Hayat olanca sakinliği içinde akıp giderken ve her yitirilen an ömür sermayemizi biraz daha tüketirken gün içinde SON DAKİKA olarak gündemimize düşen her haber bizleri etkilemeye devam ediyor. Tüm bunlar olup biterken neden daha rutin ve sakin bir hayat süremiyoruz diye de merak ediyorum.
31 Mart seçimleri neredeyse 1 ay önce yapılmış olmasına rağmen ülke olarak seçim havasından bir türlü kurtulamadık. İtirazlar, eleştiriler, hukuki ve şahsi yorumlar eşliğinde devem eden bu süreç beraberinde ülke siyasetine yeni bir kavram daha kazandırmış oldu; TÜRKİYE İTTİFAKI.
 

         Sayın Cumhurbaşkanı ERDOĞAN tarafından dile getirilen ve devamında;
-Kızgın demiri soğutma, musafahalaşma dönemi, ülke olarak tam bir birlik ve beraberlik döneminin adı olabilecek şekilde tanımlanan TÜRKİYE İTTİFAKI bir anda herkesin gündemine son dakika olarak girmiş oldu.
Ve bir son dakika! Cumhur ittifakının en önemli aktörü MHP lideri Devlet Bahçeli'den Türkiye İttifakına ne gerek var, nereden çıktı mealindeki eleştirel açıklamaları duyduk.
         Herkes ülke siyaseti açısından yeni olan bu ittifakı anlamaya ve değerlendirmeye devam ederken uzun zamandır almadığımız son dakika ŞEHİT haberi ile adeta yıkılıverdi. Hain terör örgütünün saldırısı sonrası şehit olan gencecik yiğitler al bayrağa sarılı tabutlarıyla ana/baba ocağına gözyaşı ve dualarla- tekbirlerle geri döndü.
          CHP, İYİ PARTİ ve HDP ittifakına toplumsal zeminde zarar vermemek için her türlü terör eyleminden uzak duran PKK seçimin hemen sonrasında terör saldırılarına başlamış oldu. Kirli ittifak böylece ne yapmak istediğini, amacını yine ortaya koydu.

 

             HDP batıda seçim kazanan CHP belediyelerine;
-"Bizim sayemizde kazandınız! Şimdi bize vadettiğiniz makamları verin bakalım" demeye başladı.
CHP ise Ekrem İmamoğlu ağzıyla HENDEK SİYASETİNDE onlarca masum insanın ölümüne neden olan Selahattin Demirtaş'ı öven, terörist başı hakkındaki sözlerini tasdikleyen açıklamalarla gündeme son dakika olarak demeçler vermeye başladı.
Bu da yetmedi HDP eş başkanı Sezai Temelli'nin Mardin Kızıltepe'de yine bir son dakika haberine konu olan ve Anadolu toprakları için sarf ettiği;
-Buralar (İsrailoğulları için) vâdedilmiş topraklar" sözü.
Ne demek şimdi bu? Siz kimi temsil ediyor ve kime hizmet ediyorsunuz Sezai Temelli?
Tüm bu son dakikalar an be an gündemimize düşerken, şehit cenazeleri yürekleri yakarken bir anda yine bir son dakika haberi;

 

           -CHP genel başkanı Kılıçdaroğlu'na şehit taziyesinde yumruklu saldırı!
Başından beri terör örgütleri ve onların iç-dış uzantılarıyla dirsek temasını koruyan, yeri geldiğinde savunup kapalı kapılar ardında çeşitli ittifaklar kuran Kemal Kılıçdaroğlu, son olarak 31 Mart seçimleri için kol kola girdiği HDP ile İstanbul başta olmak üzere Ankara ve Antalya gibi illerde seçim zaferi ilan etmiş( bu arada İstanbul için YSK henüz son kararını vermiş değil) peşinen şunu da kabullenmişti.
HDP ve onun siyasi uzantısı PKK her hangi bir terör eylemi yaparsa onun ortağı benim demek olan bu ittifak sonrası gencecik yaşta evladını hain bir terör saldırısıyla toprağa gömen bir ana ve babanın/şehit yakınlarının yanına gidip;
-"Sizin acınızı anlıyorum ve paylaşıyorum" dediğinde sakin bir tavırla karşılanacağını mı zannediyordu acaba?
Elbette şiddetin hiçbir türlüsünü doğru bulmadığımı yine buradan paylaşmış olayım. Ama devletin ilgili organlarını da zor durumda bırakıp, farklı suçlarla itham eden bir CHP zihniyeti liderine atılmış yumruğun bireysel ve sosyolojik olarak düşünsel ve duygusal arka planını da göz ardı etmeden sonuçlar çıkarmalı diye düşünüyorum.
(Bu arada farklı tarihlerde Ak Partili bakanlara yönelik yapılan bu tür saldırılar sonrası özellikle CHPli' milletvekillerinin ve genel merkez temsilcilerinin saldırgan olarak tanımlanan kişileri olayın hemen sonrasında korumaya çalışması, savunmasına ve haklı gerekçeler üretmelerine rağmen Kılıçdaroğlu'na yumruk atan kişinin vakit kaybedilmeden elleri kelepçeli bir şekilde savcılığa sevk edilmesi, yıldırım hızıyla Ak Parti üyeliği tespit edilip disiplin kuruluna sevk edilmesi de dikkatlerden kaçmadı)

