Bu yazı biraz farklı ötekilerden.
Bardağımın hüzünlü yarısı gibi adeta.
Konuşulmamış, söylenmemişlerle dolu.
Bu yazı vicdanımdan, güzel şehrimin vicdanını temsil ettiğine inandığım siyasilere (özellikle de Ak Partiyi yerel de temsil edenlere) açık mektup niteliğindedir.
31 Mart günü hızla yaklaşırken duyduğum kaygı ve endişeyi mutlaka yazıya dökmeli ve suskun kitleler için bir nebzede olsa tercüman olmalıyım diye düşündüm. Tabi bunu sadece sorumluluk bilincimin bir gereği olarak yerine getirdiğimi de sözün başında ifade edeyim.
Dava diye insanların önüne bıraktığınız şey yıllar sonra içi boşaltılmış büyük ve boş bir ağaç misali şimdi. Adı var ama nedense kendisi yok. Ceset var ama ruhu yok. Söylenenler nedense daha ağzınızdan çıkmadan etkisini yitirir oldu. Artık kitleler sizden ve sözlerinizden etkilenmez oldu.
Sebebi nedir diye soranınız var mı acaba?
Yoksa sırtınızı dayadığınız liderinizin gölgesinde yaşamanın size verdiği güven duygusu üstü örtük kibrin özgüvene dönüşmesine mi neden oluyor?
Davaya hizmeti dolayısıyla siyaseti millete hizmetin en önemli aracı olarak kabul eden nice dava erleri nedense artık yanınızda değil. Aklıma bu davaya hizmet için dik duran, sizlere doğruyu söyleyen, hakikati bedeli ne olursa olsun namusu gibi koruyanlar geliyor. Ama bu önemli süreçte nedense onlar yerine dün size ve davanıza hakaret edenler, alay edenler var, her türlü fitneye çanak tutanlar hemen yanı başlarınızda. Davaya hizmet edenler sessiz sedasız kendi dünyalarına çekilirken neden;
-Dava arkadaşlarımız nerede? diye sormazsınız diye ben size soruyorum.
Bu suskunluğunuz neden?
Yoksa size sunulan nimetlerin azalmasından yâda elinizden alınmasına mı korkuyorsunuz?
Halka hizmet iddiasıyla çıktığınız yolda 24 Haziran sonrası sizden büyük beklentisi olan halk hayal kırıklıkları yaşıyor.
Şehrin sorunları kalıcı çözümler beklerken adeta yerinde sayıyor.
Birlikten kuvvet doğar anlayışı sanki bize ait değilmiş gibi herkes kendi pazarında, kendi hâkimiyet alanının sınırlarını belirleyip orayı muhafaza etmenin derdinde.
Fotoğraflarda birlikte samimi dost ve ekip arkadaşı pozu verip arkalarını döndüklerinde bir birleri hakkında her türlü kötü sözü söyleme riyakârlığını göstermek nedense kimseyi rahatsız etmiyor. Herkes nedense sosyal medya da boy göstermenin derdinde. Ruhunu yitirmiş beden misali özden, samimiyetten ve tevazudan uzak yaşamlara şahit oluyoruz.
Türkiye'nin en genç şehirlerinden olan Van neredeyse son 30 yılın kronik sorunlarına cevap bulamadı.
Gençler anlaşılamadı. Nice farklı yapılar, şer odakları gençlerimizi elimizden aldı. Zihinlerini yıkadı. Ailesine, tarihine, kültürüne, geleneğine ve en önemlisi de inancına ve imanına karşı çıkan asi ruhlara dönüştü gençlerimiz. Önyargılardan kurtulup da yargılamadan, eleştirmeden, anlamak adına gayret ortaya koymadınız. İşin kolayına kaçıp hemen bir etiketleyip yolunuza devam ettiniz nedense.
16 yıl önce iktidara gelen Ak parti döneminde doğan bebekler, bu iktidarla büyüyüp oy kullanacak yaşa gelmiş gençler olarak bu partinin eseri olacak. Bu yüzden artık kendinize çeki düzen vermekten başka şansımız yok. Gerekirse kendinize kızmaktan başka şansınız da yok.
Binlerce yıllık medeniyet birikimi öylesine ortalığa saçıldı ve istifade etmediniz.
Yarınlara nitelikli insan yetiştirme diye bir dert nedense kimsede olmadı.
Her şehrin bürokraside özellikle Ankara'da yüzlerce temsilcisi varken Van'ı temsil eden bir iki kişi dışında kimse ne daire başkanı, ne genel müdür yardımcısı nede genel müdür olamadı. Kimse de bu konuda dert sahibi olmadı. Makama geçenler koltuklarını hiç bırakmama, kimseye kaptırmama telaşıyla öylesine sahiplendiler ki çevrelerindeki nice bilgili, şahsiyetli, nitelikli gencimiz görmezden gelindi. Ve üzülerek ifade edeyim ki şimdide bu devam ediyor.
Peki, ey siyasiler size soruyorum. Buna ne hakkınız var?
Sizin kendinizden başka derdiniz olmayacak mı?
Bırakın artık sahte gülücükleri, kürsülerden verdiğiniz demeçleri, vaatleri. Kendinize gelin Allah aşkına!
