Esgi zamannardan size bi gısse annatacam:
Zaman zaman idi, serçe pehlivan idi, mercimek galhan idi, gaval gılıç idi ki, zaman o zaman idi.
Kimden habar verah? 
O zaman, Van'da olacah şairlerden birisinın size macerasıni annadah. Yannış da olsa, şaşırsah da gusura bahmayın. Size burda ufah bi şey diyecam :
Nesreddin Hoca getdi birisinın bağına hırsızlığa. Bağda buni yahaladilar. Başladilar buni döymağa. Dediler:
"Yahu sen hocasan!"
Dedi:
  "Yahu men hoca deyılem."
"Be nesen?"
  "Men bülbülem, öterem. Men hırsız deyılem."
"Hadi öt bahah görah!"
   Hoca da menım gibi başladi:
  "Hey huy... hey huy... hey huy... "
   "Yahu bele de bülbül olor?" dediler. 
Hoca da dedi:
   "Ecemi bülbül işde bu geder olor."
Şimdi men de ıhdiyar bi adamam; işde bu geder annatacam, gusura bahmayın.
   Zamanın birisinde, bizim Van'da bi aşıh var idi. İsmi Köçek Rıza idi. Aşıhlıhda da bu şampiyon idi. Van'ın şampiyoni idi. 
Helep'te de Süleyman Paşa'nın bi bacısi var idi. İsmi Şeyhatun Hanım idi. Dünya güzeli idi. Onon da tam gocaya getmah zamani idi. 
    Süleyman Paşa bi taht yapdırdi gendısıne. Heç bi müderris, heç bi miymar, heç bi usda tahdının fiyetıni veremediler, gıymetıni veremediler. 
Dedi:
   "Baci, gördöm ki nece men bi iş yapdım ki, menım bu tahdıma heç bi kimse fiyet veremedi."
O zaman Şeyhatun Hanım'ın da tam genç zamani. Feget üzünde bi ben var idi. 
Dedi:
   "Paşam, sene bi şey desem gızmiyacahsan?"
Dedi:
"Yoh, sele."
"Sarrafın yanında menım bu hallarım, senın tahdınnan fiyetlidır."
Bu söze Paşa çoh gızdi:
"Gah!" dedi, Oni huzurunnan govdi. 
Bi zaman sonra Şeyhatun Hanım'i gocaya vermah isdediler. 
Dedi:
"Men gocaya getmenem. Yannız men bi niyet tutacam, kim menım gelbımdeki niyeti bulursa, men o zaman ona giderem."
Bu söz üzerıne Süleyman Paşa bütün İslam devletlerıne yayın yapdi. Bu yayın ta Van'a geder geldi yetışdi.
Köçek Rıza Van'nan gahdi. Üç tene çıraği vardi. Birinın adi Ehmet, birinın adi Memmet, birinın adi da Kel Hıdır'dır. Üç tene silahi vardi Köçek Rıza'nın.
Köçek Rıza sabahın Anasına dedi:
"Ana mana hazırlıh ver, men gidecam Heleb'e"
Gece oldi, yatdi. Rüyada bahdi birisi diyi:
"Köçek Rıza sen getme, getsen meğlub olorsan. Usdat tokati yememişsen."
Sabahın gahdi, dedi:
"Yarabbi! Bu rüya rehmani midır, yohsa şeytani midır?"
İkinci gün gine eyni rüyayi gördi.
Köçe Rıza getme! Sen meğlub olacahsan. Sen usdat tokadi yememişsen. Senın usdadın Çıldır'dadır. Hesde Gasım senın usdadındır. Get onnan tokat ye, sora ge."
O zaman Köçek Rıza çırahlarıni bırahi, sazıni ali omozona, doğri Çıldır'a gidi. Çıldır'a gidi, Hesde Gasım'ın evıni sori. Gösderiler, gidi oraya. Hoş beşden sora heç Hesde Gasım buna demiyi niye geldın. Bu da demiyi men niye gelmişem. Üç ay onon evınde gali. 
Dördönci ay İran padişahınnan Türk padişahına meytup geldi. o zaman Yavuz Sultan Selim zamanidır.
Efendım, Hesde Gasım da ele bi şairdır ki, heç bi hoca, heç bi alim, heç bi müderris onon garşısında duramazdi. Allah'da ona ele vermişdi.