 

             Ve tüm bu tartışmaların arasında eski Başbakanlardan ve Ak Parti Genel Başkanlığı da yapmış olan Ahmet Davutoğlu'nun sosyal medya hesabı üzerinden AK PARTİ ve Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN'A yönelik eleştirilerinin yer aldığı manifesto yine haber merkezlerinden son dakika olarak gündemimize düştü.
Uzun zamandır yeni bir parti kurdular, kuracaklar diye adından sıkça söz edilen grubun önemli temsilcilerinden Ahmet Davutoğlu'nun bu çıkışı acaba en temelde nasıl bir anlam taşıyordu?
Metnin bazı yerlerinde Ak Partiden, partim diye söz eden ve aidiyet bağını koruduğu görülen Ahmet Davutoğlu acaba kimi yerde çok sert ve bazende ortaya koyduğu bazı eleştirilere katılmadığım düşüncelerini ifade ederken gelecek günler adına ülke siyasi hayatına ismini yazdıracağı söylenen yeni parti için "işaret fişeği" mi atmış oldu?
Kimi çevrelerce eleştirin varsa neden bunu özelden ilgili kurul ve kişilerle paylaşmadın da sosyal medya hesabından tüm halkla paylaştın diyerek ciddi eleştirilere maruz kalan Ahmet Davutoğlu'nu her türlü niyet okumadan uzak tutup yarınlarda somut olarak karşılaşacağımız sonuçlarla baş başa bırakırken yine HDP ve yine HDP'nin eş başkanı Sezai Temelli'nin başrol üstlendiği bir açıklama son dakika olarak gündemimize düştü.

 

         1915 olaylarıyla ilgili olarak 24 Nisan tarihinde kendi twetter hesabından yaptığı;
-" Büyük Felaket ile yüzleşmek zamanı; bu felakette yaşamını yitirenleri hüzün ve saygıyla bir kez daha anıyorum." sözü HDP'NİN şuan üstlenmiş olduğu misyonun ne olduğunu deşifre eden bir açıklama olarak gündeme düştü.
Kürtlerin hakkını korumak iddiasıyla siyaset yaptığını iddia eden HDP, nedense 104 yıl önce yaşanmış ve tarihi belgelerle de her türlü soruya cevap verecek bilgileri hiçe sayıp Ermeni diasporasının ve sömürgeci Batı devletlerinin dili ile konuşup durmaktadır. Bir taraftan Anadolu topraklarını Vadedilmiş topraklar olarak tanımlayıp İsrail'e şirin görünmeye çalışıp hizmet eden HDP diğer taraftan "Büyük Felaket" diyerek özellikle bizim coğrafyamızda hunharca ve canice şehit edilen Kürtlerin hakkını savunmak dururken bu zulme ve soy kırıma imza atanları savunarak, onlar için yas tutup hüzünlenerek KÜRT KARDEŞLERİMİZE ve bu ülkeye İHANET ETMEKTEDİR.

 

         Bunu eminim ki HDP ye oy veren Kürt kardeşlerimiz yakından takip ediyor ve gerekli cevabı en güzel şekilde de vereceklerdir.
Ve yine bir son dakika haberi. Duyduğumuz zaman kahrolduğumuz, öfkelendiğimiz, gözyaşı döküp hüzne boğulduğumuz, kimi zamanda insanlığımızdan utandığımız diğer bir haber de "Çocuk Tecavüz ve Taciz" haberleri,
-"İDAM isteriz" feryatları!
Birileri, bir üst akıl sanki bu toplumun tüm sinir uçlarıyla oynayıp toplumsal olarak bizleri bir kargaşa içine çekmek için dur durak bilmeden çalışmaya devam ediyor.

 

           Bu yaşananlar acaba ülkemizin coğrafi olarak içinde bulunduğu jeo-stratejik konumun bir sonucu mu?
Yüz yıl öncesinde başlayan ve henüz hesabı kapanmayan çok uluslu bir planın bir sonucu mu?
Toplumsal olarak olgunlaşamamamızın, tam olarak bir ve beraber olamayışımızın bir sonucu mu?
İnançlarımıza, değerlerimize, bizi biz yapan kutsallara sırt çevirmemizin bir sonucu mu?
Yoksa hepsi mi?
Ne diyelim.
Allah sonumuzu hayreylesin inşallah.