Doğu Anadolu'nun orta kesiminde, bir vadide kurulu, 17 haneden oluşan şirin bir köy.
         İlkbaharda karların erimesiyle beraber köyün ortasından akan ırmak coşmaya başlar.  Bahar boyunca taşlara çarpıp adeta ruhları tedavi eden nağmeler çıkararak üç kilometre kadar akıp Murat nehrine karışır.
         Irmağın coşkun olduğu zamanlarda üzerinden atlamak mümkün değildir.
Köprülerden geçmek gerekir. Köyün yukarısında ağaçtan, aşağısında ise betondan yapılmış iki ince köprü yaya ulaşımını sağlamaktadır.
Baharda cennet gibi olan köy, yazın şekil değiştirip adeta kurumakta, derede dahi çok az su kalmaktadır.
         Eskiden kalabalık olan köy batıya çok göç vermiş, gidenlerin önemli bir kısmı kendi sektörlerinde başarılı bir konuma gelmişlerdir.
Maddi açıdan refaha ulaşmışlar ancak, içlerinde sılaya dair bir hasret vardır. Özellikle bayramlarda bu hasreti dindirmek için köye gelenlerle birlikte nüfus artmaktadır.
         Bayram telaşı birkaç gün önceden başlar. 19 kilometre uzaklıkta olan kasabaya gidilerek alış veriş yapılarak hazırlıklar tamamlanır.  
         Bayramdan bir gün önce HALİSE denen yemeğin hazırlığına başlanır: Kazanlara den ve yeterince et konarak kaynatılır. Akşamüzeri büyükçe bir küpün etrafı çamurla sıvanır ve içinde çokça ateş olan tandıra konur. Kazanlardaki karışım küpe boşaltılır. Küpün etrafı ile tandır arasındaki boşluk hava almayacak şekilde kapatılır.  Helise kaynamaya başlar, arada bir uzun bir sopa ile karıştırmak gerekir. Yemek sabaha kadar kaynamaya devam eder. Et ve den adeta eriyerek dağılır. Çok nefis bir yemek ortaya çıkar.
         Bayram sabahı önce sığırlar nahıra salınır. Bayramlık elbiseler giyilerek camiye bayram namazı kılmaya gidilir.
Namazdan sonra cami içinde bayramlaşma faslına geçilir ki, görmeye değer bir olaydır:
Evvela köyün en yaşlısı imamla bayramlaşır ve hemen yanındaki yerini alır. Sonra ondan küçük olan imamla ve onun yanında yer almış olan yaşlı ile bayramlaşır ve üçüncü sıradaki yerini alır.
Böylece yaş sırasına göre devem ederek en küçüğün bayramlaşmasıyla bitmiş olur.
         Camiden çıkanlar topluca mezarlık ziyaretine giderler. Mezarlık köye hâkim bir tepede kurulmuş olup manevi bir havası vardır.
Ziyaretten sonra kalabalık uzun otların arasından geçip söğüt ağaçlarının bulunduğu bahçeye ulaşır. Ağaçların serinliği hissedilerek yer yer yıkılmış taş duvarlara ulaşılır.
Engebeli patikalar geçilerek ağaç köprüye gelinir. Köprü tek sıra halinde geçilerek Helise'nin yeneceği haneye gelinir.
Helise küpten tabaklara konarak yer sofrasında, yağ ve tuz ile servis edilir.
         Sıra evleri dolaşmaya gelmiştir. Köyün bütün erkekleri, gençleri ve kendisini genç hisseden çocukları hep birlikte bütün evlere uğrarlar.
Evlerde hane halkının keyfi hali sorulur, bayramları tebrik edilir ve ikramları alınır. Son eve gelindiğinde; orada çay molası verilir. Çaylar içilip sohbetler edildikten sonra bayram bitmiştir.
Normal hayat devam eder.