Hayata, olaylara "şaşı bakmak" bu olsa gerek. 31 Mart seçimleri sonrası Van özelinde büyükşehir başta olmak üzere bazı ilçe belediyelerini de kazanan HDP, 2009 yılında olduğu gibi yerel seçimi kazandığı an alelacele belediyenin borcuyla ilgili açıklamalar yapmaya, iddia ettikleri borç tutarlarını boy boy afişlerle binalara asmaya başladı.
2009 yılı yerel seçimleri sonrasında nasıl o güne kadar Van özelinde yapılamamış onca önemli ve kronik problemlerin etkin çözümüne yönelik hizmetleri hayata geçiren Ak Parti belediyesini zan altında bırakıp toplumsal algıyı yönettilerse bugünde aynı taktik, aynı şark kurnazlığı ve şaşı bakışla bir yaygara koparmaya çalışıyor. Hem de bunu eş genel başkanlarının da katıldığı bir basın açıklamasıyla bağıra bağıra yapıyorlar.

 


         Ama yine unutuyorlar;
-"Sesin yüksek çıkması, suçluluk psikolojisinin bir sonucu."
Tabi tüm bunlar olurken dikkatlerden kaçmayan bir işgüzarlık da ortaya çıkmış oldu. Büyükşehir Belediyesi eş başkanlarından Bedia Özgökçe Ertan ilk olarak devraldıkları büyük şehrin toplam borcunun 1.5 Milyar TL den fazla olduğunu açıklamıştı. Ama sonrasında HDP Eş Genel Başkanları Sezai Temelli ve Pervin Buldan ise yaptıkları basın açıklamasında Van Büyükşehir Belediyesinin toplam borcunun 1 Milyar 108 Milyon civarında olduğunu açıkladı.
Aradan bir hafta geçmeden yapılan bu iki farklı açıklama sonrası Bedia Özgökçe Ertan'ın daha işin başında doğruları değil yanlışları, hakikati değil iftirayı, hizmeti değil dedikoduyu tercih ettiğini ortaya koymuş oldu. Ama yazık oldu!
Ve devamında da HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli'nin Van Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Bedia Özgökçe Ertan'ı yalanlayan borç rakamları açıklayıp son meclis grup toplantısında da kayyumların hizmetlerini yok sayıp, çeşitli suçlamalarda bulunmasını anlamak mümkün değil.

 


        Neymiş efendim;
-Belediye borç batağındaymış. Kayyumlar ellerindeki kamu imkân ve güçlerini halka hizmet için kullanmamış. Bir halı kaybolmuş. Mış, mış, mış.
Sadece hikâye okuyorlar ve birilerini kandırmaya çalışıyorlar.
Bir taraftan Ermeni soykırımı konusunda temsil ettiği Kürtleri değil de Ermenilerin yalanlarını savunan ve 1915 olayları için "Büyük Felaket" açıklaması yapan Temelli, diğer taraftan yine çok yakın zamanda Anadolu topraklarını Büyük İsrail Devleti için "Vadedilmiş Topraklar" olarak gören bir zihniyetin sözcüsü olmayı da ihmal etmiyor.
Yine halkın aklıyla yine dalga geçiyorlar. Kendilerine güvenenlere ihanet ediyorlar. Kendi hatalarını, günahlarını başkasının üzerine atarak temizlenmeye çalışıyorlar.
Ama artık öyle yüksek sesle konuşarak, sağa sola sataşarak kendilerini asla temize çıkaramayacaklar. Hakikatler gün gibi ortada. Hiçbir şeyin üstünü örterek kendilerince anlamlar yükleyerek halkın arasında özgüvenle, ak kaşık misali gezemeyecekler.

 


    Şimdi HDP yöneticilerine ve devamında 2009 sonrası Van'da Büyükşehir başta olmak üzere ilçelerde belediyeleri kazanan belediye başkanlarına sormazlar mı?
2009 dan iki yıl öncesine kadar siz haklarını savunduğunuz Kürt kardeşlerimiz için acaba hangi hizmetleri geliştirdiniz?
Size bu halka hizmet etmek için emanet edilen milyarlarca lirayı nereye, kime harcadınız?
Sizin yönettiğiniz belediyeleri bu millete hizmet için kayyumlar devraldığında hiç hizmet üretmediğiniz, bu şehrin yolunu, parkını, altyapı ve üstyapısını imar değil, imha ettikten sonra kayyumlara neden 1 MİLYAR 12.5 MİLYON TL ile borç bıraktınız?
Yine sizin yönettiğiniz belediyelerde, size güvenip oy veren Kürt kardeşlerimizi toza, toprağa, çamura, yoksulluğa, niye mahkûm ettiniz?

