Güzel şehrimizi çok seviyorum ve her yazımda farklı bir sorununu dile getirmeye, sorunlarının çözümü noktasında bildiğim kadarıyla da çözüm önerileri sunmaya çalışıyorum.

Bazı meselelerde Van’ımızda ciddi başıboşluklar görüyorum.

Bir şehrin en önemli konusu disiplini, ciddiyeti ve yaşam ahlakı olmalı.

Bunlar yoksa o şehrin gelişmesi ve o şehirde yaşam zorlaşır.

 

 

        Van’da dikkat ettinizse son zamanlarda pislikten, kirlilikten, pis kokudan geçilmiyor.

Koskoca büyükşehir olan bir milyon iki yüz bin nüfusu olan bir şehrin en işlek en kalabalık sözde en gözde yerleri iğrenç kokuyor.

İsteyen istediği yere üç tekerli seyyar aracını kuruyor. Ne hukuk ne trafik ne belediye kanunu, ne şehirde yaşama yasası, hiçbir şey tanınmıyor bu şehirde.

Varsa da biraz asayiş  oda günü birlik dostlar pazarda görsün misali sonuçsuz yaptırımı olmayan uygulamalar.

Trafik alt üst oluyor! Erkekse önüne geçen seyyara bir şoför bir şey desin göreyim onun halini.

 

 

         Dostlar sıkıntı büyük eğer önlem alınmazsa her gün çeteleşen, mafyalaşan bir yapıya dönüşen bu sorun çok can yakacak.

Evet seyyar satıcı sorunundan bahsediyorum….

Bu seyyar satıcılar sorunu Van ilinin önde gelen en büyük dertlerinden birisi olmaya aday.

Hatta çoğu zaman mide bulandıran boyutlara ulaştı.

Azgınlık, haddi aşma, sınır tanımazlık, kontrolsüzlük, düzensizlik almış başını gidiyor.

Öyle ki astığım astık kestiğim kestik misali aymazlığa ulaşmış bir sorun.

Kimseye eksiğini hatasını diyemiyorsunuz ve bu ilin düzelmesi lazım kimse toplu yaşamanın ne manaya geldiğini tabiri caizse takmıyor.

 

 

        Belki Türkiye’nin her ilinde seyyar sorunu var ama ben iddia ediyorum Van’da yaşanan sorunun büyüklüğü hiçbir ilde yaşanmıyor. Ve bu düzen ve baıboşluk yıllardır devam ediyor.

Düşünün bir şehrin düzeni yok.  Polisin de destek verdiği zabıta uygulamalarında akıl almaz çatışmalar yaşanıyor. Geçmişte büyük acılarda yaşandı.

Ve zabıtanın her seyyar uygulamasında kavgalar, yaralanmalar yaşanıyor.

Şimdi sormak lazım harbiden bu nasıl bir şehir, bu şehri kimler yönetiyor.

Söyleyin beyler dağ kanunları ile mi yönetiliyor bu şehir?

Yoksa çeteler mi hâkim oldu haberimiz yok?

 

 

        Hakikaten öğrenmek istiyorum bilmediğimiz gizli güçler mi var bu satıcıların arkasında.

Kimsenin gücü yetmiyor bu sorunu çözmeye.

Yıllar önce Burhan Yenigün başkanlığı döneminde tam bitmiş bir sorun idi ancak son yıllarda bu seyyar sorunu yine büyüyerek hortladı ya da hortlatıldı.

İsteyen istediğini yapıyor. Bir iki gün uygulama yapılıyor ve hiçbir sorun çözülmüyor yine eski hal devam ediyor.

Sadece seyyar satıcı sorunu mu? Hayır tabii ki; bazı esnaflar dükkânlarının önünü özel çiftliği gibi kullanıyor.

Kaldırımlar işgal edilmiş, yaya geçidi yok.

 

 

         Hatalarını söylediğinde kıyametler kopartılıyor.

Yok, beyler yok bir şehirde devletin kurumlarının bir düzeni yoksa orada yaşam olmaz.

Yaşam standardının artması kalitenin gelişmesi için bir düzene ve disipline ihtiyaç var.

Bunun için devletin yaşanılabilir bir şehir için yasalarla müdahalesine ihtiyaç var.

Bu müdahale nasıl olmalı derseniz. Öncelikle diyaloğ. Karşılıklı oturup önce sorunları masaya yatırmalıyız sonra çözüm önerileri sunarak sonuca ulaşmalıyız.

Yaptığım araştırmalar sonucunda yüzde yüz olmasa da eksi ve artıları ile sorunun bazı sebepleri ve çözüm önerilerini özetle aktarmaya çalışacağım.