Devlet'de meclis gurdilar, Hesde Gasım'i isdediler. O zaman İsfehan'di İran'ın payitahti. İsfehan'a gidecah. 
Sabahın gahdi, atına mindi, Hesde Gasım düşdi yola. Köçek Rıza bahdi ki bu getdi. Öz özöne dedi:
"Mana bişi söylemedi, men de ona bişi söylemedım."
Efendım, düşdi Hesde Gasım'ın peşıne. Çıldır'dan çıhdilar dişariya. Köçek Rıza Hesde Gasım'i tegib edi. Hesde Gasım bahdi Köçek Rıza geli, durdi. Köçek Rıza dedi:
"Be usdam, sen mana bişi sölemedın ki? Mana bişi söle.
Hesde Gasım:
"Men bülürem, senın elındeki sazdır, isdedigin sözdör, gelbındeki gızdır" dedi, bi tokat bunun ağzına vurdi, 
"Get!" dedi, başga söz demedi.
"Ya Allah, Ya Muhammet!" dedi, doğri Heleb'e...
Get babam get... Az getdi, çoh getdi, dere tepe düz getdi, azıni çohoni Allah bilir, günün birinde bu yerışdi Geyseri'ye. Bi gehveye girdi. Bahdi ne!.. Gehvede bele gırh tene saz duvarda asılidır. Bi tene de usdalari vardır. Bu, o zamanın eyi aşıhlarınnan Baba Yadigar'dır.
Baba Yadigar'ın meclisine oğradi. Bunnar gehveye girer girmez otordilar. Çay geldi, Baba Yadigar bunnara çay ismarladi. Efendım, bunun çırahlari bunnan vazgeçmediler. Bunnan mani isdediler. Bunnari bağlamah içün birbirine. 
Baba Yadigar dedi:
"Oğlom vazgeçın, bunnar geribandır. Sora biz gırh bir adamıh, bunnar dört kişidır."
Vazgeçmediler. 
"İllah atışacahsız" dediler. 
Derhal Geyseri'deki Paşaya heber verdiler:
"Paşam, aşıhların bele bi meclisi var, bunnar atışacahlar. Feget Baba Yadigar gil gırh bir adamdır; bunnar dört adamdır."
Paşa derhal memur gönderdi, bunnarın hekli, heksız oldohlarıni görsön. Yani kim hekli dedi, kim hekli demedi. 
O zaman meclis guruldi, herkes sazıni hazırladi, goydi golonon üzerine. Köçek Rıza dedi:
"Usdam, sen usda mi olisan, yohsa çırah olisan?"
Baba Yadigar dedi:
"Oğlom, daha sen yeni çırahlıhdan çıhmiş, aşıhlığa çıhmişsen. Sen söyle, senın nohsannarın men doğroldom. Bu arhadaşlar senın üsdan gülmesınner."
O zaman Köçek Rıza'ya fırsati verdi. Köçek Rıza, sazıni goydi omozona, başladi onnardan suval sormağa. Dedi:
"Gel gel usdam sennen habar alayım,
Evvelki cevherın kanı neçedır?
Enkebıt tor gurur sol kenarında, 
Toron terefının sanı neçedır?"
Baba Yadigar : "De oğlom, de. Öbürün nedır?" dedi.
Köçek Rıza devam etdi:
"O neçe güldür ki bitipdi suda,
O neçe gözdör ki galıp yuhuda,
Yerın altında, ocağıma hada,
Öközön tüyünün sanı neçedır?"
Köçek Rıza'nın eyahlari yapuşdi yere, dedi:
"Yarabbi, bu ne iş idi men düşdüm, başıma bela aldım?" dedi, devam etdi:
"Köçek Rıza der, gönlüm mindi eşgın atını, 
Hek taaladan bozman ıtıgatını, 
Keşfeyledım yerın, göyön gatını,
Göydeki ulduzun sanı neçedır?"
Baba Yadigar, sazıni goydi Köçek Rıza'nın garşısına,
"Teslımem men sana" dedi, o gece goydi gaçdi.
Bunnar sabahın gahdilar, dört kişi sazlarıni omozlarına goydilar, get babam, get. Az getdiler, çoh getdiler, günün birinde yerışdiler Heleb'e.
