Gerçekten başka ülkelerde yılda bir iki kez rastlanabilinecek acı hadiseler bizde
üst üste gelmeye devam ediyor.
Suriye…
Elazığ…
Van…
Sabiha Gökçen….
Acı çekiyoruz, nefesimizi yarım alıyoruz, uyuyamıyoruz ve rahat edemiyoruz.
Ülkemizin ve insanımızın derdiyle dertleniyoruz….
Allah devamından ve beterinden korusun.
Allah’tan ölenlerin acılı ailelerine baş sağlığı diliyoruz. Milletçe başımız sağ
olsun.
Şu an herkes bu acı hadiseler üzerine yoğunlaştığı gibi biz basın mensupları da
doğal olarak olayın ayrıntıları üzerinde yoğunlaşıyoruz. Sanırım kim ne derse
desin ortada inkâr edilemeyecek bir ihmal durumu söz konusu….
Bahçesaray’da çığ hâdisesi bu bölgeyi bilenler bilir bize pek de yabancı bir
durum değil. Bugüne kadar çok büyük faciaların yaşanmaması burada her yıl
yaşanan çığ hadisesini ortadan kaldırmıyor. Hatta bunun için uzman olmaya da
gerek yok! Sadece civar köylerden bir iki köylüyle konuşmanız dahi meseleyi
tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor.
Mevcut gerçek: karın çok yağdığı zamanlarda burada mutlaka bir çığ
tehlikesinin olabileceği yönünde. Bunu bilmek için bilim insanı veya kâhin
olmaya gerek yok! Ancak herkes şu ayrıntıyı es geçiyor kanımca…. O da Van’da
çok kapsamlı donanıma sahip olan Meteoroloji Bölge Müdürlüğü… Bölgeye
hitap eden ve son zamanlarda on gün sonrasının bile hava tahminini yapan
meteoroloji,  
Türkiye’de çok başarılı işlere imza atan bu kurum, on günlük hava tahmini
yanında kar, yağmur, çamur, sel uyarısı yapıyor da çığ tehlikesini haber veremez
miydi? Veya haber verdi de kaza bölgesine intikal eden kalabalık heyet,
kurtarma ekipleri böyle bir tehlikeden haberdar olmadılar mı? Mesela

Giresun’da heyelan tehlikesinden dolayı evler boşaltıldı ve heyelan olduğunda
kimsenin burnu kanamadı. Bizim ekip ilgili birimlerden herhangi bir bilgi aldı
mı?
Kulağımıza gelen bilgiler, herkesin ikinci çığ tehlikesinden haberdar olduğu
yönünde! Hatta Van basını ikinci çığ faciası olabilir tedbirleri alınıyor uyarıları
üzerine haberler yaptı.
Durum böyle iken ortada bir ihmalden söz edilemez mi? Bunu dile getirenlere
niçin hemen öfkeleniyoruz? Evet, şu an Van’daki hastaneleri gezdiğiniz zaman
hanca hınç bir ziyaretçi akışının olduğunu görürsünüz. Bunu hastane etrafında
kümelenen ve büyük bir yığın teşkil eden araçlardan da bunu anlamak
mümkün. Bu şunu gösteriyor. Vefat eden ve yaralıların yakınları Van olunca kat
be kat artıyor. Çünkü bu memlekette akrabalık bağları hem geniş hem de hâlâ
diri. O nedenle ziyaretçilerin de çok olması doğal. Buradan hareket edersek
çığda karın altında kalan kişileri kurtarmak veya incelemede bulunmak için
giden heyet de doğal olarak kalabalık olmalı. Ve bu yakınların herhangi bir
tedbir almaları beklenemez. Hatta içlerinde resmî görevliler olduğu için buna
gerek de yok! Çünkü Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Van Âfat İl Müdürü de
aralarında. Herhalde onlara bu anlamda bilgiler gelmiştir. Bir tehlike yoktur ki
yola çıkmakta herhangi bir beis görmediler…
İnşaallah öyledir. Ancak ilk vefat edenler arasında jandarma ve korucu
mensuplarının daha çok bulunması burada kurtarma ekipleriyle birlikte koruma
ekiplerinin de varlığına işaret ediyor. Facianın yaşandığı andan beri internette
yayılan dedikodular da genellikle bu husus üzerinde odaklanıyor. Bu kadar
koruma ve ağır araçların tehlike bölgesinde işleri ne? Ağır araçların çıkardığı
yüksek debili sesler acaba felakete davetiye çıkarmadı mı?
Tamam, biliyoruz yakını çığ altında kalan birçok akraba gitti olay yerine.
Uzmanlar çığın altında kalan bir insanın 15 dakikadan fazla yaşayamayacağını
belirtiyor.
Hal böyleyken saatler önce çığ altında kalan ve yaşamını yitiren iki insanımızı
çığın altından çıkarmak için 300 kişinin üzerinde insanımız olay yerine gitmesine
kim neden izin verdi. Olaydan yaralı olarak kurtulan AFAD İl Müdürü, Osman
Uçar faciadan kaç dakika önce 200 kişiyi olay yerinden uzaklaştırdıklarını
belirtiyor.
Yani iki kişiyi kurtarmaya giden kahraman yürekli insanlarımız kendi canından
oldu. Her türlü riski, ölümü göze alan fedakâr yiğitlerimizi tarih altın harflerle
yazacak.

