Mensubu olmaktan onur duyduğumuz İslam dini Hz Âdem (as)'dan başlayarak bilgi ve bilinç üzerinden emanet alınan  yeryüzünü inşa edecek bir medeniyeti yeşertmiş ve insanlık ailesinin hizmetine sunmuştur. En son içinde bulunduğumuz Ramazan ayında âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed (sav)'e bildirilen vahyin ilk emri OKU! olmuştu.
Mutlak âlim/her şeyin hakikatini, özünü kuşatan Allah, vahiyle gök sofrasından yeryüzüne bilgi, ilim, hikmet ve hakikat özlerini sağanak yağmurlar gibi indirmişti. Yeryüzü yolculuğunda yolda kalmamak, yolu şaşırmamak için rehberlik etmiş ve o günden sonra gelecek her bir hakikat arayıcısı için rehberlik etmişti.
             Bilmeyi, bilgi sahibi olmayı ve sonrasında sahip olduğu bilgiyle salih amellerde (kendiyle beraber çevresine de faydalı olan işler yapmayı) bulunmayı/ yapabilmeyi öğütleyen inancımız, sürekli olarak bilgiyi yücelten bir duruş ortaya koyarak bizlere dünya hayatında neyi öncelememiz gerektiği konusunda da yardımcı olmuştur.
Mesela;
-"Deki, bilenle, bilmeyen hiç bir olur mu? (Zümer, 8),
-"Hikmet( hakikatin öz bilgisi) müminin yitik malıdır. Onu nerede bulursa alır",
-"İlim Çin'de bile olsa onu arayınız", yanı sıra,
-"Bana bir harf öğretenin kırk yol kölesi olurum" diyen Hz. Ali gibi önemli İslam büyükleri kendilerinden sonra gelecek bizlere ufuk kazandırmış oldu.
           Bu emir ve telkinlerle karşılaşan hakikat avcıları farklı coğrafyalarda medeniyetimizin en güzel eserleri olan kütüphaneleri, külliyeleri, mekteplerin oluşmasına ve hayatın bütünü kapsayacak bilgilerin üretilesine vesile olmuşlardı.
Dünden bugüne insanoğlunun hizmetine sunulan nice bilginin ilk örneklerini oluşturan, yapılan araştırmalarla insanı, kâinatı, eşyayı, varlıklar dünyasını keşfe çıkan önemli isimler bugün batı dünyasının bilimsel sıçramasının kaynağını oluşturan bir birikimi insanlık ailesine miras olarak bırakmışlardı.
          Bu müthiş öğrenme, okuma, bilme ve bildiklerini yapabilmeye/ eyleme dönüştürme çabası sonrası kurulan önemli ilim/bilgi merkezleri kuşaklar boyu kutup yıldızları gibi bizlere öncülük eden isimlerin gelişmesi için gerekli zemini inşa etmişlerdi.
Hayatın bütünlüğü içinde insan başta olmak üzere, varlıklar dünyası, Birçoğunun içeriğini bilmediğim ve sadece ismini bildiğim kavramlardan, eşya, kozmoz, fizik, metafizik, sosyoloji, psikoloji, ekonomi, tarih, siyaset, teknoloji, felsefe, tıp, biyoloji, botanik, pedagoji, sanat, estetik, edebiyat, şiir, müzik ve daha akla gelebilecek her bir konu başlığında binlerce, on binlerce ciltlik eseri miras olarak kendilerinden sonraya bırakan önemli İslam ilim/bilim adamları bugüne ve bugün onları temsil eden bilim adamı ve üniversitelere de çok şey söylemiş oldular aslında.
Bugün bunları can kulağıyla tekrar saf ve duru bir şekilde dinlemek, tefekkür etmek, bugüne dair dersler çıkarmak ve gereğini yerine getirmek gerekir diye düşünüyorum.
 