Heber verdiler Şeyhatun Hanım'a,
"Dört tene aşıh gelıp" dediler. Şeyhatun Hanım da ele yayın yapıp ki, ne mapushanada yer var, ne handa yer var... Hoca gelır, şıh gelır, aşıh gelır, şair gelır; heç biri bunun gelbındeki olan şeyi bulamaz.
Köçek Rıza diyi:
"Hıdır ne yapacayıh?”
Dedi:
"Oğlom, artıh olacaği odur. Sen get Şeyhatun Hanım'ın meclisine, eyice buni dart, gör. Bunda ne var, ne yoh? Bunun muemmasınnan bişi anniyabilisen? Yohsa anniyamiyisan?"
Gahar üç arhadaşi giderler Şeyhatun Hanım'ın meclisine. Köçek Rıza getmez. Orda otororlar. Meclis gurulur. O getırır, gırh mendılın içersıne bi çevüz bırahır, o cevüz de çürükdür. Bağlar, büker, goyar oraya, diyer:
Bu mendılın içinde olan muemmayi kim bulsa, menım göynömdekini o bulacahdır."
Kel Hıdır sazıni alır, söyler, söyler, söyler... O gerder söyledıhdan sora getırır oraya:
"Aç üzün bandıni, göröm üz sende,
Cevher sende, altun sende, üz sende,
Meclise goymişsan bi cevüz içi,
Yohdor onon içi, o da sende."
Meclisde olan şey, bi cevüzdür. Heber veriler Süleyman Paşa'ya:
"Vallah senın Şeyhatun Hanım'ın birinci muemmasıni buldilar. Ama ne biçim adamdır. Kel bi adamdır."
"Çanım kel Allah'ın guli deyıl ? Dur, bahah görah."
O zaman Şeyhatun Hanım sorar:
"Söyle bahalım, menım gelbımdeki nedır? Gelbımi bul."
Bu gırh gün çalar, bunun gelbındekini bulamaz. Şeyhatun Hanım emreder, tutarlar bunnari atarlar mepıse. Bunnar galır mepısde. 
Köçek Rıza bahi, çırahlar getdi gelmedi. Mecbur oli, ordan gahi geli Geyseri'ye. Köçek Rıza alti ay Geyseri'de gali. 
Çırahlar bahilar diyiler:
"Bizim son nefesımız burdan çıhacah."
Mecbur olilar, bi gardiyana diyiler:
"Allah rızasına meni çıhart!.. Çarşiya çıhım bahım, yohdor Geyseri'ye giden. Men bi usdadıma bi meytup yazım."
O giden de Kel Hıdır'dır. Hıdır çıhar çarşiya. Arar, tarar, bahar bi bezirgan gidi Geyseri'ye. Diyer:
"Allah'ın seversen, sen gidisen menım bi siparişım var. Bi meytup yazım verım sana, menım usdadıma götör."
Bezırgan diyer: "Söyle yazım."
Kel Hıdır:
"Geyseri'den çıhdıh bizim üçümüz,
Atsalar denıze, yohdor suçumuz ,
Ehmet, Mehmet, Hıdır, diyer üçümüz,
Gel helbet usdamız, hal yola gelsın."
Bunari bezırgana diyer, bezırgan yazar. Hıdır diyer:
"Usdamız Geyseri'de dır. İsmi Köçek Rıza'dır. Buni veresen Köçek Rıza'ya."
Bezırgan ordan alır meytubi, doğri gider Geyseri'ye. Arar, tarar, Köçek Rıza'yi bulur. Meytubi Köçek Rıza'ya verır. Köçek Rıza diyer:
"Artıh ölöm de olsa men gidecam."
Köçek Rıza: "Ya Allah! Ya Medet!" diyer, alır başıni gider Heleb'e. Heleb'te aşaği yuhari gezer dolanır. Bahar heç insan yohdor, tutsalar oni da mepıs edecahlar. Diyer:
"Eh iyisi men gidim suyun tam başına. Men gidım Şeyhatun Hanım'ın öz gapısına. Ele gidecağam orya, ne olisa olson."