Doğayla inadına savaşan, ısrarla o yolu açık tutmaya çalışan ve yılların
mühendislerinin bu yolun ekonomik olarak çok masraflara yol açtığı için bu yolu
kullanmak hem doğru değil, hem de risk taşır demesine rağmen, kapalı
tutulmayan Bahçesaray yolu sorumsuzluğumuzdan dolayı bizlere bu faciayı
yaşattı…
Çığ bölgesinde olmaması gereken insanlar orada kurtarma ekibi olarak çalışma
yapıyor.
Ortada kötü niyet yok ama çok büyük bilinçsizlik, acemilik ve yanlış
yönlendirmelerle ihmalkârlık var.
Her yıl bu yolda kaç kez çığın düştüğü bilindiği halde neden ısrarla açılması
istenir buda ayrı bir muamma…
Artık yıllardır Van ve özelde Bahçesaray insanına çok acılar yaşatan karabet
geçidini kış boyu kullanıma yasaklamak gerek. Bir saat geç de olsa hizan yolunu
kullanmak doğru olacaktır.
Ayrıca bu tür acı olaylarda kimse kimseye iftira atarak insanların acılarından,
ölümlerden kişisel ve siyasi rant elde etmeye çalışanları da dürüst ve namuslu
olmaya davet ediyorum.
İhmalleri düzeltmek, tekrar etmemek için ders çıkarmak lazım birilerini yıkmak
yok etmek için değil. Suçlu varsa cezasını biz değil yargı versin.
Halkımızın acı çekmesinden mutlu olanlar var.
FETÖ'cü ve PKK’lı teröristler Türkiye'nin başına bir bela bir musibet gelmesi için
dua ediyorlar. Özellikle dindar olduklarını iddia eden FETÖ mensupları ettikleri
beddualar sonrasında deprem, çığ faciası ve uçak kazasının gerçekleştiğine
inanıyorlar. Bundan kendilerine pay çıkarmak ne kadar acıdır.
Bakınız ülkemizin ve insanımızın kötü günler geçirmesi için fırsat kollayan
insanlıktan nasibini almamışlara karşı her alanda bir olmalıyız. Unutmayalım
ülkemizde yaşanan her türlü olumsuzluk hepimizi aynı derecede etkiliyor.
Herkesten rica ediyorum herkes bildiği işi yapsın duygusallıkla bir yere
varamıyoruz.
Artık gerçeklere gözümüzü açalım her şeyi bilmediğimizi işin eğitimini alanlara
bırakalım. Yakınlarımızı kurtaralım derken bilmediğimiz işe burnumuzu sokunca,
görüyorsunuz ne acılar çektik. Son alınan önlemleri ilk baştan almış olsaydık
başımıza bunlar gelir miydi?

Hep kader!
Aklı işletmemek kader;
İşi ehline vermemek kader;
Bilime kulak vermemek kader;
Deprem tedbirleri almamak kader;
Tehlikeye rağmen çığa gitmek kader;
Artık yeter!....
Bence kederimiz kaderimiz olmamalı…!!!