 


      Bugün devraldığınızı iddia ettiğiniz borç tutarı aslında sizin yaklaşık 2 yıl önce kayyumlara bıraktığınız borç değil mi?
Şimdi kalkmış neyin hesabını yapıyor, kimi suçluyor, kime iftira atıyorsunuz diye sormazlar mı?
Gerçi Valilik ilgili borç iddialarını cevaplamak ve halkı en şeffaf şekilde bu konuda aydınlatmak için resmi hesaplarından gerekli açıklamayı yaptı ve kalem kalem kayyum dönemi hizmetlerini, ne kadar borç devraldıklarını, hangi hizmetleri hayata geçirdiklerini ve bütçenin son durumunu rakamlarla paylaşmış oldu. Ve zihinlerde ekilmek istenen şüphe ve iftira tohumlarını yok etmiş oldu.

 


       Zaten vicdan sahibi herkes kayyumlarla beraber bölgede, ilimizde ve ilçelerimizdeki devasa hizmetleri, her kesimden insanın takdirini toplayan projelerin hakkını vermek zorunda diye düşünüyorum. Kayyumlarla beraber HDP'li belediye başkanlarının asla kendilerine dert edinmedikleri konular konuşulmaya, sorunlara kalıcı çözümler üretilmeye ve halkın emanet ettiği paralar yine bu halka park, yeşil alan, ışıl ışıl caddeler, sahil yolları, piknik ve mesire alanları, butik sokaklar, prestij caddeler ve daha burada paylaşamayacağımız yüzlerce hizmet olarak geri döndü.
Ve tüm bu hizmetleri hiçbir ayrım gözetmeden bu şehrin tüm farklılıklarıyla zenginliğini oluşturan Van'lılar hep beraber kazanmış oldu. Bu hizmetler devamında huzur, barış, refah ve umutla bakılan yarınların da habercisi oldu.
Tüm bunlar ortadayken şimdi Bedia Özgökçe Ertan ve devamında Sezai Temelli ve HDP'lilerin iddialarını kim ciddiye alır?
Artık eskiyen ve toplumda karşılığı olmayan bir siyasi dil ve stratejiyle toplumun karşısına çıkmayı bir tarafa bırakın derim.
Hakikatin üstüne yalan yorganıyla örtmeyin derim.

 


   Atalarımızın dediği gibi "yiğidi öldürseniz bile hakkını verin" derim.
İşin ilginç tarafı nedense gerçek dışı ve toplumu yanlış yönlendirmeye ayarlı açıklamalara AK PARTİ cephesinden ne milletvekili, ne il başkanı, ne ilçe başkanları ve nede Ak Partiyi temsil etmesi için seçilen belediye meclis üyelerinden yüksek sesli, cesur hiçbir eleştiri ve yalanlamanın gelmemesi oldu.
Hâl böyle olunca Ak Partili milletvekili ve teşkilatlarına sormazlar mı?
-Siz temsil ettiğiniz, gücünden her şekilde istifade ettiğiniz davanızı, partinizi ve en önemlisi de size güvenen bu milletin hakkını nasıl ve ne zaman ödeyeceksiniz?

 


       Sizler kayyumlar göreve geldiğinde sizinle paylaştıkları HDP'li belediyelerin borçlarını zamanında belgelerle bu halkla paylaşmış olsaydınız, görevinizi hakkıyla yapmış olsaydınız bugün hiç kimse bu kadar cesur, pervasız, özgüvenli bir şekilde sağda solda yalana, iftiraya dayanan bu açıklamaları yapamayacaktı.
Yine siz yalan ve iftira olduğunu bildikleri halde düşüncelerini, iddialarını savununlar kadar cesur ve kararlı olsaydınız 31 Mart'ta bu şehirde seçim sonuçları milletin lehine çok farklı olacaktı.
Konuşacak çok şey var elbet. Ama şunu hatırlatmadan edemeyeceğim.

 


   Belediye başkanı demek, o şehrin en güvenilir, emin insanı anlamına gelir. Şehri-emin olmak anlamına gelir. İşte tamda bu nedenle doğrudan, hakikatten, gerçekten ödün vermeden şehre, millete hizmet etmek gerekir.
Evet, işte anlatmak istediğimde tamda bu, kendi talan ettiklerinizi başkasına iftira atarak yöneticilik olmaz vede sadece bu yöntemle ilinizi değil kendi kendinizi yönetirsiniz ki bu bir toplumu yönetmek değil.
Siz öyle bir emin, güvenilir dürüst olacaksınız ki sizden olmayanlar bile sizin gibi düşünmeyenler bile bu bizim gerçek anlamda şehri- eminimizdir demeli diyebilmelidir…!