olmamasından ziyade, AK Parti'nin Van İl Başkanının olumsuz tavırlarından ve Van vekillerinin icraatlarından yana dert yakınıyor.
Özellikle bir önceki dönem vekillerinin tabiki…
24 Haziran sonrası seçilen yeni dönem vekillerin değerlendirmesini bence hep birlikte bir yıl sonra yapabiliriz. Hem de çok net bir şekilde.
Şimdi ne yaptıklarını yâda yapamadıklarını anlamaya çalışıyoruz.
karne notlarında süreç itibariyle kırılmalar olsada
Pek çok seçmen;

 


       -"Şu sözü verip yerine getirmediğiniz için bu kez size oy yok" diyor.
Birçok yoksul, fakir insana iş sözü verilmiş, garip guraba yalan sözlerle oy deposu olarak kullanılmış ama sonuç tam bir hayal kırıklığı ve fiyasko! Hiç biri işe alınmamış, sorunu gerçek anlamda çözüme kavuşmamış.
Sonuç İl Başkanının veya milletvekillerinin kendi yakınları işe alınmış!
Van halkına yıllardır stat sözü verilmiş gençlerin duygularıyla oynanmış, sekiz yıldır yine de stat yapılmamış.
Çevreye yoluyla ilgili konuşurken ağızlarında Kafdağı yerleşmemiş. Birçok ağızdan söz çıkmış ama o söz verenler kalıbının yâda o makamların adamı olamamış.

 


           O köy görünümündeki "otogarla" ilgili birçok laf edilmiş ama o otogar hala yerinde saymaya devam etmiş.
Van'a ikinci üniversite yapılacaktı sözü yine yıllardır konuşuluyor ama nedense olmuyor.
Bir tramvay efsanesi üretildi ama sadece resimlerde var. Ve Vanlılar sanki tramvayı filimler de görecek.
Yalanda otomatiğe bağlamış o en eski vekilin "Van Harikalar Diyarı" yalanı bütün yalanları ile birlikte Van gölüne batmış. Bu yalanları çıkaracak uzman bulunamıyor.
Verilip de yerine getirilmeyen sözleri, daha doğrusu seçmenin oy vermemek için gerekçe gösterdiği şeyleri alt alta sıralayınca ortaya şöyle bir tablo çıkıyor; gerçeklerle bir türlü yüzleşmek istemeyen siyaset aktörleri.
Yâda halkta karşılığı olmayan aldatıcıların siyaset kurumundan elini çekmesi gerekiyor.
Tüm bunlarla beraber vatandaşın en önemli derdi aslında son zamlar oldu.

 


          Ekonomik savaşın verildiği dönemde, bir tarafta fırsatçılar türedi. Ancak bu durum dar gelirli vatandaşın derdini dinleyen, yaşadığı ekonomik zorlukların nasıl giderileceğine dair karşısında bir muhatap bulamayan kesimlerde ciddi kırgınlıklara ve kızgınlığa neden olmuş gibi görünüyor.
-Ekonomik sorunların vatandaşa yansımaması için ne gerekiyorsa yapacağız, diyen liderlere rağmen vatandaş yaşadıkları ve gördükleri karşısında umutsuzluk yaşıyor.
Yani verilen sözün yerine getirilmesini isteyen milletin, doların yükselişini fırsat bilenlerle bir kefeye konması inanılmaz bir kopuşa neden olmuş gibi görünüyor.
Bu tahribatların vakit kaybedilmeden yeni açıklamalar ile tamir edilmesi ve gönüllerin alınması gerekiyor.
Doların yükseldiği dönemde temel gıda maddelerine ve gündelik ihtiyaç malzemelerine getirilen zamların, dolar düştükten sonra da aynı fiyatta sabit kalması seçmeni canından bezdirmiş durumda.

 


         AK Parti hükûmetinin fahiş fiyat artışlarından sonra indirime gitmemekte direnen firmaları ciddiyetle takip etmesi ve vatandaşı âdeta soyan bu fırsatçılara göz açtırmaması gerekiyor.
Bir aralar sürekli dile getirdiğim KHK ile FETÖ ve KCK mağduriyeti yaşayanların isyanı artık çığlığa dönmüş durumda. Haklarında hiçbir belge ve delil olmamasına rağmen başlarındaki amirlerin ya da çevredeki birilerinin ihbarı ile haksızlığa uğrayanlar, alınlarına çalınan bu kara lekenin temizlenmesini istiyor.  
Ayrıca yargı huzurunda beraat etmesine, OHAL İşlemleri Komisyonu'nda aklanmasına rağmen hâlâ görevlerine dönemeyenler de isyan eden diğer kesimi oluşturuyor.
AK Parti hükûmetinin bu işi sürüncemede bırakmadan bir an önce ele alması ve bu mağduriyeti gidermesi gerekiyor.
Yaktığı elektrik borcu kadar, kayıp kaçak bedeli, doğal gaz ödeyen abonelerin isyanı ailelerin gelen bütün faturalarının yükselmesi, artık sosyal medyada herkesin dilinde.
Firmaların kayıp kaçak bedelini, kaçak kullananlar yerine kullanmayanlara ödettirmesi düpedüz bir soygun! Bu soyguna devlet artık bir DUR demeli!
Bu telefon operatörlerinin vatandaşı perişan etmesi, telefon faturalarındaki keyfi uygulamalarına bir denetim getirilememesi ve sorunların bir türlü çözülememesi de farklı bir dert.
AK Parti'nin bir an önce bu soygunların önüne geçmesi gerekiyor.
İşte bu yazdığım sorunlar çözülmemesi halinde bu seçimlerde çok baş ağrıtacağa benziyor.
Bu saydıklarımı sakın ha yabana atmayın!

 


        Ciddi bir girişim olmazsa sorunları çözülemeyen halk 31 Mart seçimlerinde AK Parti'ye tahminlerin ötesinde bir sıkıntı yaşatabilir.
Unutulmamalı ki bu millet, ülkenin sıkıntılı zamanlarında üzerine düşenden çok fazla yükü omuzladı. Erdoğan,
-"İdare edin" dediğinde de idare etmeyi her zaman bildi, üzerine düşen her türlü fedakârlığı gözünü kırpmadan yaptı.
Ülke böylesine zor zamanlardan geçerken dün fedakârlık yapan bu aziz milletin evlatlarının her biri yine hiçbir kişisel ikbal tasasına düşmeden üzerine ne düşüyorsa yapmaya hazırdır. Bundan da adım gibi eminim.
Yeter ki AK Parti bu konuda halka ikna edici, gerçekçi sıcak ve samimi bir dil kullanılsın. Yapılmayacak sözler verilmesin, verilen sözler yerine getirilsin.
Artık yeter, yeter, yeter.
Halkın beklentileri karşılanır, yapılması gerekenler gecikmeden yapılırsa işte o zaman YETER SÖZ MİLLETİN OLACAKTIR.