 

 

       Zabıta, itfaiye teşkilatı gibi tek elden yönetilmeli.

Tek elden yönetim olmayınca her belediye kendi kafasına göre işlem yaptığından kentte uygulamada birlik sağlanamıyor.

Zaman zaman değişen yönetimden dolayı oluşan olumsuzluklardan dolayı bir keşmekeşlik yaşanıyor.

Bunun örneklerini biz ilimiz Van’da çok yaşadık.

Örneğin kayyum öncesi HDP yönetiminin caddeleri, sokakları seyyar satıcılara tahsis etmesi, seyyarlarla yasal olmayan anlaşmalar yapma çalışmaları bu şehrin başına gizli bilerek bir çorap örüldüğünün işaretidir.

Tabii ki seyyarlarında hakları var ve sorunları çözülmeli.

Yeterince semt pazarlarının oluşmaması seyyar satıcıların cadde ve sokakları işgal etmesine yol açıyor bu durum da düzensizliğe neden oluyor.

 

 

        Van’daki işsizlik oranının yüksek olmasından dolayı işsiz nüfusun seyyar satıcılığa yöneldiğini görüyoruz.

Zabıta personelinin yıllardır aynı şehirde uzun yıllar görev yapmasından dolayı aynı esnaflarla yüzgöz olması muhataplarına karşı ciddiyetini zamanla yitirmesine neden olmuş.

Aynı zamanda zabıtaların içinde çeşitli nedenlerden dolayı işini doğru yapmayanların olduğu da iddia ediliyor.

Öylesine bir boşluk var ki Zabıta memurları kendilerinin can güvenliğinin olmadığını düşünüyor.

Yaşananlar karşısında haksız da değiller doğrusu.

Çeteleşmiş seyyar satıcılara karşı zabıtanın müdahalesi sırasında oluşabilecek tehlikelere herhangi bir koruyucu malzemenin olmayışı, can güvenliğinin olmaması anlamına geliyor.

 

 

         Aslında en önemli konu zabıta teşkilatının belediyelerden ayrılması lazım. Valilik makamına bağlanması, daha da geliştirilerek profesyonel kurumsal bir kimliğe büründürülmeli.

Aldığım bilgiye göre zabıtaya herhangi bir saldırıda kurum avukat vermemekte.

 Zabıta memurunun hukuken korunması gerek çünkü zabıta kamu adına görev yapıyor kendi şahsı işini yapmıyor.

Zabıtalara karşı Van ilinde ciddiyetin yitirildiğini hissediyorum.

Şehrin aşırı siyasileşmesinden kaynaklı çoğu.  Zabıtaların kaldırımı işgal edenlerle ilgili çalışma yapıldığında tepki görmeleri, hakaret görmeleri ve satıcıların korunduklarına dair şikâyetler var hatta birileri bilerek kışkırtıcılık yapıyor.

Cezaların yaptırım gücünün olmaması caydırıcılık, ya da yeterli düzeyde olmaması sorunun çözüme kavuşmamasına neden oluyor.

 

 

         Van’da gözle görülür eksikler var. Bunlardan biri de personelin yaş ortalamasının çok yüksek olması.

Araç ve teçhizat yoksunluğu ve zabıta uygulama noktalarının eksik olması gibi sıkıntılar devam ediyor.

Evet, dostlar, bir ilin sorunları olabilir ancak hiçbir gerekçe şiddete neden olmamalı.

Bir şehirde yaşamanın kuralları olmalı herkesin yaşadığı ilin disiplini ve huzuru için elini taşın altına koymalı.

Şehrin düzenini bozanlara hukuk nizam tanımazlara hatta aklını kiraya verip başkaları tarafından kullananlara da gerekli yaptırımların yapılması devletin asıl görevlerinden olsa gerek.

 

 

        Adaletin inşası için çabalamalıyız, hiç kimse asarım keserim gibi ucuz, basit, küçük şeylere pirim tanımamalı.

Kısaca Van’ımızın bu kirli, pis kokulu, çirkin hali utanç verici bir durum ve vicdanı olan herkesi rahatsız etmeli.

 Dışarıdan gelenler bu şehri böyle gördüğünde bizler yerin dibine girmeliyiz.

Utanacağımız bir şehirde yaşamamalıyız temizliğinden adaletinden gurur duyacağımız bir şehir inşa edelim.

Bu nedenle güzel ilimiz Van’da her konuda asayişin berkemal olması lazım.

Yoksa Van’da cadde kalmayacak.