Gider Şeyhatun Hanım'ın gapısına. Orda bahar bi besleme çıhdi gapiya. Diyer:
"Aşıh sen burda ne ariyisan? Seni şimdi tutacahlar mepıs edeler."
Gız ne geder yalvarisa, bu getmiyi. O gıza diyi:
"Senem Senem hallı Senem,
Al buhavı gülli Senem,
O üzünde hallar nedır?"
Gız diyi: "Senın ne işin vardır menım hallarımnan? Cehnem ol get!"
Gine diyi:
"Senem Senem ballı Senem, 
Al buhavi gülli Senem,
Üzünde zigiller nedır?"
Gız aynayi ali bahi, üzünde zigiller gopdi. Gapani Köçek Rıza'nın eyahlarına. Diyi:
"Aman aşıh, bahdan düşmişem; menım esgi veziyetım gelsın yerıne. Ved olson, men seni götöröm Şeyhatun Hanım'ın yanına."
O zaman Köçek Rıza ona bişiler söyliyi, onon da zigilleri üzünnen geyboli. Gız gaçi. Gaçi, Şeyhatun Hanımın yanına gidi, diyi:
"Şeyhatun Hanım, bi adam, bi aşıh gelıp, Allah'ın belasidır. Men goymadım içeriye. Dedi men gelecam Şeyhatun Hanım'i göröm. Dedım yoh, olmaz. Goymadım gele. Mana beduva etdi, menım üzümde bele zigiller sallandi. Onnan sora yalvardım, yahardım, eyağına gapandım, duva etdi, menım zigillerım geyboldi getdi."
Şeyhatun Hanım : "Söle gelsın buraya" diyi.
Besleme Köçek Rıza'yi çağırır. Köçek Rıza gider Şeyhatun Hanım'ın yanına. Şeyhatun Hanım buna bahar tabi. Diyer:
"Aşıh, get isdirahat et. Yarın Süleyman Paşa'nın divanında seni isdiyecam. Gel, orda gendın nece gurtarisan gurtar. Men seni vermiyem mepıs edeler."
Köçek Rıza ordan çıhi, gece gali otelde. Sabah oli, Şeyhatun Hanım gidi Süleyman Paşa'nın yanına. Diyi:
"Paşam, sen bu aşıhlari niye doldormişsan bu geder içeriye, yazıh deyıl?"
"Ne edım, zara geldım. Dünyanın aşıği, dünyanın hocasi, dünyanın alimi geldi, senın gönlöndeki niyeti bulamadilar."
"Paşam, bi aşıh daha gelmiş."
"Oni getır bahım, o ne diyecah?"
Gönderiler Köçek Rıza'yi getıriler. Köçek Rıza geli. Süleyman Paşa diyi:
"Oğlom, haydi bize bi gaç söz söyle. Bahalım senın bilgin ne gederdır? Men seni de bi ölçecam."
Köçek Rıza sazıni çıhari, hazırliyi, diyi:
"Sene gurban olom Şeyhatun Hanım,
Külli cihanlara vermenem seni.
Tesi'den Tebriz'e, Meret'den Hoy'a, Külli Türkistan'a vermenem seni."
Diyi: "Bi şey deyıl, o heç."
Köçek Rıza devam edi:
"Köçek Rıza der, Han'a Han gele,
Yaş yerıne didem doli gan gele,
Eyer senın garşan Süleyman gele, 
Taht-i Süleyman'a vermenem seni."
O zaman gız diyi:
"Tamam Paşam, men buna gidecam. Men göynömde buni tutmuşdum. Kim menım hazarımi senın tahdınnan fiyetli bırahırsa, o zaman, men ona gidecam. Sen meni reddetdın, men de dedım evlenmiyecam, gocaya getmiyecam. Benım dediyımi bu buldi."
Onnan sora hoca getırdiler, Şeyhatun Hanım'ın nikahıni kesdiler Köçek Rıza'ya. Mepıshanalari açdilar, hepsıni effetdiler, hepsi çıhdi dişariya.
Köçek Rıza Şeyhatun Hanım'i aldi, geldi Geyseri'ye. Geyseri'den geldi Van'a. Van'da düyününi yapdi. Şeyhatun Hanım'la muratlarına yerışdiler. 
Allah cümle din gardaşlari muratlarına yerışdırsın. Bu hekaya, burda sona erdi.