Bu şehir ve içinde yaşayan Van'lılar güzel şeyleri hak ediyor. Bunu hep konuşuyorsunuz ama iş yapmaya gelince nedense sınıfta kalıyorsunuz. Milletin size duyduğu güveni sarsıyorsunuz.
Size samimi bir şekilde yaklaşanları çevrenizi kuşatan asalaklar size öcü gibi göstermeyi iyi başarıyor. Ve siz de tüm bu yapılanlara nedense sessiz kalıyorsunuz. Konuşmuyorsunuz. Onlar adaleti, hakikati savunur. Asla aldatmaz ve yalan konuşmazlar demiyorsunuz. Susuyorsunuz, ölüm sessizliği kaplıyor her yanı. Ve bu dostlarınızı sizden uzaklaştırıyor. Hem de bir daha buluşmamak üzere. Bunu biliyor musunuz?
Güç zehirlenmesinden kurtulun artık!
Özünüze, sizi siz yapan değerlere, millete gerçekten kulak verin!
Beklentilerini samimi bir niyetle dinleyin. Milleti çantada keklik veya eli mahkûm görme yanılgından da uzak durun.
31 Mart tarihinde aday olduğunuz emanet makamların ağır sorumluluğunu bir daha düşünün.
Türkiye nasıl artık sadece Türkiye sınırlarından ibaret olmayıp Ümmet coğrafyasını kuşatmışsa, Van'da aslında sadece Van değil tüm Doğu Anadolu demektir aslında. Bu pencereden bakmalı ve sorumluluğunuzun ağırlığını yüreklerinizde hmelisiniz. Yastığa baş koyduğunuzda halkın sorunları sizi tatlı uykudan ve sıcak yataktan uzak tutmalı.
Eğer sıcacık yatağınızda mışıl mışıl uyuyup tatlı rüyalar görüyorsanız, açtan ve açıkta kalandan bi haberseniz vay halinize!
Beyler uyanın artık! Bu şehri imar edecek, inşa edecek ama en önemlisi insanı ve nesli ihya edecek ciddi ve sürdürülebilir hizmetler geliştirmek için gecenizi gündüzünüze katın.
Şu hakikati de sakın ha unutmayın!
-Şehri inşa ederken nesli ihmal ederseniz, ihmal ettiğiniz nesil inşa ettiğiniz şehri imha eder!
Nihayetinde "seçim sandıkta kazanılır" diye bir hakikatle karşı karşıya kalacaksınız.
Yani halk kendisine güven veren, hizmet edeceğinden emin olduğu, yüreğinin ısındığı isimleri "şehr-i emin" olarak seçecek. İradesini kullanacak ve emaneti teslim edecek.
Bu aralar seçim çalışmaları için boy boy fotoğraflarınız sosyal medya mecralarında geziyor. Bu çabanızın karnesini size 31 Mart günü halk verecek.
Halkı ihmal etmeyin!
Üç maymunu sakın ha oynamayın!
Bu millete hizmet etme iddianızı samimiyetinizle ispat edin.
Her iddia ispat gerektirir. Bunu sakın unutmayın!
Konuştuklarınız yapmaya gelince çok farklılaşacak ve sizi çok zorlayacak. Gerçekleştiremeyeceğiniz hiçbir şeyi söylemeyin. Sizde yeni bir hayal kırıklığının sebebi olmayın!
Özellikle belediye başkan adayı ve belediye meclis üye adayları bir şekilde listelerde kendilerine yer buldu. Bunu tekrar burada detaylarıyla konuşmak istemiyorum. Ama alınan bu kararlar kime veya kimlere aitse elbet 31 Mart günü aziz milletimiz bu konuda da gerekli cevabı en güzel şekilde verecektir.
31 Mart günü ak koyun, kara koyun ortaya çıkacak.
Şimdi tüm bunları neden mi yazdım. Sebebi aslında okuduğumda beni dehşete düşüren bir sözde saklı.
İşte o sözü şimdi sizlerle de paylaşıyorum. Kulağınıza küpe olması duasıyla.
"Yanlış yaptığımızda bizi uyarmazsanız sizde hayır yoktur. Uyardığınız halde dinlemezsek bizde hayır yoktur" Hz. Ömer
NOT: Adayların projelerine son iki yazımda genel anlamda yer vermiş artık devrin projeler devri olduğunu anlatmıştım.
Edremit adayı İsmail Say, Türkiye'nin en güzel ve tatlı ilçelerinden biri olan Edremit için harika düşünceleri ile Edremit'in dışarıya açılımını gerçekleştirecek projelerini keyifle takip ettim.
Aynı zamanda Van'ın en büyük ve bir okadar da anlamlı olan ilçesi ipek yolu için gençlere iş alanları sağlayacak birbirinden önemli projelerini gördüğüm AK parti başkan adayı Muhsin Aydın'da gördüğüm heyecan ve isteğin İpekyolu ilçemiz adına altı çizilecek önemli gelişmeler olarak değerlendirmek gerekir. Hakeza Tuşba ilçesinde Salih akman beyin ilçenin gelişimi için ortaya koyduğu projeler beni Van'ın geleceği adına umutlandırdı.
Bahçesaray ilçemizde ilçe halkının takdirini toplayan Mekki Arvas beylerin ilçesiyle ilgili projeleri çok ses getirdi. İnşallah bu açıklanan ve anlatılan projeler gerçeğe dönüşür Van halkı derin bir nefes alır.