 

        Batının bilmeyi, bilmek için bilmek istemesinin, bilgiyi salt insan aklı ve fizik âlemle, dünya hayatıyla sınırlı kılmasının ötesinde bizlere miras bırakılan ve temsil ettiğimizi iddia ettiğimiz medeniyetin bilgiyle kurmuş olduğu bağı da doğru anlayarak bugün aktif bir çaba ortaya koymak zorundayız.
Ve bunu bugünün dünyasında üniversitelerimiz, akademisyenlerimiz yapmalı.
        Yaşadığımız dünyanın, ülkemizin, bölgemizin ve en özelde ilimizin ciddi kronik sorunları olduğunu farklı vesilelerle hep ifade etmiştik. Bu konuda üzülerek ifade edelim nedense sadece işin edebiyatı yapıldı, kürsülerden süslü cek/caklı gelecek zaman ifadeleriyle hep sorunların çözümleri ertelendi. Ama evdeki çöpü nasıl halının altına süpürdüğünüzde aslında evi temizlememiş olursanız, sorunlar içinde süslü kelimeler kullanmak, çözüm için şimdiyi değil yarınları iş yapma zamanı olarak belirtmek de aslında yaşadığımız sorunların artarak devam etmesine yol açmış oldu. (Tabi dönem dönem gerçekleşen iyi niyetli çabaları asla görmezden de gelmiş değilim.)
        Bu anlamda yakın geçmiş zamanda Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü olarak görevi devralan Prof. Dr. Hamdullah Şevli hocamıza da bu vesileyle bir kez daha hayırlı olsun diyorum.
      Bir bilim insanı olarak doğduğu, büyüdüğü bu kadim şehre hizmet etme imkânı bulmasını çok anlamlı bulduğumu ifade edeyim. Bununla beraber işinin ne kadar zor olduğunu, yüklendiği emanetin ağırlığını da kendisine hatırlatmak isterim.
Üniversiteler, akademialar ve tabiki akademisyenlerin çoğu zaman akademik kaygılar veya kadro, unvan, kariyer beklentileri için ortaya koydukları çabanın gün sonu içinde yaşadıkları topluma, şehre, ülkeye fayda sunacak bilgiden ziyade salt veri, istatistik değer veya önemli dergilerde çok az bir kesimin okuyacağı makaleler olmaktan öteye geçemediğine üzülerek şahit oluyoruz.
 

      Oysaki topluma öncülük edecek, nesli yetiştirecek, bugünden yarınlara etkin projeksiyonlar sunacak, toplumsal olan her bir soruna reel, kalıcı çözümler sunabilecek imkânlara sahip olan üniversitelerimizin ve çok kıymetli hocalarımızın içinde yaşadıkları toplumla entegre olma, toplumun bir ferdi, bir parçası olduğu gerçeğine ters düşmeden, "hikmet avcısı" olmaları gerekmektedir.
     Bazen kişinin sahip olduğu bilgi arttıkça kişinin kendini diğer insanlardan farklı ve ayrıcalıklı görmeye başladığına da şahit oluyoruz. Bu da beraberinde yeni sorunları getirmiş oluyor. Yani sahip olunan bilgi üreten değil, tüketen; inşa eden değil imha eden bir bilgi haline dönüşmüş oluyor.
        Yine bilginin bir ahlakı olduğunu, emanet olduğunu, sahip olunan bilgiden hesaba çekileceğimizi unutmanın da bugün  yaşadığımız en önemli bilgi sorunlarından biri olduğunu görmezden gelebiliyoruz.Tüm bunları hatırladıkça Sayın Şevli'nin işi ne kadar da zor diyorum kendi kendime. Allah yardımcısı olsun.
         Göreve geldikten kısa bir süre sonra bir iftar vesilesiyle basın mensuplarıyla bir araya gelen Sayın Şevli'nin heyecanını, samimiyetini, hedeflerini, kararlı duruşunu gördüğümde çok memnun oldum. Yarınlardan umutlu olduğunu gördüm.
İçinden çıktığı şehrin sorunlarını hem bu şehrin bir evladı, parçası hem de bir akademisyen olarak doğru okuyabildiğine, çözümler üretebileceğine inancım pekişmiş oldu.Bu vesileyle yazıma son vermeden yeni rektörümüz Sayın Hamdullah Şevli ve yeni üniversite yönetim ekibiyle bazı notlarımı paylaşmak istiyorum.Kıymetli hocam, siz ve ekibiniz bu şehrin aklı, feraseti ve yarınlara dair ufku olmalısınız.
    

