REİS'İ BEKLERKEN ZÜLFÜYARE DOKUNMAK

Zaman hızla akıp gidiyor ve Van, 31 Ekim tarihinde yine çok önemli bir ismi ağırlamanın heyecanını şimdiden yaşıyor.

İsmi anıldığı zaman insanların gözlerinin içinin parladığını, heyecanlandığını gördüğümüz ve Cumhuriyet tarihinin en etkili ve karizmatik lideri olan Sayın Cumhurbaşkanı ve Ak Parti Genel Başkanı Recep Tayyip ERDOĞAN Van'a geliyor.

Şehir baştanbaşa bu özel buluşmaya hazırlanıyor.  

Van, adeta gelin gibi süslenerek BAŞKANINI ağırlamak istiyor.

Kadirşinas Van halkı, kâdim geleneğinde, örfünde olduğu gibi aziz misafirine "başım gözüm üstüne geldin" demek için sabırsızlanıyor.

Van'a her geldiğinizde sizin de bize aynı hassasiyetle, sevgi ve muhabbetle baktığınızı biliyoruz. Yüreğinizdeki samimiyete, sahip olduğunuz tevazuya şahidiz.

2002 yılından bugüne gelinceye kadar şehrimizin alt yapı ve üst yapıda güçlenmesi, kaliteli hizmetlerle buluşması, imar ve inşa edilmesi için gece gündüz devam eden yoğun mesainizde Van'ı ve Van'lıları kendinize dert edindiğinizi de biliyoruz.

Özellikle son yıllarda seçim dönemlerinde sandıktan çıkan sonuçların sizi üzdüğünü, "böyle olmamalıydı" deyip kırıldığınızı da biliyoruz. 

"Onca yıl devam eden devasa hizmetler yeri geldiğinde neden hedeflenen oya dönüşmüyor?" sorunuza cevap olacak tespitlerimizi size ulaştırmak için karınca misali bizler de yeri geldi yazdık, yeri geldi konuştuk, bazen de size ulaştırılacağı ümidiyle Van sevdasını raporlaştırdık ve yakın çalışma arkadaşlarınıza teslim ettik.

Sorun ne olursa olsun, "milleti asla suçlamadınız, hatayı ve kusuru millette, halkta görmediniz" aksine "milletle gönül bağınızı nasıl güçlendirebileceğinize yönelik öz eleştiri yapıp", "insanı yaşat ki devlet yaşasın" siyasi felsefenizden asla ödün vermediniz.

Bu millet de o yüzden size gönül kapılarını açtı. Ve o yürekli analar size dua etmeye devam ettiler. Her Van'a gelişiniz ve her hatırlanışınızda aileden biri gibi dualarımıza misafir oldunuz.
Yeri geldi partinizin grup konuşmalarında tüm teşkilatlarınıza, milletvekillerinize "bizi biz yapan kurucu değerlerimizle yeniden buluşmalıyız" dediniz. Yine yeri geldi "millete tepeden bakmadan, yürek fethetmeye devam etmeliyiz, şapkamızı önümüze koyup kendimizi hesaba çekmeli, tevazu ve samimiyetle sıkılmadık el, çalınmadık kapı bırakmamalıyız" dediniz.

Bu erdem ve ferasetle yol alırken size bakıp kendini güvende hisseden, yarınlardan umudu olan kitlelerin dilinde duaya, gözünde muhabbetin karşılığı olan gözyaşına ve kalplerde de sevgiye dönüştünüz. Dünya hayatında çok az insana nasip olan böyle büyük bir nimetle buluştunuz.

Varlık sebebini ve kendisine emanet edilen toplumsal iradenin hakkını vermek varken nefsine uyan, küçük hesapların ve günü kurtarmanın derdine düşüp yoldan çıkan, yol kazasına uğrayan ekip arkadaşlarınızı ve parti temsilcilerinizi de sık sık uyardınız.

