Son çeyrek yüzyılda Türkiye Radyolarında ve Televizyonlarında dinlediğimiz, önceki dönemde ise "Şark Bülbülü" lakaplı Diyarbakırlı sanatçı merhum Celal GÜZELSES'in 45'lik ve sahibinin sesi markalı plaklarından anımsadığımız, dinleyenleri derin düşüncelere sevk eden "Yaş Destanı" nın da birçok türkümüz gibi bir çıkış öyküsü vardır.


       Bu türkünün yöresinin neresi olduğunu soracak olduğunuzda, hemen Diyarbakır cevabını alırsınız. Türkünün kime ait olduğunu sorduğunuzda ise İlk akla gelen, onunla özdeşleştiği için Celal Güzelses olur. Ama "Yaş Destanı"nın sözleri ve makamı gerçekten Celal Güzelses'e ait değildir. Onun sözleri, Celal Güzelses'ten çok önceleri yaşamış olan bir başka halk ozanına aittir.
Türkünün asıl sahibi, söz yazarı ve bestecisi Diyarbakırlı halk ozanı Hacı Efdal adındaki sanatçıdır. Hacı Efdal,17.nci Osmanlı Padişahı 4.Murat döneminde Diyarbakır'da yaşamıştır.


       1612 yılında doğan, 1623'de 11 yaşında iken tahta çıkan 4.Murat dönemi içte entrikaların ve başkaldırmaların, dışta savaşların yoğun olduğu bir dönemdi. 4.Murat, aldığı kararları acımasızca uygulaması, içki ve tütün yasağı koymasıyla ünlüdür.
4.Murat'ın bu sert kişiliğinin perde arkasında yumuşak bir yüz daha vardır. Bu onun sanatçı ruhundadır. Topkapı Sarayına Bağdat ve Revan köşklerini yaptırmıştır. Onun döneminde bilim, sanat ve edebiyatta ilerlemeler kaydedilmiştir. İçki alışkanlığından vefat eden 4.Murat, 28 yıllık kısa yaşamına çok değerli güzellikleri sığdırmayı başarmıştır. 4.Murat sefere gittiği yerlerde, yörenin bilim, sanat ve edebiyat adamlarıyla da yakından ilgilenir, onlarla birlikte olurdu.


       4.Murat, sanatçılarla olan bu yakınlaşmalarından birinde 1638 Mayıs ayında çıktığı ve bir yıl süren Bağdat seferi sırasında Diyarbakır durağında verdi. Diyarbakır'da Hacı Efdal adlı sanatçının evinde bir meşke konuk olan 4.Murat, gecenin ilerleyen bir vaktinde Hacı Efdal'e:
"Senden yeni bir eser istiyorum. Bu eser insan yaşamını başlangıçtan ölümüne kadar anlatsın. Hemen buracıkta söylemeni bekliyorum" der.
Hacı Efdal, sazının çalarak, başlar "Yaş Destanı"nı oracıkta söylemeye. Bir damla su halindeki hücreden 100 yaşına kadar insan hayatını anlatmaya. Yaş Destanı bitince padişah 4.Murat'ın gözleri dolar ve ağlar. Bu üzüntü dolu hali geçince Hacı Efdal'e teşekkür ederek yanındaki devlet yetkililerine şöyle emreder:"Hacı Efdal'in evinden su akıtılsın."
4.Murat'ın emri üzerine sanatçı Hacı Efdal'in evine su getirilir. Diyarbakır'da içinde su akan ilk ev, Hacı Efdal'in evidir. Yaş Destanı, 1638'den 2003'e kadar uzanan tam 365 yıllık dönemde söylene gelmiştir. Bundan sonrada çağlar boyunca sanatçılarımız tarafından söylenecektir.
Güzel Ki On Yaşına Girince
Bir güzel ki on yaşına girince
Gonca güldür henüz açılır
On birinde gonca diye koklarlar
On ikide elma deyip saklarlar
On üçünde cevri cefa çekerler
On dördünde hamre şeker benzer

On beşinde güzelliğin çağıdır
On altıda gören aklın dağıdır
On yedide göğsü cennet bağıdır
Uzanır kameti selviye benzer

On sekizde hem artırır zarını
On dokuzda terk eylemiş arını
Yirmisinde gözetir şikarını
Zincirinden kopmuş aslana benzer

Yirmi beşte bıyıkları burulur
Otuzunda akan sular durulur
Otuz beşte hep günahlar sorulur
Yalana karışmış irfana benzer

Kırk yaşında gazel dökülür bağlar
Kırk beşinde günahlarına ağlar
Ellisinde insanlara bel bağlar
Dağ başına çökmüş dumana
benzer

Elli beşte sızı iner dizine
Altmışında duman çöker gözüne
Altmış beşte hiç bakılmaz yüzüne
Ahreti görmüş Sübhan'a benzer

Altmış beşten sonra beller bükülür
Bütün damarlardan kanlar çekilir
Gel gel diye toprak çağırır
Geldi geçti şimdi yalana benzer
Beni ağlatma ki sen de gülesin
Leyli leylim ha leylim
Hem muradan hem maksudan
eresin
Yavru yavru yavru ha yavrum