 

     Yaşadığımız sorunlara çözüm üretirken her türlü kişisel kaygıdan ve beklentiden uzak durmalı ve bilginin beraberinde getirmiş olduğu yükün omuzlarınızda olduğunu asla unutmamalısınız.
      Toplumsal hayatın tüm parçalarıyla bir bütün olduğunu, vücudun azaları gibi birinde yaşanan bir sorunun tüm vücudu etkilediğini bilerek çalışmalı, bize ait olan sorunları yine bizde anlamlı olacak çözüm önerileriyle buluşturmalısınız.
Yaşadığımız şehrin son 30 yılına mal olan terör belasının bakiyesi halinde karşımızda duran başta gençlik, kültür ve inanç sorunlarımız başta olmak üzere istihdam, ekonomi, tarım ve hayvancılık, girişimcilik konularında ilgili taraflara sahip olduğunuz bilgi ile ışık tutmalısınız.
          Her ne kadar her türlü siyasi görüşe eşit mesafede durup siyaseti üniversiteden uzak tutmanız gerekse bile asla hakikate taraf olmaktan çekinmeyesiniz.  Doğruyu yalnız, kimsesiz, sessiz bırakmayasınız.
Eldeki birikiminiz ve özel olarak yapacağınız çalışmalarla bu şehrin siyasetçilerine de doğru ve işlevsel bilgiyi sunarak yönetme iddiasında oldukları toplumu, insanı yakından tanıma, anlama imkânı sunmalısınız. Bugüne kadar yaşadığı topluma, insanına yabancı olan siyasiler yüzünden yine bu toplum çok çekti. Yapılan hataların faturası bu topluma çok ağır oldu.
            Tek derdi diploma almak olan bir üniversiteli gençliğin başta kendisi olmak üzere bu topluma hiçbir faydası olamayacağını, yaşam boyu öğrenme ve hakikat kâşifi bir gençliğe ne kadar muhtaç olduğumuzu hiç aklınızdan çıkarmadan size emanet edilen gençlerimizi eğitin lütfen.
Bilginin ahlakı olduğunu, inançtan, değerden uzak, hesap verme bilincini kaybetmiş bir neslin başa bela olduğunu unutmayın lütfen.
 

 

        Sahip olduğu inancı ve değerlerinin vermiş olduğu bir özgüvenle yarınları inşa edecek bir nesli inşa etmek için gece gündüz çalışın lütfen. Eğitim kalitesi açısından içler açısı bir durumda olan üniversitemizi eğitim müfredatı, eğitmeni, öğrencisiyle ulusal ve uluslararası arenada artık hak ettiği büyük başarılara imza atacak bir seviyeye çıkarmak için elinizden ne geliyorsa esirgemeyin. Sizde emeği olan bu topluma hakkını en güzeliyle bu şekilde ödemiş olursunuz.
Özgün ve özgür düşünceyi en güzel şekilde temsil etmeli ve farklı düşünceleri bir zenginlik kabul ederek sorgulayan, araştıran, sonuç üreten ve fayda sağlayan bilgiye kol kanat germelisiniz.
  

         Dünden bugüne üniversite camiasında yaşanan kısır çekişmelerden uzak durmalı, işi ehil olanlara, liyakat sahibi olanlara vermelisiniz.
Ve en önemlisi bizi biz yapan, kimlik ve şahsiyet kazandıran medeniyetimizin bugünkü temsilcileri olduğunuzu bir an bile olsa asla unutmadan devraldığınız hizmet bayrağını sizden sonrakilere daha güzeliyle bırakma kaygısını hep akıllarınızda canlı tutmalısınız.
Şunu her daim aklınızda tutun ve çıkarmayın ki Van Yüzüncü Yıl üniversitesi sadece üniversite kampüsünden ibaret değil.