Siz bu uyarıları yaparken; "anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az" sözünün ne kadar ne kadar büyük bir irfanla söylendiğine de şahit olduk. 

Milletin iradesiyle ve gücüyle makam ve mevki, güç, iktidar ve zenginlikle buluşanların bazılarının bu uyarılarınızla kendine geldiğini ama çoğunun bildiğini okuduğuna şahit olduk.
Millete hizmetkâr olmak için göreve talip olanların göreve geldiklerinde nasıl millete efendilik yapmaya çalıştıklarına üzülerek şahit olduk.

Kimi zaman sizinle paylaşılması gereken şehrimizle ilgili çok önemli sorunların size gelinceye kadar siyahken beyaza, beyazken siyaha dönüştürüldüğüne de şahit olduk. 

Bazen yaşananları ve bize yaşatılanları anlamakta zorlandık. 

Neden böyle oluyor bir birimize sorup durduk.

Muhataplarda cevap ararken kimi zaman; "Reis böyle istiyor" denildi, bazen de bülbül misali öten diller lâl oldu, konuşmaz oldu. Sustu ve susturmayı tercih etti.

İbn-i Haldun; "coğrafya kaderdir" demiş.

Evet, bu coğrafyada bizim kaderimiz. Ama çözülebilecekken yıllarca çözümsüz kalan sorunlar bizim kaderimiz olamaz.

Yılan hikâyesine dönüşen bir çevre yolu bizim kaderimiz olamaz.

Şehir stadyumu sorunu bizim kaderimiz olamaz.

Yüksek potansiyeline rağmen değerlendirilemeyen ve işe, aşa, istihdama dönüşmeyen turizm, tarım ve hayvancılık sorunları bizim kaderimiz olamaz.

İran gibi bir ülkeye komşu olup da ekonomik sorunlarla boğuşmak, büyük bu nimetten en verimli şekilde istifade edememek bizim kaderimiz olamaz.

Eşsiz güzellikteki Van gölünün her gün can çekişmesini görmek, böylesine kıymetli bir nimete karşı kör ve sağır olmak bizim kaderimiz olamaz.

Bölgenin lider şehir olup da koca şehri birkaç caddeye hapsettirmek bizim kaderimiz olamaz.
İnsanlıktan nasibini almamış kişilerin açgözlülüğüne kurban giden, kimi zaman bir teknede gölün karanlık sularına gömülen, kimi zaman da bir aracın içinde hayata bağlayan bir nefesin bile çok görüldüğü mültecilere mezar olan bir şehir olmak bizim kaderimiz olamaz.

Tüm bu saydığımız sorunların çözümü için öncelikle yerel kamu kurum ve kuruluşlarında görev alan yöneticilerin, belediye başkanlarının, milletvekillerinin etkili ve kalıcı çözümler üretmesi gerektiğini biliyoruz. 

Ve tabiki yereldeki sorunların çözümünde sizin liderliğinizdeki hükümet temsilcileri, bakanlık ve ilgili kurumların sunacağı destek büyük önem arz ediyor. İlimize gelişinizi bu vesileyle bir imkân olarak görüyoruz. 

Derdimizi yine sizinle paylaşmak ve derman olmanızı bekliyoruz.
Ziyaret ettiğiniz diğer şehirlerle paylaştığınız müjdelerden biz de ilimiz adına payımıza düşeni almak istiyoruz.

Şunu bilin ki Sayın Cumhurbaşkanım;

Biz sizi, insanlığa yaptığınız unutulmaz hizmetler için çok sevdik.

Biz sizi; millete duyduğunuz sevgi, muhabbet ve sadakat için sevdik.

Biz sizi cesaretiniz, asaletiniz ve zalimler karşısında ki dik duruşunuz için sevdik ve hep seveceğiz.

Şimdiden serhat şehrimiz, kadirşinas Van'ımıza hoş geldiniz. 

Başımız, gözümüz üstüne geldiniz.