SONRASI MI? BİR ANNENİN FERYADI!

Nasıl bir illet nasıl da acımasız bir hastalık kovit 19-

Kim ne anlatırsa anlatsın insan bir şeyi yaşamadıkça empati kuramaz, kurdum dese de ders alamaz.

Bu hastalığa yakalanmayanlar,  bütün uyarı ve telkinlere kulak tıkar.

Hep kendimize uzak gördüğümüz ama yaşamımız boyunca mutlaka karşılaşacağımız gerçekler vardır.

Örneğin ölüm, hastalık gibi acılar.

Her ne kadar bilinç altımızda hep dursa da bunları hep başkasında görecek kendimizde hayal bile etmediğimiz durumlar olarak yaşarız.

Herkesi endişelendiren ama tedbirsizlikte sınır tanımayan süreçler yaşanıyor.

Dostlar, büyüklerim, akranlarım, kardeşlerim kendinize dikkat edin, koruyun ve tedbirli olun lütfen! Çünkü bu lanet hastalık hiç kimseye acımıyor ve merhamet etmiyor.

Daha önceleri de kovit salgınıyla ilgili birkaç önemli içeriği olan yazılar yazdım.

Ama en son kendim yakalandım bu hastalığa aile fertleri ile birlikte.

Belki görünürde ve bilinir de kötü gibi görünse de bu hastalığın hayattan bir çok ders çıkarmak için önemli bir sınav olduğunu hatırlatmak isterim.

Kovit 19 bir günde insana dört mevsimi birden yaşatıyor.

Aşırı üşüme ve titremeyle başlıyor salgın eklem ağrıları göğüs ve baş ağrısı ile tavan yapıyor ve devam ediyor…

Öyle an oluyor ki ölümle burun buruna geliyorsunuz, öyle an geliyor ki sizi olduğunuz yerde süründürüyor, az sonra sizi hiçbir şey yaşamamış gibi bir an bekliyor ve sapasağlam bir duruma geliyorsunuz.

Öyle ilginç bir hastalık ki herkeste kendisini farklı şiddette gösteriyor…

Çok ilginçtir hemen ardından aşırı yorgunluk bitkinlik, halsizlik bütün bedeninizi kuşatıyor.

Bana ne oluyor Allah’ım diye insan olmanın acizliğini yaşıyorsun…

Sizi en çok da üzen hastalıktan çok yaşananlar oluyor.

Evinizde hapis yaşıyorsunuz ve çocuklarınız başka siz başka odalardasınız.

Başkasına zarar veririm korkusu var.

Hanım, Allah hayır versin hem hasta hem de evin bütün iş ve duygusal yükü omuzlarında.

O da çocuklara sarılamamanın acısını yaşıyor.

En sevdiğiniz aile bireyleriniz size ulaşamıyor dokunamıyor sadece telefondan durumunuzu sorabiliyor.

Korona deyince dostlar endişeleniyor.

Yakınlarımızı kaybedeceğimizin bir korkusu daha sarıyor çevreyi.

Demem odur ki dostlar sevgisi karşılıksız olan bir annenin evladına hiçbir fayda sağlayamadığı bir salgın sürecini yaşıyoruz…

Bu durumu en güzel ifade eden ise Annemin telefonda bana söyledikleridir.

Yaşlı bir annem var sağlık tedavisi görüyor yanımızda olmamanın verdiği üzüntüyü Azeri şivesiyle şu dizelerle bana sesleniyor:

Gelenmirem gidenmirem 

Ğal ğatrını soranmırem

Dal butağda narım kalıp

Elim yetip  goparanmirem

İşte size Anadolu irfanı…

İşte size Anadolu yüreğinin kutsiyeti..

İşte Cennet’in ayakları altına yakıştığı anneler…

İşte kadınlığın hassas büyüklüğü…

İşte size ayakları öpülecek bir ana…

Evet, dostlar bu hastalık yasakları ile birlikte aşırı duygusallığı da beraberinde getiriyor.

Hasta olandan çok hasta yakınları, dostlar hasta olana ulaşamamanın bir şey yapamamanın acısını ve üzüntüsünü yaşıyor.

Çok dramatik bir durum.

Aile içindeki bireylerle fazla göz göze gelmek istemiyorsunuz. Her biri evin bir yerinde uzanmış hastalığının derdinde. Biz bu hastalıktan daha güçlü çıkacağız Allah’ın izniyle diyorsunuz. Bu söz etkisini ağrılar kendisini gösterdiğinde kaybediyor.

Beni en çok duygulandıran ve etkileyen; ihtiyacınızın ne olduğunu bilmeden sessiz sedasız kapıya vurarak; yeme içme vs ihtiyaçlarınızı getirdim evde hastasınız yapamazsınız diyen dostların var oluşu. Bir kelam da olsa haberi olanların sabır dilemeleri. Size kol kanat germeleri…

Dostluklarını ve insanî değerlerini yitirmeyenlere selam olsun.

Samimi dostluklar hiç bitmesin… Herkese ilgi alakası için teşekkür eder saygılarımı sunarım.

Bir de sizi arayanların ekseri çoğunluğu sevgiden olacak ki bitki ilaçlarından size şunu yiyin şunu için diye türlü türlü önerilerde bulunanlar da çok çok fazla…

Anlaşılan deneme yanılma yöntemiyle ne kadarda yiyecekler içecekler aşırmışız bee….

Ve en önemlisi ve dikkat edilmesi gereken diğer bir konu ise, hastalığı ticari fırsata çevirenlerin uydurduğu kürlerle bu toplumu nasıl da inandırdıklarını anlıyorsunuz..

Her şeye rağmen bir hastalığın daha sonuna geldik.

Bizlere acıyı tatlıyı, hastalığı tatmayı nasip eden rabbimize verdiği her şeyden dolayı şükürler olsun.

İnadına insanlık iyilik için mücadeleye devam.

Size kötülük edenlere siz iyilik edin, göreceksiniz onlar da düzelecek felsefesini yaşamaya ve yaşatmaya devam edeceğiz.

Yaşasın insanlık sloganından insanlık için yaşamaya devam edeceğiz.

Bunun için her an herkese saygı göstermek tedbirlere uymakla orantılıdır.

Unutmayalım tedbirlere uymak önce kendimize saygı duyduğumuz anlamına gelir…

Hafife alınacak gibi değil bu salgın…

Yaşlılarımızı, kronik hastaları düşünmek en büyük görevimiz olmalıdır.

Psikolojik dirençle ayakta durmalıyız…

Van bölge hastanesinin bütün idareci ve pandemi ekiplerine teşekkür ediyorum..

Gece gündüz insan ayırt etmeden salgınla mücadele edenleri tekrar kutluyorum..

Salgından beri 5. Kez salgına yakalanan hemşirelerin olduğunu duydum.

Onlar bizler için çabalarken bizler de doktorları ve tüm sağlık çalışanlarını onları alkışlamaktan geri kalmayacağız.

Ve unutmayanız ki tarih sizleri unutmayacak

Ve en önemlisi sağlık alanına yatırım yapanları sağlıkta çığır açanları hiç unutmayacağız, hayırla yâd edeceğiz.

Şimdi kan verme zamanı!